BM’nin kuruluşunda ilan ettiği hedeflere itiraz eden de çıkmamış ve çıkmaz. Umumi anlamda “barış”a itiraz edenlere kimse iyi gözle bakmaz. Bununla birlikte BM’nin ilan ettiği hedeflere ulaşabildiğini de söylemek kolay değil. Filistin ve Gazze başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinde savaş ve anlaşmazlıkların devam ediyor olması BM’nin dikkate alınmadığını göstermez mi?

Uluslararası kuruluşların etkisinin azaldığı ve “yaptırım gücü”nün zayıfladığına dikkat çeken bir haberde şu bilgiler paylaşılmış:

“Birleşmiş Milletler’in (BM) 79’uncu oturumunun başlamasıyla, uluslararası sistem ve örgütlerin dünyada ortaya çıkan krizlere karşı yaptırım gücü etkisinin zayıflaması gündeme geliyor. Hem Avrupa hem de Orta Doğu’da doğrudan ve dolaylı savaş hali mevcutken uluslararası örgütlerin bu meselelere çözüm sağlama konusundaki etkisizliği eleştirilere yol açıyor. BM ülkelerinin liderleri, küresel kuruluşların yenilenmesini görüşmek için Geleceğin Zirvesi’nde buluşacak

Mevcut kurumların, sorunlar karşısında varlık gösterememesi, gerekli kararları alamaması veya aldığı kararları somut olarak uygulayamaması dikkati çekiyor. Bu kurumlar, tüm ülkelerin dikkate alacağı yaptırımları yeterince uygulayamıyor.”

Aynı haberde BM’nin Gazze konusunda tavrı şöyle yorumlanmış: “İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana düzenlediği saldırılarda 16 binden fazlası çocuk olmak üzere yaklaşık 41 bin Filistinli hayatını kaybetti. (...) Zor şartlar altında Gazzelilere yardım ulaştırmaya çalışan insani yardım görevlileri ise İsrail ordusunun hedefinde kalıyor. Saldırıların başlamasının üzerinde neredeyse bir yıl geçerken uluslararası örgütler, on binlerce kişinin ölümüne engel olacak adımlar atamadı.” (AA, 21 Eylül 2024)

BM, dünyanın başka bölgelerindeki savaşları durdurmak için de hemen her gün toplanıp ‘doğru açıklamalar’ yapıyor ama bu açıklamalar ne hikmetse hayata geçirilemiyor. BM’nin çok sayıda alt kuruluşları da var. Gerek eğitim ve gerekse gıda sıkıntısı konusunda da çok isabetli, çok doğru tespitler yapıyorlar. Hatta BM genel sekreterleri ekseriyetle ‘umumi kabul gören raporlar’ yayınlıyorlar. Bir adım daha ileri gidilse, bu yöndeki bazı rapor ve açıklamalar ‘vaaz’ olarak okunda çoğunluk itiraz etmeyecek seviyede. Bütün bunlara rağmen alınan kararların ve yapılan açıkların hayata geçirilememiş olması en büyük problemler arasında sayılmalı. 

İslam ülkelerinde yaşayanlar ekseriyetle BM örneğinde olduğu gibi ‘uluslar arası kuruluşlar’a; savaşları durduramadığı için kızıyor. Fakat benzer durum bu ülkeleri temsil eden ‘kuruluşlar’da yok mu? İslam ülkelerini temsil eden “İslam İşbirliği Teşkilatı” dünyadaki dertlere ne ölçüde çare sunabiliyor?

Görmezden gelinse de bu mesele büyük bir problem olarak insanlığın önünde duruyor. Bakalım çare ve çözüm ne zaman bulunabilecek?