Yeni Şafak yazarı Ergün Yıldırım, "Bir metin hikayesi: Risaleler" başlıklı bugünkü yazısında, 333. gününü dolduran Risale-i Nur'a devlet tekeline ve "ortak metin" dayatmasına dair çarpıcı açıklamalara yer verdi.
Yazısında "Bütün cemaatlere tek bir metin dayatması yoktur. Belki de ilk defa DİB aracılığıyla bu yapılacaktır. DİB, “Diyanet metni”ni bütün toplum kesimlerine sunacaktır. Herkes bu tek metne mecbur olacaktır." ifadeerine yer veren Yıldırımın'ın yazısındaki ilgili bölümler şöyle:
"Risaleler metni, “cemaatçi metin” bağlamında da bir daralmayı ve tekelleşme sorununu yaşıyor. Ancak pratiğe baktığımızda onlarca cemaate ait metinler ve bunların serbest rekabeti söz konusudur. Her cemaat kendi açısından “cemaatsel metin” ile beraberdir, ancak genel manada bütün cemaatlere tek bir metin dayatması yoktur. Belki de ilk defa DİB aracılığıyla bu yapılacaktır. DİB, “Diyanet metni”ni bütün toplum kesimlerine sunacaktır. Herkes bu tek metne mecbur olacaktır.
Nurculuğun varlığı metinseldir; metin yoksa, Nurculuk da yoktur! Nur cemaatlerin bütün meşruiyet ve var oluş gayesi buradan doğmaktadır. Bundan dolayı egemen ideoloji her fırsatta en büyük saldırıyı metne karşı yapar. Saldırdığı nesne metindir. Metin burada özneleşmiştir. Ele avuca sığmayan, denetlenmeyen, yola gelmeyen ve meydan okuyan metin… Bu metne saldırarak, onu çözerek ve onu yasaklayarak dayanışma ağını yok etmek istiyorlar. Bunun ilk kaba tarzı metnin tümden yasaklanmasıdır. Risalelerin rengi bile telaffuz edilmez bir dönem. En büyük suçtur onu konuşmak ve onu taşımak. Çünkü ondan gelen efsunlar, resmi efsunları bozmaktadır.
Metinsel çarpıtmalar
Metne yapılan bu saldırı daha sonra farklı bir tarza bürünür. Metinle başa çıkılamayınca bu defa başka bir seçenek devreye sokulur. Gadamer’in kavramıyla söylersek “ön metin” keşfedilir. Ön metin, gerçeği maskelemek ve kamuoyunu yanıltmak için yapılan metinsel çarpıtmalardır. Bunun Risaleler tarihindeki karşılığı Risaleler’in bir kısmının çıkartılmaya zorlanmasıdır.
Metnin oluşumu
Metnin Türkiye’deki risaleler bağlamındaki tarihi budur. Bu metin tarihi bugün büyük bir dönüm noktasındadır. O da sahte metinlerle mi, anti metinlerle mi yoksa metinlerle mi devam edeceğimiz sorusudur. Bunu daha güncelleyerek açmaya çalışalım. Risaleler örneğinde Diyanet İşleri Başkanlığı'nın son teşebbüslerine göz atalım. DİB, kurduğu bir kurul aracılığıyla metni tekelinde tutuyor. Çünkü metni tek başına denetleme ve yönetme tasarrufuna sahip bir tutum içine giriyor. Metni tekelinde tutmaktır bu. Uygun gördüğü (kafasındaki kollektif resmi ideolojiye göre) kelime ve cümleleri çıkarıp onların yerine başkalarını koyma salahiyetine sahip oluyor. Özellikle bu yetkiye sahip bir grup tayin ediliyor.
Metne tasarruf yetkisine sahip tek otorite olduktan sonra, onun basımını serbest bırakıyor. Basımı serbest, ancak metnin oluşumu(ya da yeniden oluşumu tekel) tekel altında tutuluyor. Böylece “herkes metni basıyor” diyerek serbestlik yanılsaması oluşturuluyor. “Metnin kamusallaştırılması” sorunu ile karşılaşıyoruz bir de. Metnin kamusallaştırılması, bir metnin toplumsal dünya tarafından serbestçe paylaşılması, konuşulması, basılması ve yayılması manasına gelir. Oysa bizde “metnin kamusallığı”, “devlet metni” anlamına gelmektedir. Yani devlet o metne istediği biçimde tasarruf etme hakkına sahip olması demektir.
Kamusal metin ve devlet metni bize kilise metni ya da skolastik bilgi anlayışını hatırlatıyor. Çünkü orada metne tasarruf eden tek otorite kilise babalarıdır. Onun dışında kimse metinle diyaloga giremez. Bireysel, farklı, çoğul vs. ilişki kurma yetkisine sahip olamaz. Ortaçağ skolastiğinin bu tavrı İslam dünyasında karşılıksızdır. Gazali ya da İmam-ı Rabbani metni her zaman “sivil metin”dir. Devlet tekeli ya da bir grup tekeli mevzubahis değildir.
“Cemaatsel metin”
Risaleler metni, “cemaatçi metin” bağlamında da bir daralmayı ve tekelleşme sorununu yaşıyor. Ancak pratiğe baktığımızda onlarca cemaate ait metinler ve bunların serbest rekabeti söz konusudur. Her cemaat kendi açısından “cemaatsel metin” ile beraberdir, ancak genel manada bütün cemaatlere tek bir metin dayatması yoktur. Belki de ilk defa DİB aracılığıyla bu yapılacaktır. DİB, “Diyanet metni”ni bütün toplum kesimlerine sunacaktır. Herkes bu tek metne mecbur olacaktır.
Üstelik onun anlamıyla oynandığı konusunda da kamuoyunda büyük bir algı ve inanç varken… Bundan dolayı metin toplumsal dolaşıma (alimlerin, entelektüellerin, cemaatlerin ve de DİB’nin serbest katılımına) serbest bir biçimde bırakılmalıdır. Onunla ilgili farklı girişimlere karşı hoşgörülü olunmalı. İslam’ın hakikati her zaman üstündür! Onu taşıyan bir metin kendisini korur! Alimler, entelektüeller ve bilgi ağı ona sahip çıkar. Çıkmıyorsa buna layık olmadıkları için, metnin kendisi toplumdan çekilir! Suret olarak çekilmese, anlam olarak çekilir!"
Haber Merkezi