“Bediüzzaman Said Nursî’nin Risale-i Nur eserleri ve Nur talebelerinin Rusya’daki hizmetleri”nin mâhiyetini izâh eden İngilizce ve RusÇa kapsamlı bir rapor, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’ne (AKPM) gönderildi.
DİZİ YAZISI: RUSYA'DA RİSALE-İ NUR DAVALARI - 5
CEVHER İLHAN - cevher@yeniasya.com.tr
DÂVÂLARA DAİR RAPORLAR HAZIRLANIP İLGİLİLERE İLETİLDİ
İşte Rusya’daki Risale-i Nur dâvâlarının yoğunlaştığı, Nur Talebelerine gözaltı ve tutuklamaların arttığı sırada mevzubahis haksızlık ve hukuksuzluklara karşı Ankara’da Yeni Asya bünyesinde yoğun bir çalışma başlatıldı.
Önce merhum Nureddin Tokdemir’in öncülüğünde Rusya’daki dâvâların seyrini bilen ve konuyu yakından tâkip edenlerden ve hukukçulardan bir heyet teşkil edilip haftalarca süren çalışmalarla dâvâlara dair hazırlanan kapsamlı savunmalar, raporlar ve bilgi notları, Avrupa’daki ve Rusya’daki ilgili mercilere gönderildi ve dâvâların avukatlarıyla mağdurlarına iletildi.
“Bediüzzaman Said Nursî’nin Risale-i Nur eserleri ve Nur Talebelerinin Rusya’daki hizmetleri”nin mâhiyetini izâh eden İngilizce ve Rusça kapsamlı bir rapor, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’ne (AKPM) gönderildi.
O dönemde (2012 yılında) söz konusu mektubu imzayıp Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’ne (AKPM) gönderen AKPM üyesi Van Milletvekili Burhan Kayatürk, Avrupa Asamblesi’nde ilgililerle önemli temaslarla bilgilendirmelerde bulundu. Avrupa Komisyonu çevrelerinde büyük saygı gören AKPM Rusya Grubu ve Rusya Parlamentosu Dış ilişkiler Komisyonu Başkanı Aleksey Puşkov’a konuyu anlatıp Rusya makamları nezdinde yardımcı olmasını istedi.
Nur Talebelerinin radikal unsurlarla, aşırı gruplarla karıştırılmaması gerektiğini, birçok dünya üniversitesinde doktora seviyesinde ilmî inceleme ve tezlerin konusu olan, dünyanın çeşitli ülkelerinde hakkında paneller, konferanslar, seminerler düzenlenen ve hâlen 100’den fazla ülkede 50’den fazla dilde yayınlanan imana ve ahlâka dair Nur Risalelerinin mesaj ve mâhiyetini izâh etti.
Nur Risalelerinin daima müsbet hareketi esas aldığını, şiddete, teröre, kargaşaya, kaosa, çatışmaya asla izin verilmediğini, Nur Talebelerinin bozgunculuğa ve anarşiye karşı sadece ahlâk ve ıslah için çalıştıklarını anlattı.
Merhum Nureddin Tokdemir’in öncülüğünde Rusya’daki dâvâların seyrini bilen ve konuyu yakından tâkip edenlerden ve hukukçulardan bir heyet teşkil edilip haftalarca süren çalışmalarla dâvâlara dair hazırlanan kapsamlı savunmalar, raporlar ve bilgi notları, Avrupa’daki ve Rusya’daki ilgili mercilere gönderildi ve dâvâların avukatlarıyla mağdurlarına iletildi.
AVRUPA KONSEYİ PARLAMENTER MECLİSİ’NE GÖNDERİLEN BEDİÜZZAMAN, NUR RİSALELERİ VE NUR TALEBELERİNİN RUSYA’DAKİ HİZMETLERİ HAKKINDAKİ RAPORUN ÖZETİ:
GİRİŞ:
Rusya Federasyonu’nda ve Bağımsız Devletler Topluluğu’nda yer alan yeni Orta Asya cumhuriyetlerindeki demokratik gelişmeler ve değişimlerle ilişkiler ilerlemiş; bunun tabiî sonucu olarak Türkiye’de dinî, ahlâkî ve mânevî çalışmalar yapanların, başta Rusya’da olmak üzere birbirine komşu, yakın, akraba ve kardeş halklarla ortak tarihe dayalı anlamlı geniş diyalogları olmuştur.
Bu konuda, özellikle mâneviyat ve ahlâkın tesisi bakımından öne çıkan, toplumun, gençliğin, yeni nesillerin mânevî-moral dejenerasyonla içki, kumar, uyuşturucu, kötü madde bağımlılığı vesâir mânevî ve psikolojik hastalıklara-illetlere karşı ıslahını esas alan, topyekûn mânevî ve ahlâkî temelleri takviye ve tahkimle ahlâksızlığa karşı ilim ve irfanla tâmire çalışan, İslâm âlimi ve Kur’ân müfessiri Bediüzzaman Said Nursî’nin telif ettiği Kur’ân tefsiri olan “Risale-i Nur” isimli eserler Külliyatındaki çeşitli kitapları okunarak tamamen ilmî-fikri ve ahlâkî alanda çalışmalar olmuştur.
Bu çalışmaları yapıp, mânevî ve ahlâkî öğretide öncülük edenlere, öncelikle sözkonusu Kur’ân tefsiri “Nur Risaleleri”ni okudukları için “Nur Talebeleri” ya da “Nurcular” denilmiş.
BEDİÜZZAMAN SAİD NURSÎ KİMDİR?
Said Nursî, 1878′de Türkiye’nin Bitlis vilayetine bağlı Hizan ilçesi Nurs Köyü’nde dünyaya gelir. Çocukluğunda dönemin eğitim kurumları olan çevresindeki medreselerde eğitim görür. Hocalarının da takdiriyle hârikulâde zekâ ve hâfızası sebebiyle daha gençliğinde “meşhur âlim” diye şöhret bulur. Daha sonra çağdaşı âlimlerce verilen “zamanın hârikası” anlamında “Bediüzzaman” ünvânıyla anılır.
Talebelik yıllarında temel İslâmî ilimlerle ilgili kitapların yanı sıra fen ve sosyal ilimleri de tahsil eder. Müsbet ilimlerle Kur’ân âyetlerini derinlemesine anlayıp tefsirini yazmaya başlar.
Geçen asrın başlarında önce Osmanlı yönetimine, daha sonra yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti idâresine, bölge ülkelerinin barış ve birlik içinde ortak maddî ve mânevî kalkınmalarına zemin teşkil edecek ve Asya’daki halkların kültürel ve ekonomik yardımlaşmalarını ve işbirliklerini geliştirecek zemini oluşturmak fikriyle, Doğu’da din ve fen ilimlerinin birlikte okutulduğu bir üniversitenin muhtelif merkezlerdeki şubeleriyle inşasını önerir.
Said Nursî’nin, mânevî ve müsbet ilimlerin birlikte tedris edildiği bu yüksek eğitim müessesesi (üniversite) ideali, her iki dönemde de bütçeden tahsisat ayrılmasına rağmen çeşitli mânialarla gerçekleşmez. Ancak bunun yerine iman ve irfân ilmini müsbet ilimler ve fenler ışığında tahlil eden ve 130 kitaptan oluşan altı bin sayfalık Kur’ân tefsiri Risale-i Nur Külliyatı’nı yazmaya muvaffak olur. Bugün 50’ye yakın dile tercüme edilen bu eserler bugün dünyanın her tarafında okunmaktadır. Etrafında hâlelenen insanlar bu eserleri gayr-ı resmî ve tamamen sivil olarak evlerde, “ilim yuvaları”nda mütalâa etmektedirler.
Osmanlı’nın en üst düzey dinî danışma merkezi olan Dar-ül Hikmet-il İslâmiye’de görev alan ve Şeyhülislâmdan sonra en yüksek ilmî pâye olan “mahreç pâyesi” verilen Bediüzzaman Said Nursî, bütün hayatını ilim, ahlâk ve eğitime adar. Hayatı boyunca gazetelere yazdığı makalelerde, neşrettiği kitaplarda, müdafaalarında hep ilmi, ahlâkı ve barışı savunur; insanî değerlerle tahkim edilen medeniyeti varılacak hedef olarak gösterir.
1925’te Van’da eğitim faaliyetlerine devam ederken, dönemin idâresinin evhamıyla yurtiçinde zorunlu ikamet ettirildiği Isparta’nın nahiyesi Barla’da (8 yıl) Risale-i Nur isimli Kur’ân tefsirinin büyük bir bölümünü telif eder.
Yine eserleri ve fikirleri sebebiyle sevk edildiği Eskişehir Mahkemesi’nde, peşinden sürgüne gönderildiği Kastamonu’da eserlerini yazmaya devam eder. Bütünü beraatle neticelenen mahkemelerde, 1943′te Denizli Mahkemesi’nde, 1948′de Afyon Mahkemesi’nde ve diğer bütün savunmalarında, talebelerine gönderdiği mektuplarda, yazılarında, hep iman ve ahlâk dersi verir. İnsanlığın ve toplumların kurtuluşunun iman, ilim ve ahlâk eğitimiyle olacağını savunur.
İman ve ilme adadığı hayatında hiç şahsî mülkü, mal varlığı olmayan, tek sermayesi olan kitaplarını insanlığa hibe eden Bediüzzaman Said Nursî, toplumun önündeki bir âlim olarak, gaye edindiği adâleti, doğruluğu, hak ve hürriyetleri, demokrasiyi barışı, eğitimi, ahlâkı hayatının sonuna kadar savunur. 23 Mart 1960′ta Urfa’da vefât eder.
-DEVAM EDECEK-