SAVAŞIN GÖLGESİNDEKİ HAYATLARI GÖZLER ÖNÜNE SERİYOR...
Yönetmenliğini ve senaristliğini aynı anda üstlenen Andaç Haznedaroğlu, “Misafir (The Guest)” filmi ile savaşın gölgesindeki zorlu hayatları sahneye taşıdı.
Alyan’ın Ümran’ın ve daha nicelerinin içimizi parçalayan korkunç ölümleri birkaç gün sonra unutulsa da akıldan çıkarılmaması gereken bir nokta var: Bu hayatı onlar seçmedi. Kim bilir arkalarında nasıl hayatlar bıraktılar? Kim bilir bu zalim savaşta hangi sevdiklerini kaybettiler?
Film Suriye’deki savaştan İstanbul’a kaçan on yaşındaki Lena ve komşusu Meryem’in zorlu yolculuğunu anlatıyor. Lena, ailesi ile birlikte Halep’te yaşamaktadır. Bir akşam evlerini boşaltmaya dahi fırsat bulamadan başlarına bomba yağar; bombalardan yalnızca Lena ve henüz bebek olan kardeşi kurtulur. Komşuları Meryem ise ailesindeki herkesi kaybetmiştir. Filmin zorlu yolculuğu Meryem’in iki küçük çocuğu himayesi altına almasıyla başlar. Türkiye’ye varmak için yol boyunca ne olduğu belli olmayan (IŞİD militanları olabilir) kişilerin ellerinden kurtulmaya çalışan Meryem, Suriye’de sahip olduğu bütün parayı kaybeder. İstanbul’a parasız varır. Meryem iki küçük çocukla İstanbul’da tanıdıklarının yanına çaresiz bir şekilde sığınır. Sığındığı küçük evde onlarca çocuk ve aile de yaşamaktadır. Bir süre sonra da kirayı ödeyemedikleri için evden atılırlar. İstanbul’da daha sonra parklarda yaşamaya başlarlar.
Altın Portakal Film Festivalinin Özel Ödülünü kazandı
Bu zorlu süreç içerisinde Lena ailesinin ölümünü kabullenemediği ve Halep’e tekrardan geri dönmek istemesiyle Meryem’e zorluk çıkartır ve bir gün Meryem işteyken parktan kaçar. Meryem bu kez de sokaklarda hayat mücadelesi vermeye başlar ve her yerde Lena’yı aramaya başlar. Lena ise küçük kardeşi ile Halep’e tekrardan dönmenin yollarını aramaktadır. Lena, pek çok Suriye’li küçük çocuğun yakalayamadığı şansı yakalamış ve iyi insanlarla karşılaşmıştır. Aradan biraz zaman geçer, Lena Meryem’i özlemiştir. Bıraktığı parka geri döner ve Meryem’i bulur. Kahramanlar tekrardan kavuşur. Meryem’in bundan sonraki hedefi Almanya’ya ulaşıp, Lena’nın dayısını bulmaktır. Meryem, Lena ve kardeşini önden giden mültecilere ve binlerce mülteciyi yutan Ege denizine emanet eder…
Filmin gerçeklik olgusundan bu kadar iyi beslendiği ve duyguları bire bir yaşattığı sahneler yürek burkuyor. Film, Altın Portakal Film Festivali’nin Avni Tolunay Jüri Özel Ödülü’nü kazandı.
Film Yorum: Netice Kübra Görentaş