Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Gezi olayları sırasında öldürülen Berkin Elvan’ın terör örgütünün maşası olduğunu savundu. Erdoğan, “İstanbul’da talihsizce ölen çocuk için sahte, yalan ifadelerle ekmek almaya gidiyordu…Halbuki hiç alakası yok. Terör örgütünün maşası olmuş durumdaydı.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Marriot Otel’de düzenlenen 2. Uluslararası Ombudsmanlık Sempozyumu’nda yaptığı konuşmada, Kobani gösterileri sırasında çıkan olayları eleştirerek, Berfin Elvan’ın ölümü üzerinden kendilerine yapılan saldırıları kınadı ve bazı kesimlerce çifte standart yapıldığını savundu. Erdoğan, konuşmasında Meclis’ten çıkarılan son güvenlik yasasını eleştirenleri hedef aldı. Sosyal medya sınırlılıklarını da konuşmasında savunan Erdoğan, Türkiye’deki basın özgürlüğü olmadığını savunan kesimleri de kınadı.
Kobani gösterileri sırasında ülke çapındaki olaylara dikkat çeken Erdoğan, “Vandallığa, vahşete gösteri hakkı mı diyeceğiz?, “Dünyanın neresinde böyle bir hak var?” sorularını konunun muhataplarına yönelten Erdoğan, güvenlik kuvvetlerin nasıl bir güç kullanımında bulunduğunu iyi bildiğini ifade etti. Avrupa’da bu müdahaleler normal karşılanırken, Türkiye’de güvenlik güçlerinin adım attığı zaman bunun değerlendirmesini yapanları adil davranmaya davet etti. Erdoğan, kendilerini kıyasıya eleştirenlere, uluslararası medyaya ve Batılı siyasetçilere ise “Kendi ülkelerinde böyle bir vandallığa, yağmacılığa, insan hayatına kast eden böyle olaylara ‘demokratik hak’ diyebilirler mi? Özgürlük diyebilirler mi?” diye seslendi.
SOSYAL MEDYA VE SINIRLILIKLARI
Erdoğan, BM Genel Kurulu'nda yapılan özel bir toplantıda, IŞİD terör örgütünün Twitter’e çok iyi kullanıldığına işaret edildiğini aktararak, buna karşı bazı tedbirleri alınmasının gündeme geldiğini bildirdi. Facebook, Twitter’i değerlendirirken bunu tek taraflı ele almanın yanlış olduğuna işaret eden Erdoğan, “Ben bunu şuna benzetirim: Bir katil, elinde bıçak var. Doktorun ise elinde bıçak. Doktorun elindeki neşter hayat kurtarır, katilin elindeki bıçak insan hayatına kast eder. Bunu birbirinden ayırmamız lazım. Biz neşterden yana mıyız? Yoksa katilin elindeki bıçaktan yana mıyız? Ayırt edemezsek, bunun bedelini IŞİD’in elindeki bıçak gibi görürüz. Bütün bunların yüzlerce örneği var. Twitter’dan bombalı saldırı şakası yapanların başka ülkelerde nasıl sınır dışı edildiğini biliyoruz. Ama Türkiye’de adres vererek, şu bakanın adresi budur, gidelim basalım, denilince alınan önlemler hem içeride hem dışarıda örgütlü karalama kampanyasına dönebiliyor.” diye konuştu.
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ KONUSU
İçeride bir kısım siyasiler ile uluslararası medyanın “Türkiye’de medya özgürlüğü yok” söylemini de eleştiren Erdoğan, “Acımasızca eleştiriyorlar. Türkiye’de gazetecilik faaliyetlerinin dışında, cinayetten, hırsızlıktan, terörden mahkûm olanlar nedeni ile eleştirilirken İsrail’in Gazze saldırıları sırasında 16 gazeteciyi öldürmesi hiç gündeme gelmiyor. Gazze saldırıları sırasında, mahalle baskısına uğrayan, işinden atılan gazeteciler hiç gündeme getirilmiyor.” ifadelerini kullandı.
Erdoğan, Gezi olayları sırasında hayatını kaybeden Berfin Elvan’ın ölümünü de hatırlatarak, çocuğun ölü bedeni üzerinden bile her türlü aşağılık saldırıya maruz kaldıklarını ifade etti. Bir çocuğun talihsiz ölümünü reklam aracı olarak yapacak kadar, istismar malzemesi yapacak kadar bazılarının ‘alçaldıklarına’ işaret eden Erdoğan, içeriden ve dışarıdan kendilerine akla hayale gelmeyen saldırılar yapıldığını anlattı.
Gösteriler sırasında ateşli silahla öldürülen Burak’ın hiç kimsenin vicdanına dokunmadığını kaydeden Erdoğan, daha önce Diyarbakır’da öldürülen 3 gencin malum çevrelerin odağına bir türlü girmediğini de sözlerine ekleyerek, gençlerin vahşice katledildiğini aktardı. Erdoğan, “Vahşice katledilenler insan değil mi, genç değil mi? İstanbul’da talihsizce ölen çocuk için sahte, yalan ifadelerle ekmek almaya gidiyordu… Halbuki hiç alakası yok. Terör örgütünün maşası olmuş durumdaydı. Bu tür hikâyeler tasarladılar. O reklamcılar nerede? Sokaklara çıkan, gösteriler yapan vicdan sahipleri neredeler? Çocuğu siyasi istismar aracı dökenler neredeler?” dedi.
“KOBANİ HASSASİYETİ NEDEN DİĞER ŞEHİRLER İÇİN GÖSTERİLMİYOR”
Erdoğan, Suriye’de konvansiyonel silahlarla öldürülen 300 bin insana susulmasını da eleştirdi. Bu insanlık dışı katliama destek verirken Kobani deyip, bu kadar can yakarken bu kadar dertlenilirken Kobani’nin dışındaki şehirler için neden bir ses çıkarılmadığını sorusunu da muhataplarına yöneltti. Kobani’de yaşayanların Türkiye’ye getirildiğini hatırlatan Erdoğan, şunları kaydetti: “200 bin Kobanili Kürt, bizim ülkemizde. ABD’nin yaptığı son saldırılar Kürtlerle ilgili değil, IŞİD’in kuşatmaları ile ilgili bir konu. Kobani stratejikse bizim için stratejiktir. Dolayısıyla bizim burada alacağımız tedbirler önem arz ediyor. 300 bin insan Suriye’de öldü. Bir tavır var mı? Kimyasal silahlarla ölenler sayısı bin 500-600 kişi. Ama konvansiyonel silahlarla ölenlerin sayısı 300 bin. Siz konvansiyonel silahlarla ölenleri görmezden geliyorsunuz, kimyasal silahlarla ölenleri gündeminize alıyorsunuz. Bunun ne mantıkla, ne vicdanla alakası olamaz. Benim için neticesi olan her şey suçtur. Bunlar demokratik hak da değildir. Ne bu çifte standarda ne de bu şiddete boyun eğmeyiz.”
GÜVENLİK YASASINI ELEŞTİRENLERİ HEDEF ALDI
Erdoğan, çıkarılan güvenlik yasası ile ilgili eleştirileri gündeme getirenleri de hedef aldı. ‘Malum koronun’ algı operasyonu peşinde olduğunu dile getiren Erdoğan, ABD, Avrupa’nın bu tür olaylar karşısında he tür güvenlik tedbirleri alıyorsa, kendilerinin de benzer tedbirler aldığını dile getirdi. Erdoğan, yüzüne maske takıp eline molotof alarak sivillerin başını ezenleri, dünyanın hiçbir yerinde “özgürlük” ve “demokratik hak” kavramları ile açıklanamayacağını vurguladı. Çifte standarda boyun eğmeyeceklerinin de altını çizen Erdoğan, “Ülke olarak her türlü tavsiye ve dostça uyarıya açığız ama, tamamen haksız bir şekilde Türkiye’nin iç ve dış politikasını şekillendiren karanlık operasyonlara ‘eyvallah’ demedik. Devlet eğer sokaktaki vatandaşının can güvenliğini temin edemiyorsa, koruyamıyorsa, o ülkede özgürlük de demokrasi de olmaz. Demokratik standartlar daha ileri taşıyacağız. Türkiye’nin 90’lı yallara dönmesine asla müsaade etmeyeceğiz.” şeklinde konuştu.
“POLİSE VE ASKERE VERİLEN YETKİLERİN KEYFİ KULLANILMASINA İZİN VERMEYİZ”
Polisimize, askere, bireyin hakkını ihlal edecek yetkiler vermeyeceklerini de kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti: “Verilen yetkilerin keyfi kullanılmasına izin vermeyiz. Ombusmanlık bunun için var. Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı bunun için var. Bireyin hak ve özgürlüklerine savunacaklarına inanıyorum. Sosyal medyanın özgürlükleri korunduğu kadar, sosyal medyada hakları ihlal edilenlerin özgürlüğü savunulmazsa oradan özgürlük değil hak ihlali çıkar. Protesto yapan kadar evladı vahşice katledilen annenin hakları korunmazsa oradan adaletsizlik, gösteri yapanın hakkı kadar esnafın hakkı korunmazsa orada kaos doğar, karmaya doğar."