Türkiye’deki kamu yönetiminin, ne kadar başarısız ve müsrif olduğunu gösteren, iki örneği anlatmak istiyorum;
(Gerçi, AKP yönetimi, kayırma, aşırı istihdam, peşkeşe dönen özelleştirmeler, lüks-israf-saltanat düşkünlüğü vb. konularda, Cumhuriyet tarihinin, bütün rekorlarını kırmıştır.)
1- Cumhuriyet dönemindeki ilk demir-çelik tesisi; 1932 yılında üretime başlayan, Kırıkkale Çelik Fabrikasıdır.
Tesis, (Japonya ve Kore dahil) Asya kıt’asında kurulan ilk ark ocaklı, çelik üretim fabrikasıdır.
1939 yılında da, Karabük Demir-Çelik Fabrikaları, üretime geçmiştir.
a) Bu fabrikalar, ülkenin sanayileşmesine çok büyük katkılar sağlamıştır. Halen faaliyette olan, birçok çimento, şeker, demir-çelik fabrikasının büyük bölümü, buralarda imal edilmiştir. Ayrıca birçok sanayi mamulü ve silâh sistemi de üretilmiştir.
b) 1970’li yılların başında, bütün kamu tesislerinde, üretim, verimlilik, teknoloji, kârlılık, işgücü planlaması vb. kavramlar ikinci plana düşmüş; siyaset ve sendikacılık ön plana çıkmıştır. Tesisler, partilerin arka bahçesi haline gelmiş, oy avcılığı adına kadrolar şişirilmiş, binlerce yeteneksiz kişi çalışmadan ve üretmeden maaş ve ücret almaya başlamıştır.
Neticede; işletme gelirleri, personel giderlerini bile karşılayamaz hale gelmiş; yatırım ve yenileme faaliyetleri askıya alınmıştır. Böylece, rekabet gücü ve verimlilik kaybedilmiş; devamlı zarar üreten, kara delikler ortaya çıkmıştır.
2-1994 yılına gelindiğinde; Karabük Demir-Çelik Fabrikaları, 1920’lerin teknolojisi (Simens-Martin Ocakları) ile çelik üretip, ingotlara (kalıplara) döken, bir durumda idi. Dünyanın en pahalı çeliğini üretiyordu. 550 bin tonluk üretime mukabil, 231 milyon dolar, zarar ediyordu. Ve kapatılmasına karar verilmişti. Ancak; Sn. Çiller (cesur ve doğru kararla) bütün tesisleri, 1 TL bedelle, tesis çalışanlarına ve yörenin sanayicilerine devretti. Kırıkkale tesisleri ise mevcut haliyle bırakıldı.
a) Karabük tesisleri, (çelik fiyatlarının düşmesi ile) 2010 yılına kadar, sıkıntılı günler geçirdi. 2000-2001 krizine, yatırımları bitmeden yakalandı. Gün geldi, ham madde alacak kaynak bulamadı. Bu arada, çok sayıda personeli, ücretsiz izne çıkardı. Yetmedi, işlerine son verdi. Ama, neticede krizden çıkmayı başardı.
b) Üretim, 2010 yılında, 1 milyon tona; daha sonra 2 milyon tona çıktı. 2014 Kasım ayında üretime geçen, 5. yüksek fırınla 3 milyon tona çıktı.
c) Bütün üniteler, yüksek katma değerli çelik üretimine uygun, çağdaş teknolojiler ile donatıldı.
d) 2015 yılında, yılda 700 bin ton çubuk ve kangal üretecek haddehane faaliyete geçecektir.
e) 2016 yılında da, yük ve yolcu lokomotifleri için, yılda 200 bin tekerlek üretecek tesisler, devreye alınacaktır.
f) Özelleştirme öncesi, kişi başına yıllık üretim 50-55 ton iken, (AB ortalaması olan 700 tonu da geçerek) 850-900 tona ulaştı. Yani işgücü verimliliği 15-16 kat arttı.
g) Tesis, bacalardan çıkan artık ısıyı değerlendirerek, ihtiyacı olan elektrik ihtiyacını karşılamaktadır.
h) Şu an, 2 milyar dolarlık üretim yapabilecek bir kapasiteye sahiptir. Ve 231 milyon dolar zarardan, 250 milyon dolar kara geçilmiştir.
i) Çok daha önemlisi de, Filyos’ta, 6 milyon ton kapasiteli, yeni bir fabrika kurma çalışmaları başlamıştır. (İngiltere’nin, tüm yıllık üretimi, 9 milyon tondur.) Başarı ortadadır.
3- Peki, Kırıkkale fabrikaları, ne durumdadır? Tam anlamı ile içler acısı durumdadır. Yıllık üretim, sadece 20-25 milyon TL düzeyindedir. Kapasite kullanım oranı, çok düşüktür. Ülkenin ham maddesini, en ucuza kullanıp, en pahalı çeliği üretmektedir. Devamlı zarar etmektedir. 82 yıllık tesisler, kaderine terkedilmiştir. Savunma Sanayii yatırımları ile birlikte, ülkenin en önemli sanayi kuruluşlarından biri, siyasî iradenin beceriksizliği yüzünden batmaktadır. Halbuki, bu alt yapı ve kapasite ile çok büyük rakamlı üretimler yapılabilir. Ama nerede o irade? Nerede o sorumluluk duygusu?