MİNİ HİKÂYELER - NEVİN ALAN |
Ellerine iğne batırırım Ailemizin bayram ziyaretindeyiz. Bir yandan gelen misafirlerle görüşmelerimiz devam ediyor, diğer yanda uğurlamalar. Çoktandır görüşmediğim, tahsilli diye bildiğim aileyle hemhâl olduk. İlköğretim 1. ve 6. sınıfa giden kızları ve iki yaşlarındaki oğulları koşuşturmaya başladılar. Otursunlar diye, anne, agresif davranışları, sert ikazlarıyla çocukları sindirmeye çalışıyordu. Benim oğullarıma da bağırdı, onlar da bir kenara sinmişler, bu negatif elektriği anlamaya çalışıyorlardı. İki yaşındaki bebüşleri tekrar hamle yaparak koşuşturunca anne: “Çabuk otur, ellerine iğne batırırım.” Çocuk hemen korkuyla babasının kucağına atladı. Ben de bu kelimeleri hazmedemedim. Küçücük bir çocuk iğneyle korkutulur mu? Sessizlik… “Ara sıra batırıyorum gibi yapıyorum ki, sözümü dinlesin, yoksa baş edemiyorum.” “Okuduklarımız ve öğrendiklerimiz hayata geçirdiğimiz kadarıyla anlam kazanır.” Eğitimin tahsil hayatıyla alâkalı olmadığını anladım. İnsanın kendini yetiştirmesi ap ayrı bir olay. Belli bir eğitimden geçen anne ve babanın davranışlarındaki çarpık çizgiler, yüreğimi cızlatmıştı. Şimdi normal seviyede ve kendilerini aşmak için kitap okuyan ve okuduklarını uygulamaya gayret eden ebeveynlere ne diyeyim! Çocuklarıyla nasıl bir iletişim sistemleri var bilemiyorum. Bilebildiğim, iğnenin ellerde bırakacağı izlere mukabil küçük yüreklere kazılan mânevî yaralarının acıları… |
13.09.2009 |