Risale-i Nur’u bir defa gözden geçirdiğini, ama sonra “döne döne” tekrar okuma gereği duymadığını söyleyenler olmuştu.
Oysa ilk emri “Oku” olan Kur’an’ın kuvvetli bir tefsiri olan ve mukaddes kitabımızın bu çağa dersi ve mesajı niteliğindeki Risale-i Nur “döne döne, tekrar tekrar” mütalâa edilmesi, Zübeyir Gündüzalp’in ifadesiyle “dem ve damarlara karışacak derecede” okunup hazmedilmesi gereken çok önemli bir eser.
Öyle olmasa, bizzat müellifi, kendi eserlerini son anlarına kadar, yüzlerce, belki de binlerce defa okuma ihtiyacı duyduğunu; her okuyuşunda yeni ve farklı manalar keşfederek çok istifade ettiğini söyler miydi?
Bu durum hem külliyatın ağırlıklı bölümünü teşkil eden imanî bahisler, hem de imanî prensipleri hayata taşırken dikkate alınması gerekli temel ölçü ve parametreleri gösteren lâhikalar ve müdafaalar için geçerli.
Üstadın dediği gibi, Risalelerin birini diğerine tercih etmek mümkün değil. Her birinin, kendi makamında riyaseti, önceliği var.
Ve insan bir okuyuşunda fark edemediği bir incelik ve nüansı sonraki okuyuşlarından birinde görebiliyor. Böylece her okuyuş insana yeni ufuklar açıyor. Şuurlu ve dikkatli bir okumanın sürekli kılınması ise, insanı sonu olmayan bir tekâmül sürecine taşıyor.
Saff-ı evvel Nur Talebelerinden Refet Barutçu’nun şu sözleri bunu ifade ediyor:
“Saatlerce okudum. Artık Sözler’in hiçbirini diğerine tercih edemiyorum. Zira birine mühim derken, diğeri daha mühim olarak kendini gösteriyor. Her birini yüz defa okusam, yüz birinci defa hiç okumamış gibi büyük bir zevk-i ma-nevî ile okumam dahi yüksekliğine şahittir.”
Yine Gündüzalp’in dediği gibi:
“Okumak, okumak, okumak, yine okumak... Okumaktan yorulunca ne okuduğunu okumak veya kitab-ı kebîr-i kâinatı okumak... En mühim iki şey: Okumak ve uhuvvet-ihlas-samimiyet dairesinde hizmet...”
Üstadın sözleriyle konuyu bağlayalım:
“Son vasiyetim şudur; Okumak, yine okumak, yine okumak... Sonra, birbirinizin elini sıkı tutmak, ittihad etmek, ittifak âleminde yaşamak. İttifakta kuvvet, ittihadda hayat, uhuvvette saadet vardır... Biz muhabbet fedaileriyiz, husumete vaktimiz yoktur...”