"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Makam meselesi - 6

Mehmet ÇETİN
03 Ağustos 2024, Cumartesi
MAKAMDA FERDİYET

Makam, ferde sabit olmadığı gibi, ferd de makama sabit değil, o makam ferdiyetin şahs-ı manevisine aittir. 

Mühim bir makama bugün filan şahıs münasip iken yarın bir başkasına nasib olur. Baki hakikatler fani şahıslara bina edilmez ve edilmemelidir. Şahıs, makamda çekirdek olup çürümeli, mana filizlerine vesile olmalı. Lezzetli üzümün hasiyetleri kuru çubuğunda aranılmaz. Makamdaki şahıs, ferdiyetiyle çubuk olmalı. Makamdaki manayı tecelli ve tezahür ettirmelidir. 

MAKAMIN YETERSİZLİĞİ

Anlatılan manaya çoğu defa işlenildiği, bulunulduğu makam yetersiz kalır ve “kabiliyet-i makam kısa olduğundan, kısa kesiyoruz.”,1gibi veya “Kalp istiyor ki şu definelerde gizli olan elmasları göstereyim. Fakat ne yapayım makam kaldırmıyor. Başka vakte ta'lik edip o kapıyı şimdi açmıyorum.”2, gibi.

Sanılmasın ki makam her zaman kifayetsiz, asla! Sadece makamın makamı değişir, o kadar. Yeter ki anlatılacak mana, asıl bağlamıyla irtibatı bütün olsun, dağılmasın.

Makam, makamını bulmazsa, anlatılanın kıymeti anlaşılmaz. Kalb kalbe muhatap olmazsa, makam da makama hitap edemez. 

MAKAMA İKİ TARAFLI TAHAMMÜL

Makama tahammülün iki tarafı vardır, biri o makamdakinin bulunduğu manaya tahammülü ve onunla vazifeyi yapması, diğeri de muhataplarının o makamdakine olan muamelesidir.

Talebe, üstadının makamını ulvî görmekle hüsn-ü zannını ve hatta sadakatini ortaya koyar ancak bunda ölçüyü aşmamak gerek. Şeyhi uçuran mürididir, hatasına düşmemek gibi. 

Bediüzzaman’ın, ağabeyi Molla Abdullah ile yaptığı muhavere buna misaldir. 

Molla Abdullah, şeyhi Hazret-i Ziyaeddin’in bütün ulumu bildiğini, kâinattaki kutb-u a’zam gibi her şeyden haberdar olduğunu ifade eder. 

Bediüzzaman ona mübalağa ettiğini, hakiki Ziyaeddin’ini değil, hayalinde büyüttüğü Ziyaeddin’i sevdiğini ifade eder. Kişiyi hakikî sevmek, abartmadan, hakikî makamına münasib muhabbet göstermek, hayaldeki beklentiler bulunmadığı durumlarda o muhabbetten vazgeçmeyip asıl olan şahsiyete bağlanmak, gösterilmesi ve yapılması gereken bir hâldir.3 

Bu durum, o makamdakine muhatap olanlara ait vazifelerdir. Bir de o makamı ihraz edenin tarafında olması gereken vaziyetler vardır. 

Makam sahibine evvela mahviyet ve tevazu yaraşır. Ene ile hareket etmemek, kendini kusurlu bilmek kendi enfüsî âlemindeki tavrı olmalıdır. Emanetin ikmali, vazifeli olduğu manaların ifası makamında ise o makamın izzetiyle, tebliğinde mükellef olduğu manaların azamet ve vakarıyla hareket etmelidir. 

MAKAMI SAHİPLENME

Makam, şahıslarla kaim değil, bilakis şahıs makamla daimdir. Bu sebeple kişi makama sahiplenmemeli ama hakkını da vermelidir. 

Hak ve hakikatin tebliğinde bulunan benlik, enaniyet, şan ü şeref perdesi altında makam sahibi olmaktan, öldürücü zehir gibi ondan kaçınmalıdır. Hatta onları hissettiren hâllerden uzak durarak sakınılmalıdır.4

Dipnotlar:

1- Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat (2017), s. 318, 2- Bediüzzaman Said Nursi, Sözler (2016), s. 448 (25. Söz), 3- Bediüzzaman Said Nursi, Kastamonu Lâhikası (2017), s. 92 (51. Mektup), 4- Bediüzzaman Said Nursi, Kastamonu Lâhikası (2017), s. 152 (95. Mektup)

Okunma Sayısı: 1535
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı