Üniversiteye yeni başlamıştık.
Sınıfta saçları uzun, top sakallı ve küpeli bir arkadaşımız vardı. Bu arkadaşı mâalesef çoğu dindar dışlamıştı. Herkes onu görünce “Bundan adam olmaz” diyerek, ilgi- lenmiyordu. Nasıl olduysa, bilmiyorum bu arkadaşa kanım ısındı.
Bu arkadaşla dostluğumuz ilerledi. Dış görünüşü benim için bir şey ifade etmiyordu. Diğerleri gibi bundan rahatsız olmuyordum. Hatta rahatsız olanların, bu düşüncelerinden rahatsız oluyordum.
Bir gün bu arkadaş beni evine dâvet etti. Evine gittim bizim dershanelerimizden çok farklıydı. Tam su içmek için elimi uzattım, dedi “Dur, şuradaki bardaklar temiz ve uygun, sadece su içmek için kullanılıyor.” O söylemese hiç öyle bir şey aklıma gelmezdi. Benim hassasiyetlerimi benden iyi takip edip saygı duyuyordu, çok etkilenmiştim.
Bir gün dershaneye dâvet ettim odamda ders çalışıyorduk. Ezan okundu dedim sen devam et biz namaz kılacağız. Dedi “Eğer beni müezzin yaparsanız ben de kılarım”.
Dedim “Tamam, ama sen müezzinliği nerden biliyorsun?”.
Dedi “Benim dedem imamdı, yazın yanına gidince bize camide ezan okutur, müezzinlik yaptırırdı”.
Dedim “Bizim tesbihatımız biraz uzundur”.
Dedi “Olsun ben kitaptan okurum”.
Sesi de çok güzeldi, aşkla tesbihat yaptı. Sonra müezzinimiz oldu. Derslere gelmeye başladı.
Ara sıra sabah namazlarına şehrin en büyük camiine giderdi. Sonra gelince bana anlatırdı. “Beni camide istemiyorlar.” “Hayırdır ne oldu?” “Namazda beni görenler sürekli bana bakıp kafa sallıyor.”
Aradan uzun zaman geçtikten sonra bana dedi ki “Sen benimle ilgilendin, benim dış görünüşüme aldırmadın senin bu hoşgörün sayesinde kurtuldum.” İşin ilginç yanı ben onu kazanmak için bir gayret sarf etmemiştim. Kendimi ondan daha üstün görmüyordum, sadece arkadaş olmak istemiştim.
Suretperestlik çok tehlikeli bir hastalıktır, uzun saç sünnet iken nasıl bu kadar tepki görür anlamak mümkün değil. Çok şükür ki Allah hidayeti bizim elimize bırakmamış. Demek biz insanların hidayetine engel olmasak, bu topraklarda birçok kişi bu hizmetle kurtulacak.