Bir Sahabenin Günlüğü |
Affedebilmek - Salİha Ferşadoğlu Ramazan, Hicretin 8. Senesi, Mekke
O günü sizlere nasıl anlatabilirim bilemiyorum. Hangi kelimelerle izah etmeli? Hangi tasvirleri kullanmalı? Muazzam bir gündü. Ömrüm boyunca unutamayacağım, torunlarıma zevkle ve gururla anlatacağım bir hatıra olarak zihnimin en nadide köşesine çoktan yerleşti bile. Mekke’nin fethi! Fetih Sûresinde haber verilen müjde sonunda gerçekleşmişti. Bizi evlerimizden kovanlar şimdi mağlûp olmuşlardı. İslâm Allah’ın inayetiyle bir kez daha kazanmıştı. Zafer; Allah’ın, Peygamberinin ve Müslümanlarındı. Fetih haberi Medine’ye çoktan ulaşmıştı. Herkes bayram havası yaşıyordu. Memleketlerini bırakıp, hicret eden muhacirler sürur içinde birbirlerine bu güzel haberi veriyorlardı. Bir gün geri döneceklerine inanıyorlardı ve bu sonunda gerçekleşmişti. Kâbe putlardan temizlenmişti. Artık müşriklerin bu topraklardaki hâkimiyeti sona ermişti. Şimdi asıl merak konusu, Peygamberimize (asm) düşmanlık yapan, onu ve getirdiği dini yalanlayanların ne olacağı idi. Herkeste heyecan vardı. Kureyşliler bir bir yaptıkları işkence ve eziyetleri hatırlıyor, en kötü cezalara maruz kalacaklarını düşünüyorlardı. Öğleden sonraydı. Peygamberimizin (asm) müşrikleri topladığı haberi geldi. Hemen konuşmanın yapılacağı yere koştum. Resûl-i Ekrem (asm) sordu: “Ey Kureyş topluluğu! Şu an hakkınızda ne yapacağımı tahmin ediyorsunuz?” “Sen kerem ve iyilik sahibi bir kardeşsin. Kerem ve iyilik sahibi bir kardeş oğlusun. Bize ancak hayır ve iyilik yapacağına inanırız.” “Benim durumumla sizin durumunuz, aynı Yusuf’un (as) kardeşleriyle yaşadığı durumdur. Hz. Yusuf’un (as) kardeşlerine dediği gibi ben de size diyorum: ‘Size bugün hiçbir başa kakma ve ayıplama yok! Allah sizi bağışlasın. O merhamet edenlerin en merhametlisidir.’ Gidiniz, hepiniz serbestsiniz.” İşte böyleydi Allahın sevgili habibi (asm). O kadar merhamet ve şefkat ile doluydu ki, kendisine yıllar boyunca zulmedenleri hiçbir kin, nefret gütmeden affetmişti. İntikam almayı düşünmemişti. Zaten ona (asm) intikam almak yakışmazdı. O, bu yüzden rahmet peygamberiydi… Uzun bir aradan sonra huzur içinde Kâbe’yi tavaf ederken, işte bunları düşünüyor, bizi zafere ulaştırdığı için Allah’a hamd ediyordum.*
*İbn Hişam, 4:55. |
29.08.2009 |