Aslında “Emir ve yetki sahipleri” mânasına gelen “ulü’l-emr” ile yalnızca yöneticiler kast edilmez.
“Ulu’l-emr aynı zamanda, şer’i hükümler konusunda fetva veren müctehid ve müceddid demektir. Sahanın uzmanları metninde geçen “emir”i, sultan, halife, yönetici olarak yorumladıkları gibi, “imam, müceddid, müçtehid” şeklinde de tefsir edip Al-i İmran Sûresi, 7., Nisâ Sûresi, 59., 83, 125. âyetlerini delil olarak gösterir. Bu âyet metninde geçen “emir”i, sultan, halife, yönetici diye yorumladıkları gibi, “imam, müceddid, müçtehid” şeklinde de tefsir ettiler.
“Muhakkak ki Allah, bu ümmete her yüz sene başında dinini yenileyen bir müceddid gönderir.” (Ebû Dâvûd, Melâhim, 1) hadis-i şerifi de müceddidlerin gönderileceği apaçık ifade eder.
Bediüzzaman, bu âyetler ve hadisten şu çıkarımları da yapar: “Her asırda dine ve imana tam hizmet eden müceddidler geldikleri gibi, bu acip ve komitecilik ve şahs-ı mânevî-i dalâletin tecavüzü zamanında bir şahs-ı mânevî müceddid olmak lâzım gelir. (Emirdağ Lâhikası, s. 377) Bu zaman hem imân ve din için, hem hayat-ı içtimâî/sosyal hayat ve şeriat için, hem hukuk-u amme/genel hukuk ve İslâm siyaseti için gayet ehemmiyetli birer müceddid ister.” (Kastamonu Lâhikası, s. 145)
Ki, Bediüzzaman günümüzün müceddid ve müçtehididir: “Bu durûs-u Kur’âniyenin dairesi içinde olanlar, allâme ve müctehidler de olsalar, vazifeleri, ulûm-u imaniye cihetinde, yalnız yazılan şu Sözlerin şerhleri ve izahlarıdır veya tanzimleridir. Çünkü, çok emârelerle anlamışız ki, bu ulûm-u imaniyedeki fetvâ vazifesiyle tavzif edilmişiz. (Mektubat, s. 413)
Müçtehid: Kur’ân ve Hadis’ten (Sünnet-i Seniyye’den) imâ, remz, işâret şeklinde beyan edilen hakikatlerden hareketle veya âyet, hadîsleri te’lif ederek hüküm çıkaran, derin ilim ve yetki sahibi âlimdir. Müceddid, ilmî, aklî, mantıkî delillerle dini hakikatleri ispat edip yenileyen ve hurafelerden temizleyendir. Allâme, dünya çapında âlim, mütefekkir, bilge demektir.
Dolayısıyla, “reise itaat farzdır!” diyen mütedeyyin ilim, fikir ehli ve yöneticiler de müçtehid ve müceddidleri dinlemek zorundadır. Çünkü, onların da “ulu’l-emir”leridirler… Zira, Kur’ân, onlara da, “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygamber’e de itaat edin, sizden olan ulu’l-emre de. Bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, hemen onu Allah’a ve Rasûlüne arz edin...” diye emrediyor!