Ekonomisi güçlü ve istikrarlı, hakkın hukukun muntazam işlediği, insan haklarına saygıda kusur edilmeyen, güvenlik problemi olmayan ve ortadan hallice bir demokrasiye sahip ülkelerde nerdeyse bir yılda oluşan gündem maddeleri ve onlara bağlı gelişen infiallerin toplamını bir kaç günde, bilemediniz bir haftada yaşayan nadir ülkelerden biriyiz.
Doksanlı yıllarda televizyonda yayınlanan “değiştir” isimli bir yarışma vardı. Sesine güvenen vatandaşlar eline mikrofonu alır ve şarkı-türkü söylemeye başlardı. Tam şarkının en güzel yerine gelmişken zıpır sunucu araya girer, “değiştir” diyerek keserdi.
İnternetin, mobil teknolojilerin ve sosyal medyanın atılım gösterdiği, pencereden, bacadan, ceplerden ve her türlü ekrandan fışkırarak zihinlere nüfuz ettiği şu günlerde, gündeme gelen bir konuyu daha layıkıyla tartışamadan, hop, bir bakıyoruz ki, web ve uygulama sunucuları “değiştir” tuşuna basarak yeni bir maddeyi devreye sokmuş. Değişim o kadar hızlı ki, gündem maddeleri birbiri ile konuşabiliyor olsa Cahit Sıtkı Tarancı usulü şöyle derdi herhalde:
“N’eylersin, unutulmak herkesin başında
Sosyal medyada bir göründün, bir daha adın bile anılmayacak
Bir TT(trend topic)’lik bir saltanatın olacak
Mezar taşı yazısı misali, Twitter mecralarında”
Muktedirlerin, vatandaşın asıl büyük meseleler hakkında düşünmemesini sağlamak için “kuşa bak kuşa” minvalinde sun’i gündem çalışmaları da eklendiğinde, günden güne değişen gündemde kimi konuların daha konuşulamadan güme gittiği, kimi hadiselerin ve kişilerin gölgelerinin boylarından büyük olduğu, kim kime dum duma bir ortam oluşuyor Platonik mağaramızda. Maruz kaldığı bombardıman sonucunda “gündem” güne eriyen toplumsal hafıza “gündemans” hastalığına tutuluyor.
Örneklerle görelim:
-Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlu…
“Gündem Filistin arkadaşım.”
-..bir moto kuryeye çarparak ölümüne sebep oldu ve hemen ülkeden kaçıp kayboldu...
“Gündem Filistin… Bakın, gündem Filistin… Tamam mı?”
-Tamam, Filistin için ne yaptınız?
“Neler yapmadık şu Filistin için, kimimiz öldük, kimimiz nutuk söyledik”
-Siz nutuk çekmeye devam ededurun, İsrail’e gemilerimiz de gitmeye devam ediyor...
“Gemi seferlerini görüyorsunuz da futbol takımlarımızın Avrupa seferlerinde elde ettiği zaferleri neden görmüyorsunuz? Biraz da futbol konuşalım.
-Peki, Futbol Federasyonumuz tarafından Fair Play ödülü alan bir kulüp yöneticisinin maç sonunda yumruk ve tekmelerle saldırdığı hakem konusunda...
“Arkadaşım, sporda şiddetle mücadele ediyoruz. Aziz halkımızı da şiddetle mücadeleye davet ediyoruz. ‘Fairî’ yönüyle tanıdığımız bir arkadaşımızın böyle fevri davranmasını beklemiyorduk ama Fair sebeptir Play ise sonuçtur. TFF var, PFDK var, VAR var VAR, var oğlu var... Sana bana ne oluyor? Böyle olaylar bizi sarsamaz. Sarsmak demişken, deprem gibi sarsıcı ve gerçek tehlikeler varken futbol konuşmak da, ne bileyim... Şiddete şiddetle karşılık vermek olmaz, affetmek, bağışlamak lazım.”
-Deprem ve bağış dediniz, aklımıza geldi; 6 Şubat depreminin hemen akabinde “Türkiye Tek Yürek” isimli bir kampanya başlatılmış ve 115 milyar TL bağış sözü verilmişti. Aradan neredeyse bir yıla yakın zaman geçti ama hala toplanamayan 35 milyar lira var deniyor. Söz verdiği halde yardım yapmayanlar kimler, onlardan nasıl tahsil etmeyi düşünüyorsunuz?
“Ezanlar susmaz, bu bayrak inmez! Ne yaparlarsa yapsınlar, bize diz çöktüremeyecekler!”