Sağlık alanında yapılan düzenlemelerle hekimlik hizmetlerinin yerinde ve amacına uygun şekilde verilmesi konusu öne çıkıyor.
Türkiye’de yaklaşık 10 bin civarında iş yeri hekimi bulunduğu tahmin edilirken, meslek olarak iş yeri hekimliğinin ortaya çıkışının çok daha gerilere gidiyor olması dikkat çekiyor. Sultan Abdülhamit döneminde Hereke’deki dokuma fabrikası ile Zonguldak’taki maden işletmeleri, iş yeri hekimliğinin ilk örnekleri olarak karşımıza çıkıyor.
Sağlık çalışanları ve hekimler daha çok şiddet ve özlük haklarına ilişkin konularla gündeme gelse de mesleklerinin tarihsel gelişimine ilişkin bilgiler de bir o kadar önem taşıyor. Türk Tabipler Birliği rakamlarına göre Türkiye’deki sigortalılardan yüzde 60’ına yakını 50’den az işçi çalıştıran işletmelerde çalışıyor. 50’den fazla işçi çalıştıran işletme sayısı ise yaklaşık 16 bin civarında. 50’in üzerinde işçi çalıştıran işletmelerin iş yeri hekimi zorunluluğu bulunurken, yaklaşık 10 bin iş yeri hekiminin görevlendirildiği tahmin ediliyor.
Türkiye’de iş yeri hekimliğine ilişkin ilk düzenleme 1930 yılında çıkarılan Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nda yapılmış. 50 kişi üzerindeki iş yeri çalışanları ifadesinin ilk kullanımı bu kanunla ortaya konulmuş ise de asıl düzenleme 4 Temmuz 1980 yılında çıkarılan 'İşyeri Hekimlerinin Çalışma Şartları ile Görev ve Yetkileri' isimli yönetmelikle ortaya konulmuş. Ancak 1980 darbesi bu yönetmeliğin uygulanmasını askıya almış. En son 1988 yılında tabip odalarının girişimiyle kursları verilmeye başlanan iş yeri hekimliği bugünkü haliyle hizmet vermeye devam ediyor.
İş yeri hekimliğini Sultan Abdülhamit başlatmış
Aslında iş yeri hekimliğine ilişkin düzenlemeler Cumhuriyet tarihi ile sınırlı değil. Sağlık yatırımları ile de adından söz ettiren II. Abdülhamit bu hekimlik türünün ilk icracısı olma özelliğine de sahip. Sultan Abdülhamit, Osmanlı yönetimi altında olan pek çok bölgede sivil ve askeri hastaneler yaptırmıştı. Bugün bile bazı örnekleri ayakta olan hastanelerin sağlık sistemi ve araçlarının sistemli ilk örnekleri olduğu kabul edilebilir. Konuya ilişkin en dikkate değer çalışmalardan biri, Deontoloji ve tıp tarihi profesörü Nil Sarı’nın, Ahmet Zeki İzgüer ve Ramazan Tuğ ile birlikte hazırladığı ‘Başbakanlık Osmanlı Arşivi Belgeleri Işığında 2. Abdülhamid Devri'nde Kurulan ve Geliştirilen Hastaneler' adlı eser.
İLK ÖRNEKLER HEREKE VE ZONGULDAK
Araştırmada iş yeri hekimliğine ilişkin ilk sayılabilecek uygulamalara yer veriliyor. Çok sayıda çalışan bulunan fabrika ve diğer iş yerleri için kurum hastanelerinin Abdülhamit döneminde yapıldığı tespitine yer veren araştırmaya göre Zeytinburnu Fabrika-i Hümayun’ununda bir hastane koğuşu-revir bulunması iş yeri hekimliği için bir örnek. Sultan Abdülhamit’in emriyle Hereke’de bulunan halı dokuma fabrikasında çalışanlar için bir hastane yaptırılmıştı. Ordunun kumaş ve bez fabrikası olarak tesis edilen Hereke Fabrikası’nda askeri ve sivil sanatkarlar ve işçiler çalışmakta.
İş yeri hastanesine ait diğer örnek ise Zonguldak Maden İşletmesi’nin işçileri ve kaza geçirip sakatlananlar için kurulan hastanedir. Maden işletmesine bağlı olarak Katolik rahipler tarafından idare edilen hastanenin tıbbı ve siyasi zararları olduğu gerekçesiyle işçiler ile kaza geçirip sakatlananlara yeni bir hastane kurulması öngörülür. Bunun için dönemin Dahiliye Nezareti’nden (İç işleri Bakanlığı) Umum Mekatib-i Askeriye-i Şahane Nezareti’ne bir yazı gönderilerek hastane talebi iletilir. Yazıda “Zonguldak’ta Katolik rahipler tarafından idare edilmekte olan maden şirketine ait hastane bulunmasına rağmen, bazı mahsurları nedeniyle işçi ve halktan kazazede ve malul olanların tedavilerinin süratle yapılacağı 100 yataklı bir hastanenin süratle yapılmasına şiddetle ihtiyaç duyulduğu; maden işletmesine ait hastanenin daha da genişletilmesiyle, yabancıların idaresi altında olarak, içinde mektep ve kilise bulundurmak gibi uygulamalara girişileceği hissedilmiş ve burada tedavi olacak kişilerin çok ağır ve dayanılmayacak usuller uygulanarak tedavi edileceği muhtemel olduğu için zikredilen sakıncalara yer bırakmamak, işçi ve diğer halktan kazazede ve diğer sakat olanların kolaylıkla ve süratle tedavilerini yaptırmak üzere…" ifadesi yer almış.
Ayrıca, reji idaresinin memur ve işçilerinin 1902 yılında açılan Canik Hamidiye Hastanesi’nde ücretsiz muayene ve tedavisi için Reji İdaresi’nin Avrupa’dan getirtilen Dr. Latour’a maaş bağlaması da iş yeri çalışanlarına hastane hizmeti verilmesine örnek olabilir.
Bediüzzaman, 'şahsiyeti ile siyasetini' ayırdığı Abdülhamid'e neler söylemişti?
http://www.yeniasya.com.tr/gundem/bediuzzaman-sahsiyeti-ile-siyasetini-ayirdigi-abdulhamid-e-neler-soylemisti_359865
Büyük İslam Alimi Bediüzzaman ve 'hafif istibdadın' Şefkatli Hükümdarı
http://www.yeniasya.com.tr/gundem/buyuk-islam-alimi-bediuzzaman-ve-hafif-istibdadin-sefkatli-hukumdari_360055