Siyer Vakfı kurucusu, araştırmacı yazar Muhammed Emin Yıldırım, “Bir Umut Muallimi Olarak Hz. Ya’kûb” konulu bir konuşmasında Bediüzzaman Said NursÎ Hazretleri’nden de bahsederek onu “umut kaşifi” ve “iman kahramanı” olarak tarif etti.
Araştırmacı yazar Muhammed Emin Yıldırım’ın youtube kanalında yayınlanan 9 Ekim 2021 tarihli konuşmasının bir bölümü şöyle: “Bir umut kâşifinden bahsederek sözlerimi bitirmek istiyorum. Bu toprakların yetiştirdiği bir iman kahramanıdır o. Biz iman hakikatlerini ondan öğrendik, halen de öğrenmeye devam ediyoruz. Şimdi o iman kahramanının nasıl bir umut kâşifi olduğuna dair bir örnek vereceğim: Tarih 31 Mart olayının arkası. Divan-ı Harp’te idamla yargılanıyor Aziz Üstad, beraat ediyor. Van’a gidecek. Batum üzerinden gidiyor. Tiflis’e uğruyor ve o Tiflis’te bir hatıra yaşıyor. Şeyh San’an Tepesi diye bir tepe var. Oraya oturuyor, uzun uzun karşıya bakıyor. Onun böyle derin derin bakışlarından etkileniyor bir Rus polisi, yanına geliyor. Ve niye böyle baktığını soruyor; Üstad diyor ki; “Medresemin planını yapıyorum.” Rus polis bir şaşırıyor. “Nerelisin sen?” diyor. “Bitlis’liyim” diyor. “Her halde sen şaşırdın” diyor, “Burası Bitlis değil, Tiflis.” Üstad diyor ki; “Bitlis, Tiflis birbirinin kardeşidir. Ben Tiflis’te olduğumu çok iyi biliyorum ve burada medresemin planını yapıyorum.”
Umut kaşifi: Bediüzzman Said NursÎ
Bu sefer o Rus polisi şöyle bir itirazda bulunuyor, diyor ki “Yahu, âlem-i İslâm darma duman olmuş. Siz ne haldesiniz? Osmanlı mağlûp olmuş, parçalanmanın eşiğine gelmiş. Sen burada kalkmışsın, Tiflis’te medresenin planından bahsediyorsun. Bu nasıl iş?” Üstad ise umut kâşifi, âlem-i İslâm’daki o sıkıntıları görüyor, ama diyor ki “Biz yakın bir zamanda bu imtihanlardan kurtulacağız. Ümmet-i Muhammed (asm) farklı bir noktaya gelecek, bir nur çıkacak içimizden, inkişaf edecek. Ve o âlem-i İslâm’ı bambaşka bir hale getirecek. Siz de parçalanacaksınız. Siz de başka bir âleme geleceksiniz ve ben de burada gelip medresemi yapacağım.” Rus polisi bunun üzerine diyor ki; “Heyhat. Şaşarım senin ümidine!” Üstad da diyor ki; “Ben de şaşarım senin aklına. Bu kışın devamına ihtimal verebilir misin? Her kışın bir baharı, her gecenin bir neharı vardır.” Rus polisi diyor ki; “İslâm parça parça olmuş. Sen neyin sevdasındasın? Yani bu kadar parçalanmış, her taraf işgal altında kalmış bu ümmetin bir daha ayağa kalkacağına dair senin ümidin mi var?” İşte kâşif konuşuyor: “Heyhat! Sen kendi kendine konuşuyorsun. Biz şu anda işgal altında, gördüğün o coğrafyalarda her birimiz bir mektepteyiz. Hindistan, İngilizlerin mektebinde. Mısır, İngilizlerin mektebinde. Kafkas ve Türkistan da İslâm’ın iki bahadır oğludur, onlar da Rus mektebinde talim ediyorlar. Yakın bir zamanda hepsi oradan mezun olacaklar ve mezun oldukları zaman da âlem-i İslâm’ı şu andaki halinden başka bir hale vardıracaklar.”
Allah o umuttan bizleri geri koymasın
Artık Rus polisinin söyleyeceği bir söz yok. Bu kadar parçalanmışlığın üzerine halen istikbalde en gür sâdânın İslâm’ın olacağı yönünde ümidini yitirmemiş bir insanın sözlerinin karşısında ne söyleyebilirsiniz? Din Allah’ın dinidir, mülk Allah’ın mülküdür, arz Allah’ın arzıdır, kullar da Allah’ın kuludur. Eninde sonunda Allah’ın dediği olacak ve yeryüzünün dört bir tarafında “La ilahe illallah, Muhammed rasulullah” çağlayacak! Buna inanın ve bu umudu hiçbir zaman kendi dünyanızdan geri bırakmayın. Eğer bu umudu tutar ve bu umudun gereğini yerine getirirseniz Allah’ın vaadi belli. O umutla ayağa kalkarız, o umutla da yürürüz. Allah o umuttan bizleri geri koymasın.
Velhamdülillahirabbilâlemin.”
Seyhan Şentürk - İSTANBUL