60 yıla aşkın dikta yönetiminin devrilmesinden sonra Suriye’de yeni bir dönem başlamıştır. Bu yeni dönemde ilk adım olarak Suriye bayrağı da formunu bulmuştur.
Ancak hiçbir şey bitmiş değil, her şey yeni başlıyor. Bir düzen yıkıldı, yeni bir düzen kuruluyor. Oluşturulacak yeni düzenin kurgusu, şekli ve yapısı son derece hayatî bir önem taşımaktadır. Tabiî ki bu bir süreç gerektirir. Yeni süreçte rol alacak olan bütün aktörlerin büyük sorumlulukları var.
Asıl sorumluluk Suriyeli grupların ve halklarının olacaktır. İkinci derecede sorumluluk ise yardımcı olma ve işlerini kolaylaştırmak adına komşu ülkeler ve diğer aktörlerindir.
Suriye’nin içine düşmüş olduğu bu kaotik durumdan hiçbir kimse, kesim ve ülke çıkar sağlama peşinde olmamalıdır. Bu kritik süreçte yapılması gereken ise başta komşu ülkeler olmak üzere uluslararası aktörler Suriye’nin yaralarını sarmak ve yardımcı olmak durumundadır.
Fırsatçı yaklaşımlar, bu yorgun ve yaralı coğrafyada var olan acılara yeni acılar katmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Ancak tarihe kara bir leke olarak geçecek olan İsrail ordusunun işlediği vahşet buna en belirgin örnek teşkil etmektedir. Gözü dönmüş Gazze celladı Netanyahu’nun talimatı ile İsrail ordusunun bir taraftan Golan Tepeleri’ni aşan işgali, diğer taraftan Suriye’nin hayatî önemdeki kritik noktalara yaptığı füze saldırıları tarihe bir utanç vesikası olarak geçecektir. Her halde ABD’nin müstakbel başkanı Trump’ın “Ortadoğu’yu cehenneme çeviririm” dediği bu olsa gerek.
Komşu ülkeler ve farklı grupları desteleyen aktörler, ya bu imha saldırılarını seyretmekle yetiniyorlar, ya da sonuca etkisi olmayan cılız tepkiler gösteriyorlar. ABD ise bu vahşeti İsrail’in meşru müdafaası olarak görebiliyor. Yalnız bir şeyi göz ardı ediyorlar. Başkalarının felâketi üzerine saadet kurma hayalleri peşinde koşanlar bilsinler ki o meş’um hayalleri bir gün gelir onları bulur.
Almanya’nın; “İsrail in bu işgalini kabul etmeyeceğini” açıklaması ve İngiltere’nin “Bu işgali tanımıyoruz” demesinin ötesinde Siyonist işgalini durduracak bir adım atılmış değildir.
Her seferinde Suriye’nin birliği ve toprak bütünlüğüne vurgu yapan Türkiye ne yapacak? Merak konusu. Arap ülkelerinin durumu ise tam bir komedi. Birilerinin İsrail’in bu vahşetine “dur” demesi gerekmiyor mu? Sahi insanlık gerçekten öldü mü?
Bu trajedi karşısında birileri çıkıp “kazananlar ve kaybedenler” diye listeler yapabiliyor. Pes doğrusu insanlık bu mu? Hayretler içerisinde kalıyor insan.
Suriye’nin iç yapısına bakıldığında maksatları ve yapıları farklı grupları görmekteyiz. Bir de bunlardan bağımsız milyonlar var. Şimdi ne olacak? Bu gruplar halkın da kabul edebileceği bir ortak noktada buluşabilecekler mi? Burası önemli. Etnik, dinî ve mezhebî farklılıklar gözetmeksizin adil, hakkaniyetli ve eşit vatandaşlar olarak birlikte yaşama iradesini ortaya koyabilir ve bu iradeyi pratiğe dönüştürebilirlerse herkes kazanır.
Komşu ülkeler başta olmak üzere, İsrail’i durdurma sorumluluğu bulunan uluslararası aktörlerin yeni döneme pozitif katkı sunması insanî bir görevdir. Herkes için bir insanlık sınavı söz konusu. Kim kazandı? Listeleri yapmak abesle iştigalden başka bir anlam ifade etmez. Zaman insanlık dersi verme zamanıdır.
Artık yeni bir Suriye var. Suriye halklarının kendi geleceklerini belirleme hakkına saygı duyulmalıdır. Bu halklardan herhangi birisini dışlamak, temsiline engel olmak sizi Baas rejiminden farksız yapmaz mı? Kendi kaderini belirleme çabasında olan Suriyelilerin işlerini kolaylaştırmak ve yardımcı olmak diğer aktörlerin görevi olmalıdır.
Ortak tarih, kültür ve akrabalık bağları ile bağlı bulunduğumuz Suriyeli kardeşlerimizin barış ve huzur içinde yaşamaları; evrensel insan hakları ve özgürlükleri bağlamında hukuk içerisin de eşit, adil, özgür ve demokratik Suriye Cumhuriyetini kurmayı başarmaları temel arzumuzdur. Yeni dönemde kimseyi dışlamadan geçici bir Suriye yönetiminin oluşturulması gelecekte barış, huzur ve istikrar içerisinde varlığını sürdürecek Suriye için hayatî önemdedir.
Kurulması planlanan yeni Suriye devletinin temel özelliklerini belirleyecek olan demokratik bir anayasanın geniş katılımla hazırlanarak hiçbir etki altında kalmadan halk oyuna sunulacak olan yeni anayasanın yüksek bir katılım ile oylanması anayasanın sivil ve demokratik özelliği bakımından gereklidir.
Suriye’nin Irak, Libya ve Afganistan gibi olmaması için komşu ülkeler ve uluslararası aktörlerin Suriye yönetimi ile birlikte çalışması lâzım.
Kurulacak geçici hükümetin tarihî sorumluluğu kadar onuru da büyük olacaktır. Bu süreci çatışmasız çözüm formülü ile herkesin kazanması dileğimizdir.
Unutulmasın ki her gecenin bir sabahı var…