26 Ekim 2012, Cuma
Türkiye, gerçek anlamda varlık içinde yokluk çekmektedir. Mevcut avantaj ve kapasitelerini yeterince değerlendirememektedir. Sağlık turizmi de, yeterince değerlendiremediğimiz konuların başında gelmektedir. Zira; ne özel sektörün ne de devletin uzun vadeli/ bütün tesis ve imkânları devreye sokan kapsamda, bir planı yoktur.
-Kaldı ki, (en kötüsü) bir dayanışma ve birlikte hareket etme arzusu bulunmamaktadır. İktidar özel hastanelere engel olmak için, her yola başvurmaktadır.Ülkemizde en eski komünist rejimlerden daha fazla kısıtlama vardır. Özel hastanelerin açılması/ doktor ve personel kadrolarının genişletilmesi/ yeni teknoloji ürünü makina ve ekipmanların alınması, devamlı olarak engellenmektedir.
Neymiş? Kamu hastaneleri boşalırmış? Gerekli imkânları sağla, boşalmasın. Gücünü, zorba biçimde kullanmaya ne hakkın var? Taksi plakaları gibi fiyatlarla doktor transferleri yapılmakta, ciddî paralar ödenmektedir.
Sen; devlet olarak, SGK’ya kesilen faturaları/ kaliteyi/ hijyenik ortamı/ tıbbî hataları takip et. Yeterince personelin varlığını denetle. Kurum, isterse fazla personel çalıştırsın. Kendi bileceği iştir. Devlet niçin karışmaktadır? Niçin, devamlı olarak yönetmelikler değiştirilmektedir; işler Arap saçına döndürülmektedir?
-Şüphesiz; bu tabloda birbirine devamlı kazık atmayı düşünen; özellikle yurtdışı fiyat vermelerde, mantıklı davranmayan, özel sağlık kurumlarının da vebali büyüktür. Halbuki, özellikle sağlık turizminin gelişmesinde, birlikte hareket etmenin, dayanışmanın rolü çok büyüktür. Bu sağlanamayınca; iklim ve şartları, jeotermal kaynaklar, sağlık tesisi ve personelimizin kalitesi, AB fiyatlarına göre düşük fiyatlar vb. avantajlar değerlendirilememektedir.
Peki ne yapılması gerekmektedir?
1- Sağlık/ Kültür-Turizm/ Ulaştırma/ Dışişleri ve Ekonomi Bakanlıkları ile özel sağlık kurumlarının temsilcileri, beraberce ve çok detaylı politikalar üretmelidirler.
2- En ciddî rakiplerimiz, Almanya/ İsrail ve Kore’dir. Bu ülkelerin icraatları etüd edilmelidir. Bu arada; Fransa’nın SSK’sı haline gelmiş Tunus’un ve Malta’nın da etüd edilmesi gerekmektedir.
3- Çok kapsamlı bir tanıtım ve reklâm kampanyası gerçekleştirilmelidir. Bu meyanda;
a) Türkiye’deki bütün hava alanlarında ve limanlarda, sağlık turizmi ile ilgili danışma büroları kurulmalıdır. Aynı uygulama; Türkiye’nin yurt dışı hava alanlarındaki büro ve acentalarla, ataşeliklerde de gerçekleştirilmelidir. Başta Moskova olmak üzere, önemli başşehirlerde (orada doğup büyümüş, iyi eğitim almış) evlâtlarımızın görev yapacağı, tanıtım merkezleri açılmalıdır.
b) Konu ile ilgili, bol doküman (broşür/ kitap/ cd, vs.) üretilmeli ve dağıtılmalıdır. İnternet siteleri kurulmalıdır. Bilgi bankaları ihdas edilmeli, bütün envanterimiz burada yer almalıdır. Bütün sağlık fuarlarına iştirak edilmelidir.
c) Başta Rusya olmak üzere, potansiyeli olan ülkelerdeki; bütün hastanelere, doktorlara ve de hastalara ulaşılmalıdır. Hem kapasitemiz hem de fiyatlar, ciddî ve dürüst biçimde aktarılmalıdır. (Ne yazık ki, fiyat bildirme konusunda, çok gayri-ciddî davranılmaktadır. Halbuki en önemli etki, bu yolla sağlanabilir.)
d) Hedef ülkelerde; ciddî reklâm kampanyaları yapılmalı; oranın fikir önderleri, medya ve sağlık hizmetlerinin ileri gelenleri, Türkiye’ye dâvet edilmeli/ bilgi sahibi kılınmalı/ devreye sokulmalıdır.
e) Bu büyük proje için, Sağlık Bakanlığı-Sağlık Turizmi Koordinatörlüğü yetmez. TOBB/ bütün Büyükelçi-Vali ve Belediye Başkanları/ bütün Türk medyası/ THY/ yurtdışında yaşayan Türkler/ bütün ilgili bakanlıklar vb. görev üstlenmelidir.
f) İzmir’de, Ege-KOOP bünyesinde kurduğumuz Ar-Ge Bölümü, “Serbest Sağlık Bölgesi” projesini hazırlamıştı. Bir an önce gerçekleştirilmeli, ilgili Bakanlar Kurulu kararı da yayınlanmalıdır.
g) Uçak ve ambulans ile yapılan sağlık hizmetlerinde, özel sektörün önü kesilmemelidir. Devletin monopol olması için gayret edilmemelidir.
4- Rusya ve (orada çalışan-yaşayan) milyonlarca kardeşimiz dolayısıyla Almanya’ya öncelik verilmelidir. Almanya’nın yöneticilerine (Türk dostu olmasalar da), kendi işçilerinin ve Türklerin, ülkemizde tedavi edilmesinin getireceği kalite farkı ve fiyat avantajları anlatılmalıdır.
5- Sağlık Bakanlığı, özel sektör ile işbirliği yapmalıdır. Antipati duymayı terk etmelidir.
Bakınız, 18-21 Kasım tarihleri arasında, Ankara’da “Sağlık Turizmi Kongresi” yapıldı. Acaba, ne kadar duyurulmuştur? Kimler dâvet edilmiştir? Rusya ve Almanya’dan çağırılan var mıdır? Türkiye’deki sağlık potansiyelini anlatan muhtevî kitap ve broşürler hazırlanmakta mıdır?
Sağlık turizmi, Ülkemiz için çok önemlidir. Çok ciddî gelir kaynağı olabilir. Ki bunun yüzde 100’ü ihracattır, döviz kazancıdır. Bugüne kadar çok geciktik. Çok ihmalkâr davrandık. Ferdi ve kurumsal gayretlerin ötesinde; millî bir politika, genel bir seferberlik düşünmedik.
Lütfen daha fazla gecikmeyelim. Verilecek teşviklerin, çok büyük döviz kazançları sağlayacağını bilerek, cimri davranmayalım. Türkiye’ye döviz kazandıran herkesi destekleyelim.
Not: 16 Ekim Salı günü; İstanbul-Kartal’da, Titanik Otel’de, 350 Iraklı doktor kongre yaptılar. Eşleri ile birlikte geldiler. Bu arada, Türkiye’den ne tür makina ve teçhizat alabileceklerini de araştırdılar. Bu önemli toplantı, acaba kaç medya grubunda yer aldı. İki hareket ile milyon dolarları cebine atan, Paris Hilton’a verilen önemin, binde biri gösterildi mi? Döviz açığımız büyüyor. Biz nelerle uğraşıyor, zorla kazandığımız dövizleri nasıl saçıp savuruyoruz?
Okunma Sayısı: 1249
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.