Haset, çekememezlik, kıskançlık anlamına gelir. Başkalarının mal, mülk, güzellik, başarı, kabiliyet ve üstünlüklerini içine sindirerememektir. Hasedin bulunduğu yerde riya, rekabet, bencillik gibi süflî hisler vardır.
Müslüman, rakibinde olan güzellik, kuvvet, mevki ve servetin fânî, geçici; faydası az, zahmeti çok olduğunu düşünür ve bu hastalığı başka yöne çevirmeye ve onu istihdam etmeye çalışır.
Bilmeli ki, haset, evvelâ haset edeni yer bitirir. Haset edilene ise, çok az zarar verir veya hiç vermez.
Kadere îmân, duânın kuvveti ölçüsünde hasetten kurtulur. Çünkü, “Her şeyi takdir eden Allah’tır” der, rahatlar.
Haset öylesine dehşetli bir hastalıktır ki, zararı hased edilenden çok hased edenedir. Bu duygu hasetçinin gözünü kör, ferâsetini iptal eder.
Allah (cc) şöyle buyurur: “Yoksa Allah insanlara lütûf ve ihsânıyla bağışta bulundu da peygamberliği ve kitabı kendilerinden başkasına verdi diye onlara haset mi ediyorlar?” 1
Hasedin zararları sebebiyledir ki Felâk Sûresi’nde hasetçilerden sakınma duâsı öğretilir:
“De ki sığınırım sabahın Rabbine... Haset ettiğinde hasetçinin şerrinden.” 2
Kin ve nefret, fıtratımıza konmuş, düşmanlarımıza ve kötülüklere karşı kullanılmak üzere verilmiş birer silâhtırlar. Ancak din ve vatan düşmanlarına karşı kullanılmak için ruhumuza takılmış.
Ne var ki, bu duygular yanlış yere yönelebilir. Mü’mine kin ve nefret beslemek ise zulümdür. Kindar bir kimse hem nefsine, hem mü’min kardeşine, hem de İlâhî rahmete zulüm ve tecavüz etmiş olur.
Bunu önlemenin yollarının başında duâ gelir.
Kur’ân bize nasıl duâ etmemiz gerektiğini şeyle ders verir:
“Onlardan sonra gelenler de, ‘Ey Rabbimiz’ derler. ‘Bizi ve bizden evvel îmân etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. îmân edenlere karşı kalplerimizde kin bırakma. Ey Rabbimiz, muhakkak ki Sen çok şefkatli, çok merhametlisin.”3
Dipnotlar:
1- Nisâ Sûresi, 54. 2- Felâk Sûresi, 1, 5. 3- Haşir Sûresi, 10.