Prof. Dr. Süleyman Yılmaz, “Sanal ortamda lüzumsuz ve aşırı zaman geçiren öğrenciler sosyalleşme ve aile kavramını yitirmeye, bireysel tatminini buralarda kazanmaya çaba sarf etmeye başladı. Bunun elbette kişilik ve ruhsal bozulmayı tetiklediği bir vakıadır” dedi.
LÜTFİYE KEF - İSTANBUL
ASÜ Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Yılmaz, Nursan Kariyer Günleri kapsamında Hatay Payas Nursan Anadolu Lisesinde gençlerle buluşup, “Riskler ve Fırsatlarıyla Endüstri 4.0 ve Yapay Zeka” konulu konferans verdi. Profesör Yılmaz baş döndürücü hızla gelişen modern teknolojilerle ilgili şu konulara değindi: “Bilim tarihini iki okul derinden etkilemiştir. Bunlardan birisi M Ö. 4. Yüzyılda kurulan Atina Okulu, diğeri ise bizim coğrafyamızda etkili olan M.S. 7. Yüzyılda kurulan Harran Okulu. Bilim tarihindeki buluşlar 1543’te İstanbul’un fethine kadar doğrusal bir seyir izlerken, 1454’te Alman Götenberg’in matbaayı keşfetmesiyle farklı bir boyuta evrilmiş ve üstel bir gelişme göstermiştir. 20. Yüzyılın başları klasik atom teorinden modern atom teorisine dönüştüğünde atom altı dünyası CERN diye bir gerçeği ortaya çıkarmıştır. Dünyanın ortak bütçesiyle kurulan bu konsorsiyum atomun parçalanması, atom altı parçacıklar, büyük patlama deneyi ve günümün pek çok teknolojik gelişmelerine öncülük etmiştir. 21. Yüzyıl ve beraberinde gelen salgınlar yeni fırsatlara da gebeydi Covid-19’un ölümcül etkisi diğer taratan çevrimiçi uygumlalar bir taraftan 5G teknolojisini, bir taraftan sanal gerçekliği, diğer taraftan gençlerin yeni bir paralel evreni olan Metaverse gerçeğini tetiklemiştir. Bu gelişmelerde 5G teknolojisiyle uzaktan beyin ameliyatları yapılırken, uzaktan kontrol sistemleri aklın sınırlarını zorlamıştır.
Teknolojiyi bağımlılığa dönüştürmeden kullanmalıyız
Dijital dünyanın ilerlemesiyle sosyal hayatımızın yeni bir gerçeği olan z-kuşağı kendi kurdukları paralel evrenin dijital yerlileri olarak, yeni bir dil geliştirdiler. Bu ortak dil teknoloji diliydi. Artık kelimeler, cümleler bile yarım ağız konuşulan yeni jargona dönüşmektedir. MEB ve TÜBİTAK gibi ilgili eğitim ve teknoloji birimleri kurumsal işleyişine yeni bir boyut getirip, teknolojiyi eğitim ve uygulama süreçlerine taşıdılar. Meb’teki Tasarım Beceri Atölyeleri ve Tübitak’taki Dene Yap Atölyeleri bilimin, fennin, teknolojinin, mühendislik, matematik ve sanat becerilerinin özeti olan STEM-A ve Yapay Zekâ kavramlarını yaygınlaştırma çabası veriyor. Böylece gençliğin teknolojik derinliğine dönük, robotik, kodlama, tasarım, uzak ve sibernetik gibi pek çok uygulama hayatın vazgeçilmez bir gerçeği haline gelmiş oldu. Artık Chat CPT 4.0 yapay zeka programları öğrenci ödevlerine, akademisyenlerin bilimsel çalışmalarına, hatta sinema filmlerinin çekimlerine bile ilham kaynağı oldu. Bu kadar teknolojiyle içli dışlı olmanın elbette sosyal hayata dair yan etkileri olacaktır. Sanal ortamda lüzumsuz ve aşırı zaman geçiren öğrenciler sosyalleşme ve aile kavramını yitirmeye, kendine özgü kurdukları sanal dünyanın dehlizlerine sığınarak, bireysel tatminini buralarda kazanmaya çaba sarf etmeye başladı. Bunun elbette kişilik ve ruhsal bozulmayı tetiklediği bir vakıadır. Teknoloji olmalı ama bağımlılığa dönüştürmeden dozunda ve lehte kullanmasını bilmeliyiz.”