Güncel |
Hastalara röntgen uyarısı |
SON zamanlarda hastalıkların teşhisinde büyük faydaları olan röntgen ve tomografi gibi işlemlerin sadece gerektiğinde yapılması önerildi. Türkiye Radyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Okan Akhan, bundan tam 115 yıl önce, 8 Kasım 1895’de Wilhelm Conrad Röntgen’in X-ışınlarını bulmasıyla tıbbın görmeye başladığını söyledi. Radyolojinin ‘’tıbbın gören gözü’’ olduğunu ifade eden Akhan, ‘’Çünkü, radyoloji tıbbın temel disiplinlerinden biridir. Bir radyolog, insan vücudunu röntgen, ultrason, bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme (MR) gibi yöntemlerle en ince ayrıntısına kadar görüntüler, hastalık belirtilerini bulmaya ve teşhis koymaya çalışır. Konulan teşhis sayesinde diğer branşlardaki hekimler de hastaları tedavi eder. İşte bu yüzden radyoloji ‘tıbbın gören gözü’dür’’ dedi. Radyolojinin, hastalık bulgularını hastaya hiçbir rahatsızlık hissettirmeden belirleme gibi bir temel felsefesi bulunduğunu, klâsik radyolojinin teşhis odaklı, ‘’girişimsel radyoloji’’nin ise tedavi eden bir dal olduğunu kaydeden Akhan, ‘’Eskiden cerrahi tekniklerle yapılan tedavilerin bir kısmı, şimdi görüntü yöntemleri kılavuzluğunda cerrahi olmayan tekniklerle yapılıyor. Tedavide de felsefe, tüm işlemleri hastaya mümkün olan en az rahatsızlığı vererek gerçekleştirmektir. Girişimsel radyologlar aynı zamanda ‘gören gözler’ olmanın avantajını hastaları yararına çok etkin bir şekilde kullanırlar’’ şeklinde konuştu.
DÜŞÜK RADYASYONLU CİHAZLAR TERCİH EDİLMELİ
X-ışınıyla çalışan cihazların düşük radyasyonlu olanlarının tercih edilmesinin büyük önem taşıdığını vurgulayan Akhan, bunun mümkün olmaması halinde ise mevcut cihazlara düşük doz yazılımlarının eklenebileceğini bildirdi. Akhan, radyolojik teşhis yöntemleriyle ilgili şu uyarıları dile getirdi: ’’Bu işlemlerin, bilimsel olarak kabul edilen şekilde, uygun protokollerle ve gerçekten ihtiyaç duyan hastalara uygulanması, hızlı tanı sağlar. Bu şekilde yapılan tetkiklerle devlet kaynaklarının gereksiz yere kullanılması önlenebilir. Özellikle BT (Bilgisayarlı tomografi) ve MRG (Manyetik rezonans görüntüleme) tetkikleri, tüm dünyada kabul görmüş protokollerle ve belli süreler içinde yapılmalıdır. Bu kurallara uyulmadığı zaman, yapılan tetkiklerin tanıya faydası çok düşük olur ve tedavi gecikir. Tıbbın temel kuralı ‘önce zarar verme’dir. Radyoloji, tıbbın gören gözü olarak hastaların hem zarar görmemesini garantiye alır, hem de onların iyileşmesi için çok önemli bir katkı sağlar.’’
“RÖNTGEN VE TOMOGRAFİYE DİKKAT’’
SES dalgaları (ultrason) ve manyetik alanların (MR görüntüleme), kabul edilen bilimsel limitler içerisinde tekrar tekrar kullanılmasının bilinen herhangi bir zararı bulunmadığını, bu yüzden bu yöntemlerin hamile hastalarda bile güvenle kullanıldığını vurgulayan Akhan, diğer muhtemel risklerle ilgili şu uyarılarda bulundu: ‘’Röntgen çekimleri, bilgisayarlı tomografi gibi X-ışınlarının kullanıldığı yöntemler için ise durum biraz farklıdır. Bu yöntemlerin kullanılması, hastaların radyasyona maruz kalması sonucunu doğurur. Hastanın maruz kaldığı radyasyon dozu çok sıkı bir biçimde kontrol edilse de, X-ışınlarıyla özellikle tekrarlayan incelemeler söz konusu olduğunda, fayda-zarar dengesinin göz önünde bulundurulması gerekir. Tamamen zararsız, daha doğrusu faydalı olduğu düşünülen vitaminler bile bazen aşırı kullanıldığında vücudumuz için zararlı olabilir. Bu nedenle tüm radyolojik işlemler gerçekten gerektiğinde, doğru bir şekilde ve mutlaka bir radyolog tarafından gerçekleştirilmelidir.’’ |
08.11.2010 |