SOHBET İKLİMİ |
“Seni seviyorum” diyebilmek - NADİ AKSOY Siyah-beyaz televizyonlu yılların yabancı dizi tercümelerinde duymuştum ilk kez. “Selâm” diyorlardı, aşina olduğumuz “Selâmun aleyküm”e mukabil. “Umarım” sözünün “İnşaallah” yerine kullanıldığını da anladım sonradan. Alışageldiğimiz cümle kalıplarının dışında daha nice soğuk ve yabancı diyaloglar vardı. Ancak bir cümle öyle sıcak, öyle anlamlıydı ki. “Seni seviyorum” diyorlardı sık sık. Yerli filmlerde duyduğumuz aşk sahnelerinin duygusal ortamındaki “seni seviyorum”dan çok farklı olarak, “Seni seviyorum” diyorlardı sevdiklerine. Anneler çocuklarına, çocuklar annelerine, arkadaş arkadaşına, kardeş kardeşine “Seni seviyorum” diyordu, samimî bakışlar ve sıcak sarılmalarla. Bizim annelerimiz bizi sevmiyorlar mıydı, biz onları sevmiyor muyduk canımızdan çok? Kardeşlerimizi, arkadaşlarımızı onlardan daha mı az seviyorduk? Hayır. Biz sevdiklerimize sevgimizi başka yollarla ifade ediyorduk hep. Bazan duâ dolu cümlelerle, bazan yanaklarına kondurduğumuz öpücüklerle. Ama ne hikmetse “Seni seviyorum” diyemiyorduk bir türlü. Sevilen kimdi sahi, sevgili kimdi? Duygusal yakınlık hissettiğin karşı cinsten, çok sevilen yar mıydı, yavuklumuydu sadece? “Seni seviyorum” yalnız onlar için miydi yani? Ama biz hitaplarımızda daha çok “Sevgili anneciğim”, “Sevgili kardeşim, arkadaşım, dostum” demiyor muyuz? O halde o “sevgili”lerimize neden “Seni seviyorum” demekte zorlanıyoruz? Sevgili demişken, sevgililer sevgilisinin (asm) “Sevdiklerinize sevdiğinizi söyleyin” tavsiyesini şu ana kadar yerine getirmeyenlere seslenmek istiyorum. Hadi durmayın, sevdikleriniz sevdiğinizi bilmekle kalmasın sizin ağzınızdan da duysun o sihirli cümleyi. Düşünün, mezarlıkta kaybettiklerine ağlayan kaç insan onlara sevdiğini söyledi gitmeden önce. Ne mutlu etrafına taze tebessümlerle bakıp, sevdiklerine içten bir muhabbetle “Seni seviyorum” diyebilenlere. |
NADİ AKSOY 27.08.2009 |