Gözyaşlarımı toplasam gelsem sana, çölleşen yüreğime nur yaldızlı fenerlerini yakar mısın Allah’ım?
Topladığım gözyaşlarımı atsam nehirlere nur denizlerine ulaştırır mısın Allah’ım?
Gözyaşlarım nehirlerin içine atarken, seccademe binip sana gelsem kabul eder misin Allah’ım?
Yıldızlarla söyleşmeye başlasam, kelimeler duygularıma tercüman olabilecek mi?
Sesimi duyurabilecek miyim sonsuzluklara?
Seninle başlayan yalnızlığımı seninle sonlandırabilecek miyim Allah’ım?
Şimdi yolculuğa çıkma vakti …
Katmerleşen hüzünlerle semalara yükselme vakti.
Yükseldikçe derinleşen dertlere sabretme vakti.
Gül olmayı beklerken, sessizliğini bulutlara fısıldama vakti.
Fısıldadıkça haykırışlara yükselen sesimin derinleşme vakti.
Derinleştikçe coşan gönlünü gökyüzüyle paylaşma vakti.
Hüzün tohumlarının sürgün verdiği gökyüzüyle ağlaşma vakti.
Belki de en derince pişmanlıklarla tövbe etme vakti.
Beyhude geçen nefeslerin acılarını içinden söküp atma vakti.
Söküp attıkça göçe başlayan acıların içimden ayrılma vakti.
Dert içinde deraman yaratan Rabbime şükür etme vakti.
Ey dertlerim! Teşekkür ederim size, bana nur eczanesinin yolunu bulmama vesile olduğuniz için.
Ben de Niyazi Mısrî gibi gönlüme diyorum: “ Yetmez mi dert derman sana?”
Bahçemde açan masum güllerin güzel yüzlerine bakıyorum, güllerle göz göze geliyoruz.
O kadar masum ve mutlu bir simaları var ki güllerin, onlara baktıkça hüzünlerim sevince kalboluyor.
Yalnızlığımı benden alıyorlar, bana yoldaş ve sırdaş oluyorlar. Güllerin yüzünde “Cemil” isminin tecellilerini görüyorum. Yüreğim ferahlıyor, ruhum ısınıyor. Gönül bahçem mutluk yağmurları ile yıkanıyor.
Ruhumdan bir ilân-ı aşk sadası yükseliyor: “ Seni seviyorum Rabbim?”
Çünkü biliyorum ki, sen de beni seviyorsun. Sen benim sevgimi karşılıksız bırakmazsın.
Gönül hanemi bâki sevgin ile öyle doldur ki, fâni sevgilere yer kalmasın Allahım!
HEDİYE ARIBENİZ
[email protected]