Savruldu fırtına, koptu boranlar,
Hakkı haykırırken sustu mu diller?
Zindanlar, sürgünler, tufanlar,
Bediüzzaman’ı susturamadılar.
Küfür orduları kuşattı yurdu,
Zındıka ehli imana tuzaklar kurdu,
Üstad bir kale gibi önlerinde durdu,
Bediüzzaman'ı susturamadılar.
Kalem kılıç oldu, yazdı da yazdı,
Küfre tokat, ehl-i imana ikazdı,
İmanın nuru, Kur’ân'dan îcazdı,
Bediüzzaman’ı susturamadılar.
Risaleler yazılırken dağda, taşta,
Kelle koltukta ,küfürle savaşta,
Nurlu sözler hep gönülde, başta,
Bediüzzaman’ı susturamadılar.
Devlet gücüne, Süfyan rağmına,
Dualar şifa , zehirler tiryaktır ona,
Zincir vuramadılar kelamına,
Bediüzzaman’ı susturamadılar.
Kur’ân'ın nuru üflemekle sönmez,
Gök kubbe yere inse yolundan dönmez,
Ezelde başlayan bu sevda, ebedî dinmez,
Bediüzzaman’ı susturamadılar.
Nurla dolacak belde bucak,
Allah nurunu tamamlayacak,
Sözler, her daim okunacak,
Bediüzzaman‘ı susturamayacaklar!