En hayırlı amel, vaktinde kılınan namaz |
BİR HADİS, BİR YORUM “Allah katında en hayırlı amel, vaktinde kılınan namazdır. Sonra anne babaya iyilik, sonra da Allah yolunda cihad etmektir.”
(Buhari, Mevakiti’s-Salât: 5, Cihad: 1; Camiü's-Sağir-I, s. 81.)
Bu hadis-i şerifte üç önemli hususa dikkat çekiliyor. Bunlardan birincisi vaktinde kılınan namazdır. İnsan için en lüzumlu şey iman, imandan sonra namazdır. Özellikle hadis-i şerif vaktinde kılınan namaza vurgu yapıyor. Günümüz toplumunda bazı gençlerle konuştuğumuzda şunları duyuyoruz: “Allah’a inanıyorum. Ama namazlarımı kılmıyorum. Namazlarımı emekli olduktan sonra kılarım. Kılmadıklarımı kaza ederim.” Bu düşünce gençlerin hayatlarını alınlarını secdeye koymadan geçirmelerine sebep oluyor. Halbuki hadis, Allah katında en hayırlı amellerin başında vaktinde kılınan namaz geldiğini bildiriyor. Çünkü herşeyden önce, dünyevî hazları, menfaatleri öne alıp ibadeti erteleyen bir kişinin, değil emekliliğe, yarına çıkacağına dair ellerinde bir senet yoktur. İkincisi, namaz Allah’ın bizlere ihsan ettiği sayısız günlük, dakikalık, saniyelik nimetlere karşı aynı günde bir şükür görevidir. Allah bize bugünü yaşamayı nasip ediyor. Bugün hava, güneş, yiyecekler, içecekler gibi kendi imkânlarımızla yapmamız mümkün olmayan nimetlerden istifade ediyoruz. Bu yüzden bu nimetlere şükür görevi verildiğinde yapmamız gerekiyor. Şimdi bize birisi güzel bir lokantada yemek ısmarlasa, biz ona emekli olduktan sonra teşekkür etsek, ne kadar garip karşılanır değil mi? Allah bize ihsan ettiği nimetler bir insanın lokantada ikram ettiği yemekle mukayese bile kabul etmez. Şunu da unutmamak gerekir ki, bize sorulacak ilk hesap iman, ikincisi de namaz hakkında olacaktır. Çünkü namaz bütün ibadetlerin fihristesidir. Namaz vasıtasıyla insan günlük olarak Allah ile rabıta kurar ve her zaman bir kul olduğunun bilincinde olur. Aman namazlarımızı ihmal etmeyelim. Hadiste ikinci olarak dikkat çekilen husus, anne-babaya iyilik yapmaktır. Dünyada bizim üzerimizde en fazla hak sahibi olan insanlar bizim anne ve babalarımızdır. Bizi dünyaya getirip büyütmeleri, yetiştirmeleri onların ömürlerine mal olmakta, herşeylerini bizler için feda etmektedirler. Bu yüzden onların gönlünü hoş etmek, onların yardımına koşmak boynumuzun borcudur. Anne babasının duâsını alan insanların, bu dünyada da geçim sıkıntısı çekmediğine binlerce şahit vardır. Onları üzmeyelim, onlara yardımcı olalım. Üçüncü olarak hadiste, cihad etmeye dikkat çekiliyor. Bu da Allah yolunda gayret sarfetmeyi gerektiriyor. Çünkü cihaddan kasıt sadece düşmanla savaşmak değildir. Allah yolunda çaba göstermektir. Çünkü cihad, cehd kelimesinden gelmektedir ki bu da gayret, çaba göstermek demektir. Allah’ın ismini yüceltmek için insanın attığı her adım, söylediği her kelime, yazdığı her cümle cihad kapsamına girer.Cenâb-ı Hak bizleri, namazları vaktinde kılma bilincine erişen, anne-babasına iyilik yapıp onların hayır duâlarını alan, Allah yolunda gayret sarfeden insanlardan eylesin. Amin.
İslâm, orta yol dinidir BİR ÂYET BİR YORUM “İşte böylece sizin insanlar üzerinde şahitler olmanız, Resûl’ün de sizin üzerinizde bir şahit olması için sizi vasat bir ümmet kıldı...”
(Bakara: 2/143) Burada Cenâb-ı Allah Müslümanları “vasat ümmet” olarak vasıflandırıyor. Vasat, adaletli ve hayırlı anlamlarına geliyor. Buna göre Allah mü’minlerin “adaletli ve hayırlı” olmalarını istiyor. İslâm dini bir orta yol dinidir. İslâm her zaman mü’minlere orta yolu tavsiye ediyor. Adaletli olmayı, hayırlı işler yapmayı öğütlüyor. Bu âyete göre mü’minler, her şeyin vasatını takip etmelidir. Biz her türlü aşırılıktan uzak kalmalıyız. Meselâ israf gibi cimrilik de kötü bir haslettir. Bu ikisinin ortası “cömert” olmaktır. Cömert olmak, ailesinin ihtiyacını karşıladıktan sonra, diğer insanlara da yardım etmeyi gerektirir. Müslüman bu vasat yoldan gitmek durumundadır. İnsanda bulunması gereken “ahlâk-ı hamide” denilen üç önemli ahlâk kuralı vardır. Bunlar ifrat ve tefritten, yani her türlü aşırılıktan uzak bir dengeyi ifade ederler. Kur’ân’ın teklif ettiği “vasat” bir insan, hayırlı bir insan olmak için bu üç hasleti bilmek ve uygulamak gerekir. Bunlardan birincisi “hikmet”tir. Hikmet aklın vasat mertebesidir. Hikmet sahibi bir insan akıllı bir insandır. Hakkı, doğruyu hak ve doğru bilir ve görür ona uyar. Batılı da batıl ve yanlış görür, ondan çekinir, yaklaşmaz. Bir diğer vasat haslet de şecaattir. Buna da cesaret ya da kahramanlık da diyebiliriz. Bu ahlâkî karaktere sahip olan bir insan, dinî ve dünyevî hukuku için gerekirse canını feda edecek kadar cesur olur. Kimseye zulmetmez. Kuvvetli de olsa, zalimin yanında değil, mazlûmun yanında yer alır. Gerektiğinde hakkını savunur, hakkı için meşrû mücadele etmekten kaçınmaz. Üçüncü önemli vasat haslet de, iffettir. İffetli insan, helâl olan şeyleri arzular ve helâl olanlara yönelir. Haramı arzulamaz, harama yönelmez. İffet sahibi insan çocuk sahibi olmak isterse “evlenerek” çocuk sahibi olur. Helâl yolları kullanır. Helâl lokma yer, helâl içecekler içer. Giyiminde haram olan sınırları aşmaz, helâl içinde kalır. Vasat ümmetin en önemli hasletlerini üç noktada özetlemiş olduk. Bunlar da hikmet, şecaat ve iffettir. Allah bizleri, hikmet sahibi, gerektiğinde cesur ve helâle evet diyen, harama hayır diyen iffetli insanlardan eylesin. Âmin.
YRD. DOÇ. DR. ATİLLA YARGICI |
13.08.2010 |