CHP’li Süleyman Bülbül, “İletişim Başkanı sosyal medya hesabından sürekli gazetecileri, yayın organlarını tehdit ediyor. Ülkede basına yönelik sansür ve baskı var demek artık hafif kalır” dedi.
24 Temmuz Basın Bayramı dolayısıyla yazılı açıklama yapan Bülbül, Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye’yi 180 ülke içerisinde 153. sırada yer aldığını hatırlattı ve basına yönelik sansür, şiddet ve tehdidin giderek attığını söyledi. 2020-2021 yılında 101 gazeteci hakkında soruşturma açıldığını, 128 davada 274 gazetecinin yargılandığını belirten Bülbül, “38 medya çalışanı cezaevindeyken 24 Temmuz Basın Bayramı’nı kutlamak nasıl mümkün olabilir?” diye sordu.
Basına tehdit
Sansürün kaldırılmasının günü olarak tarihte yerini alan 24 Temmuz’un AKP iktidarı boyunca unutulan günler arasına girdiğini belirten Bülbül, “Sadece son 4 ayda yaklaşık 400 habere erişim engeli getirildi. İletişim Başkanı sosyal medya hesabından sürekli gazetecileri, yayın organlarını tehdit ediyor. Ülkede basına yönelik sansür ve baskı var demek artık hafif kalır. İktidar halkın doğru ve tarafsız haber almasını engellemek için ellerindeki tüm gücü kullanırken basın mensuplarını da işleri ve dolayısıyla hayatlarıyla tehdit ediyor. Haber takibi yapan gazeteciler polisin şiddetine, ters kelepçesine maruz kalıyor. Ve bu baskı ve şiddet sarmalı her geçen gün biraz daha büyüyor. Ancak unutulmamalıdır ki bu topraklarda özgür basın olmadan hiç kimse özgür olamaz” dedi.
Habertürk: Özür dileyecek bir şey yok
Habertürk, İletişim Başkanlığı’na cevap verdi: “Kurumsal olarak özür dilenmesini gerektirecek bir durum bulunmuyor.” Habertürk yazarı Fatih Altaylı’nın önceki günkü yazılarının ardından İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un açıklaması ve İletişim Başkanlığı yetkililerin kurumsal özür beklentisinin ardından Habertürk açıklama yaptı. Açıklamada, söz konusu köşe yazısında Habertürk’ün kurumsal olarak özür dilemesini gerektirecek bir yönün bulunmadığı ifade edildi.
Habertürk kanalından yapılan açıklamada, “Habertürk yazarı Sayın Fatih Altaylı, 22.07.2021 tarihli Haberturk.com’daki yazısında, Sayın Cumhurbaşkanı’nın 21.07.2021 tarihinde televizyonlarda yayınlanan bayram konuşmasındaki görüntüsüyle ilgili olarak söz konusu konuşmanın banttan yayınladığı kabulünden/ihtimalinden hareketle mevcut haliyle yayını hazırlayanlar, yayına verenlere yönelik ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın saygınlığını önceleyen bir bakış açısıyla eleştirilerde bulunmaktadır.(...)
Uluslar arası saygınlığı korumaya çalıştık
(...)Sayın Altaylı’nın ilk köşe yazısındaki yayının banttan yapıldığı ihtimaliyle yaptığı çıkarımlar ve eleştirilerden dolayı yayında görevli İletişim Başkanlığı’nın sayın mensupları haksız yere zan altında kaldıkları ve bundan dolayı kişisel ve kurumsal olarak hukuklarının zedelenmiş olduğu inancında olabilirler. Bu inançlarına saygı duymakla birlikte, ilk yazıdaki amacın tıpkı kendilerinin de yapmaya çalıştıkları gibi Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı’nın ulusal ve uluslar arası saygınlığını korumaya matuf olduğu ve yapılan eleştirinin de bu amaçla yapıldığını göz önüne almaları gerekir. Kamu görevlilerinin yüksek sorumluluk gerektiren kamu görevlerinde zaman zaman ağır da olsa bu tip eleştirilere açık olmaları gerektiği bilinen bir husustur. (...)Ancak İletişim Başkanlığı’nın açıklamalarında yer verilen sistematik dezenformasyon, yalan ve iftira Habertürk’ün kurumsal kimliğinde ve yayıncılık tarihinde yer almayan, Habertürk’e yabancı ve Habertürk’ün de sık sık maruz kaldığı ve mücadele ettiği olgulardır” ifadeleri de kullanıldı.