"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Biz darbelerin her türlüsüne karşıyız

05 Mart 2019, Salı 01:07
İstibdadın, baskının, din ve vicdan hürriyetini kısıtlayıcı her hareketin, dine ve dinî değerlere karşı duran her türlü anlayışın, ideolojik yapılanmaların ve hareketlerin karşısında olduk. 12 Eylül böyleydi. Karşı çıktık, darbe anayasasına hayır dedik. Dimdik durduk.

DİZİ-5: Ahmet Dursun

Fotoğraf: Yeni Asya - Arşiv

***

Fethullah Gülen ile ayrılık ve iç sıkıntılar

Mehmet Kutlular’ın cemaati ayrılıklar meselesindeki ilk imtihanını, Türkiye’de Risale-i Nur cemaatinin gelecekteki hukukunu da muhafaza edecek şekilde verecekti.

Şahs-ı maneviye sahip çıkmak, meşveret ile hareket etmek Risale-i Nur hareketinin en belirgin özelliklerinden biriydi. Tarikatlardaki yapılanma şekli, bir şeyh ya da hoca etrafında toplanma, bir şeyhin emrine girme Nurculukla uyuşmayan bir tarzdı. Bunun önemini çok iyi kavrayan Mehmet Kutlular, Fethullah Gülen’in İzmir çevresinde şahıs odaklı yeni bir hizmet tarzı oluşturma gayretini fark etmiş ve ağabeylerle de iştişare ederek Fethullah Gülen’i sert bir dille uyarmıştı. Gülen’in diğer ağabeylerin uyarılarını da dikkate almaması üzerine 1973 yıllarında Fethullah Gülen’le yolları ayırmıştı. Bu ayrılığın sonraki yıllarda Türkiye’nin başına örülmek istenen çorabın, Cemaatlerin içini boşaltacak meşum olayların aydınlatılmasında, cemaatlerin hukukunun muhafazası yolunda bir rahmet olacağını kim bilebilirdi?

Mehmet Kutlular, Nur cemaatinin dinamik bir yapıya sahip kuvvetli bir fikir akımının öncülüğünü yapan bir kitle hareketi olduğunun farkındaydı. Farklı fikir, mizaç ve fıtrattaki insanların oluşturduğu büyük bir cemaatin iç bünyede bazı sıkıntıları da beraberinde getireceğini biliyordu. Ona göre bazı sıkıntıların yaşanması kaçınılmazdı.

Kutlular’a göre cemaat içi sıkıntıların oluşmasının birinci derecede sebebi devletti. Devlet dinî grupları kendisi için tehdit olarak görüyor ve onları sürekli kontrol altında tutmak, kontrol altına alamadıklarını tesirsiz hale getirmek istiyordu. Bunun için cemaat içinde fitne çıkarmak, cemaati bölmek ve parçalamak yolunu farklı şekillerde kullanıyordu.

Bediüzzaman Said Nursî hizmet-i imaniyeyi engellemek isteyen gizli komitelerin kimilerinin korkusunu, kimilerinin makam sevgisini, kiminin ahmaklığını kullandığını söylüyordu. Devlet de cemaat içindeki fertlerin bu duygularını kullanarak rahatlıkla cemaat içinde niza çıkarabiliyor, bölünmelerin fitilini ateşleyebiliyordu. Kullanıp atmak en belirgin taktik idi ve bunu bazen alenen yapmaktan çekinmiyorlardı. Bunun en açık örneklerinden biri 12 Eylül ihtilâliyle yaşanıyordu.

12 Eylül İhtilâli ve Yeni Asya

12 Eylül 1980 tarihi Türkiye’nin demokratikleşme çabalarına darbe vuran, ‘Demokrat-Büyük Türkiye’ sevdasını öteleyen, Demokrat ve vatanperver bir devlet adamı olan Süleyman Demirel’i siyaset sahnesinden silmek isteyen, Türkiye’yi onlarca yıl geri götüren bir darbenin tarihi olarak zihinlere kazınıyordu.

Yeni Asya 12 Eylül’e giden, yüzlerce vatan evlâdının vefat ettiği anarşi hareketleri sırasında sahip olduğu kitleyi çatışma ortamlarından uzak tutuyor, müsbet hareket prensibi çerçevesinde uzlaştırıcı yayınlar yapıyordu. Kurulan gençlik teşkilâtı paneller ve konferanslar düzenliyor, çıkarılan dergilerle Türkiye’nin demokratik bir yapıya bürünmesi için fikir mücadelesi veriliyordu. Sağcılar-Solcular, Akıncılar-Ülkücüler… Türkiye yerinde duramayan, son derece enerjik ve öfkeli genç kitlelerin çatışmalarıyla sürekli kan kaybediyor, devletin sonradan anlaşıldığı üzere, ihtilâlin olgunlaşması düşüncesiyle müdahale etmemesiyle her gün oluk oluk kan akıtılıyor, adeta 12 Eylül’e zemin hazırlanıyordu.

Yeni Asya’nın darbe karşısındaki tutumu netti. Darbenin karşısında, demokrasinin yanında olmak…

Ne var ki Mehmet Kutlular’a göre son derece münafıkane bir şekilde planlanan ve uygulanan 12 Eylül darbesi dinî gruplar içinde olduğu gibi Nur cemaati içinde de fikrî ayrılıklara sebep oluyordu. Bazı ağabeylerin de içinde olduğu ismi, cemaat içinde temayüz etmiş bir çok isim, Komünizm tehlikesine karşı kahraman ordunun dizginleri ele geçirdiğini söylüyordu. Kutlular, darbenin Atatürkçülük ve Kemalizmi yeniden diriltmek için yapıldığını çok iyi analiz etmişti. Buradan hareketle Yeni Asya’nın asla ordu düşmanı olarak lanse edilemeyeceğini, orduyu Peygamber Ocağı olarak gördüklerini, ancak seçilmiş Demokrat bir hükümeti askerî bir darbe ile görevden uzaklaştırmayı da kabul edemeyeceklerini, bunun demokrasi anlayışıyla bağdaşmadığını hem gazete yoluyla hem de neşredilen mektuplarla ve çeşitli beyanatlarla açıklıyor, darbenin arkasındaki fitnelere dikkat çekiyordu.

Mehmet Kutlular, cemaat içindeki bu fikir ayrılıklarına rağmen bu ayrılığın müsebbibi olarak görülen ağabeylere karşı hüsnü zannını her zaman muhafaza edecek, “bazı ağabeylerin darbenin yanında yer aldığı” şeklindeki zannı ve 12 Eylül’le sonuçlanan süreci bir röportajında şöyle açıklayacaktı:

“Türkiye’nin en temel problemi demokratikleşememedir. Bunun arka planında ise Cumhuriyetin kuruluş hürriyetini kısıtlayıcı uygulamalar yatmaktadır. Cumhuriyetin din karşıtlığı üzerine temellendirilip laikliğin bu çerçevede uygulanması – tekke ve medreselerin kapatılması, ezanın Türkçeleştirilmesi, eski harflerin yasaklaması gibi uygulamalar bu anlayışın ürünüdür- bugün yaşadığımız sıkıntıların temelini atmıştır. Diğer önemli bir hata ise Türkçülük anlayışı ile ulus devlet yapılanması ile bin yıldan beri birlikte yaşayan farklı unsurların kimliklerinin reddedilmesidir. “Ne mutlu Türküm diyene” ırkçı bir yaklaşım olarak Osmanlı’da kardeşçe birbirini yaşayan milletleri karşı karşıya getirmiştir. Bu anlayışın resmî devlet politikaları haline getirilerek devam ettirilmek istenmesi ülkemizdeki demokratikleşme hamlelerini hep baltalamış ve darbelerin hazırlayıcısı olmuştur.

Bütün ihtilâller Demokratlara yapılmıştır

Türkiye çok partili sisteme geçti, ama demokratikleşemedi. Çok partili döneme geçişte, müstebit anlayış on sene sabredebildi. Merhum Menderes ve arkadaşlarını astılar, Demokratlara zulmettiler. Menderes ve arkadaşlarının başına gelenler, onların din noktasındaki tahribatları tamir çabalarının bir bedelidir. Sonra malûmunuz, on yıl sonra bir darbe daha. Bunlar hep Demokratlara karşı, demokrasiyi engellemek, Türkiye’nin her alanda kalkınmasının, normalleşmesinin önüne geçmek için yapılmış darbeler. Böylece 1980’e kadar gelindi.

1980 öncesi çok kan aktı. 12 Eylül darbesi ile birlikte bu kan durdu. Bu akan kan 11 Eylül’de niye durdurulmadı? Sorgulanması gereken durumlardan biri budur. Darbeyi yapanlar kendileri itiraf ettiler. Darbenin olgunlaşması için bir yıl bekledik diye… Bu yüzden 80 ihtilâli en münafikane darbedir. Darbe sonrasında, Devlet Türkiye’nin bütün dinî gruplarını kontrol altına almak istedi. Devlet imkânlarını emrimize tahsis etmek vaadi ile bize de teklifte bulundular. Hepsini reddettim. Kendimizi kullandırtmadık. Darbeyi dinî gruplardan olumlu karşılayanlar oldu, akan kanın durması hasebiyle alkışlayanlar oldu. Bizim Üstadımızdan aldığımız ders ise bu hususta farklı bir yerde durmamızı sağladı. Biz darbelerin her türlüsüne karşıyız. İstibdadın, baskının, din ve vicdan hürriyetini kısıtlayıcı her hareketin, dine ve dinî değerlere karşı duran her türlü anlayışın, ideolojik yapılanmaların ve hareketlerin karşısında olduk. 12 Eylül böyleydi. Karşı çıktık, darbe anayasasına hayır dedik. Devletin anlaşma, birlikte hareket etme tekliflerini geri çevirdik. Risale-i Nur hareketini Kemalizmle barıştırma, yan yana getirme gayretlerinin karşısında durduk. Dimdik durduk.

Bütün ihtilâller Demokratlara yapılmıştır. Atatük ilke ve inkılâplarını koruma ve kollama gibi garip bir dayanakla yapılmıştır. 12 Eylül darbesi de böyleydi. Biz demokrasinin, hak ve hürriyetlerin yanında yerimizi aldık.

-DEVAM EDECEK-

Okunma Sayısı: 10062
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı