Özellikle Batılıları korkutmak için üretilen “radikal İslam” heyulâsının mucid ve pazarlayıcılarından, oryantalist Prof. Dr. Bernard Lewis, birkaç sene önce katıldığı bir konferansta, kendisinden hiç beklenmeyen çok şaşırtıcı ve ilginç tesbitlerde bulunmuş.
Mücahit Bilici’nin 2.11.13 tarihli Taraf’ta yayınlanan “Kemalizm neymiş?” başlıklı yazısında aktardığına göre, Lewis şunları söylemiş:
“Geleneksel İslamî devlet anlayışı ağırlıklı olarak şûraya dayalıydı. Bu hem Kur’an’da, hem de Peygamber’in hayatında var. Ve bu büyük ölçüde işledi... Ortadoğu’daki esas trajedi 19. ve 20. yüzyıllardaki reformlardır. Türkiye’de, Mısır’da, İran’da bu reformlar Batılı emperyalistler tarafından değil, Ortadoğulu yöneticiler tarafından hem de iyi niyetlerle, modernleştirme maksadıyla gerçekleştirildi. Ancak modernleştireyim derken, eski meşveret sistemini yok ettiler ve daha önce hiç olmamış birşeyi getirdiler: Acımasız bir mutlak diktatörlük. Modernleşmenin mirası budur.”
Kitaplarında, yazılarında, konuşmalarında Kemalist devrimler üzerine inşa edilen “modern Türkiye”yi göklere çıkarmasıyla tanıdığımız Lewis’in bu sözlerinde itiraz edilebilecek tek nokta, Batılı emperyalistlerle Ortadoğulu yöneticileri ayırması. Oysa, söz konusu Ortadoğu liderlerine acımasız ve mutlak diktatörlükleri netice veren o reformları yaptıranlar ve dahası onları iktidara getirerek onyıllarca orada tutanlar yine Batılı emperyalistler değil mi?
İstanbul’daki İngiliz işgalcilerin propagandalarını çürütmek için kaleme aldığı Hutuvat-ı Sitte eserinde “elhannas”ın “Şimdiye kadar sizi idare edenler fenalık ettiler, karıştırdılar. Öyle ise bana razı olunuz” telkinine Said Nursî’nin verdiği şu cevap, bu konuya da ışık tutuyor:
“Onların fenalıklarının asıl sebebi de sensin. Âlemi onlara darlaştırdın, damar-ı hayatı kestin, evlâd-ı nameşruunu onlara karıştırdın. Dinsizliğe sevk ederek dini rüşvet istedin. Onlara bedel seni kabul etmek, yalnız müteneccis (pis) su ile necis olmuş (kirlenmiş) bir libası (elbiseyi), hınzırın bevliyle (domuz idrarıyla) yıkamak demektir.” (Eski Said Dönemi Eserleri, s. 450-1)
«««
Erdoğan’la arası açılan Arınç, 10 Kasım konuşmasında “M. Kemal’in idealleri, felsefesi ve ortaya koyduğu ilkelerin, ülkemizin içinde bulunduğu sorunların aşılmasında yol gösterici olduğuna inanıyorum” demiş. Galiba geçen yılki konuşmasında da yer alan bu cümle hiçbir şekilde kabulü mümkün olmayan bir iddiayı ifade ediyor. Çünkü temel ve kronik sorunların asıl kaynağını “reçete” olarak gösteriyor...
«««
DP Genel Başkanı Gültekin Uysal “Hiç kimsenin gücü Atatürk’le bağımızı koparmaya, Atatürk sevgisini azaltmaya yetmez” demiş. Yazık.
Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel de yarım sayfalık 10 Kasım mesajında M. Kemal için—eleştirdiğimiz—“ebedî başkomutanımız” ifadesini iki defa tekrarlamış. Bir yazık daha...