Çocukluk yıllarımızda saff-ı evvel Nur talebelerinden Adilcevazlı Bekir ağabey tarafından getirilen Nur formaları köylülerimize verilir ve bunları okumamız tavsiye edilirdi. Daha sonra da bu Nur formaları evlerimize götürülerek okunup ezber edilmesi sağlanırdı.
Birtakım insanlar şikayetler yoluyla bizleri bu nuranî hizmetlerden vazgeçirmeye çalışmışlarsa da pek de muvaffak olamamışlardı. Onların sıkıntı vermelerine mukabil, sonuçta bizler o Nur’ları yazmaktan, okumaktan vazgeçmemiştik. Halen hafızamızda o küçüklük yıllarında ezber ettiğimiz birçok vecize bulunmaktadır.
Risale-i Nurları ezber yoluyla tahsiline çalışmak son derece kalıcı ve güzel manalar bıraktı. Nur’ları ezber çalışmalarının teşvikini Bediüzzaman’ın şahsında görmekteyiz. Şöyle ki:
1- Genç yaşlarda, devrin mühim alimlerinden olan Molla Fethullah Efendinin Siirt’teki medresesinde doksan cilt kitabı ezberine alması. Bu vesileyle de bu kadar yüksek bir hıfz kabiliyeti ile zekânın bir şahısta bulunmasının harika olarak addedilmesi ve bu vesileyle de “Bediüzzaman” ünvanının kendisine verilmesi...
2- 1973 yılında, Van’ın Başet Dağı yakınında bulunan Kiril köyünde gördüğümüz ve Bediüzzaman’ın kitabın sahifesine: “Ben bu kitabı bir haftada hıfz ettim.” yazdığı, Şafiî mezhebi hükümlerini kapsayan üç yüz sahifelik eseri ezberlemiş olması.
3- Yine Bediüzzaman Hazretlerinin kendi ifadesiyle: “Kur’an hakaikının hıfzının daha ziyade lüzumu var.” hissiyatıyla kendisinin, “Mirkat” isimli kitabı hâşiye ve şerh olmaksızın hıfz ettiği gerçeği mevcuttur...
Bütün bu sebeplerden dolayı, Risale-i Nur hakikatlerini okuyup, Nur’lu satır aralarında mevcut kısa vecizeleri ezbere almakta çok faideler vardır.
Özellikle küçük yaştaki çocuklarımızın ruhlarına ve duygularına o Kur’an hakikatlerinin iyice nüfuz etmesi ve onların meseleleri okuyup iyice kavraması mühim bir meseledir.
Risale-i Nur hakikatlerinin kısa yoldan tahsilinin kolay bir yolu da budur; vesselam.