Akciğer ve böbrek yetmezliği sebebiyle Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi’nde tedavi gören eski DP Milletvekili Giyasettin Emre, Perşembe günü hakkın rahmetine kavuştu.
1950’den 1960’a kadar Demokrat Parti milletvekilliği yapan Gıyasettin Emre, 98 yaşında hayata veda etti.
Akciğer ve böbrek yetmezliği sebebiyle 21 gündür Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi’nde tedavi gören Emre, önceki gün hayatını kaybetti. Eski Milletvekili Emre’nin cenazesi defnedilmek üzere yakınları tarafından memleketi Bitlis’in Mutki ilçesine bağlı Koyunyolu beldesine götürüldü. 1910’da Muş’ta doğan Gıyasettin Emre, 1947 yılında Türkiye’nin ilk bağımsız milletvekili olarak Parlamento’ya girdi. 1950’den 1960’a kadar Demokrat Parti milletvekilliği yaptı. Menderes ve Bediüzzaman arasında mesaj trafiğine şahitlik etti. 27 Mayıs darbesinin ardından Yassıada’ya götürülen DP’liler arasında yer aldı. Adada arkadaşlarıyla birlikte 15 ay eziyet çeken Emre, bir süre önce yaptığı açıklamada, yaşadıkları günlerin dehşetini şu sözlerle ortaya koymuştu:
“Yassıada’daki gibi bir siyasî cinayet dünya tarihinde az görülür. Fakat o acıları çekenler öylesine necip çıktı ki, oradan ayrıldığımızda kimse bu eziyetlerden bahsetmedi. Çocuklarımızla askerler arasına soğukluk girmesin diye anlatmamaya söz vermiştik aramızda. Acılarımız o günlerde efkâr-ı umumiye intikal ettirilse, bu ordu ile millet arasında bir daha köprü kurmak mümkün olamazdı.”
Arapça ve Farsça bilen Gıyasettin Emre, 5 çocuk sahibiydi.
ÜSTAD’A MENDERES’İN SELÂMINI GÖTÜRDÜ
GIYASETTİN Emre, 29-30 Aralık 2001 tarihlerinde gazetemizde de yayınlanan röportajında Cevher İlhan ile Mehmet Kara’ya Bediüzzaman ve Menderes’i şöyle anlatmıştı: 1960 yılında ihtilâlden önce olan bir hadisedir. Üstad Ankara’ya geldi. Denizciler Caddesinde Beyrut Oteli’nde 17 numarada kalıyordu. Biz de gidip ziyaret ettik. Üstad Ankara’ya gelmeden evvel, İstanbul’da bir yerden bir yere giderken taksinin içerisinde başında sarığı, üstünde libadesi varken Cumhuriyet gazetesi fotoğrafını çekmiş. Bu fotoğraf İsmet Paşa’nın elinde. Meclis toplantısına girdi. İsmet Paşa kürsüye çıktı. Çok şiddetli bir tenkit yaptı. Menderes de oradaydı. Menderes, Meclis’te tek bir toplantıyı kaçırmazdı. İnönü konuşmasında Demokrat Parti’ye hücum ediyor, “Siz irticayı hortlatıyorsunuz. Siz Atatürkçüleri gadâba getiriyorsunuz, zaman gelecek ki ben dahi sizi kurtaramayacağım” diyordu. İnönü’nün bu konuşmasından sonra kürsüye Menderes çıktı. Son derece şiddetli bir tepki gösterdi; “Paşamızın İslâm diniyle olan kan husumetinin nereden ileri geldiğini bir türlü anlamış değilim. Bir pir-i fâni, kendini dinî hizmetlere fedâ etmiş bir insan. Bir gün bu fani dünyadan göç edip giderse bu fâni dünyada bırakacağı terekeyi Paşamız gibi birisi buradan alıp İstanbul’a götürebilir. Ne istiyorsunuz bundan?” diye cevap verdi. Tabi Menderes’in bu konuşmasından sonra Halk Partililer ayağa kalktı. Halk Partililer ile Demokrat Partililer birbirlerine girdiler. Afyon Milletvekili Murat Ali ve arkadaşları İsmet Paşa’nın Meclis oturumlarına iştirak etmemesi için teklif verdiler ve kabul edildi. Meclis İnönü’ye ceza verdi, Paşa 12 celse dışarıya çıkarıldı. Biz Üstad’ı Beyrut otelinden alıp Tahsin Tola’nın Bahçelievler’deki evine götürdük. Tam yatmak üzereyken Başbakanlık Özel Kalem Müdürü, “Beyefendi sizi Başbakanlıkta bekliyor, acele gelin” diye telefon etti. Başbakanlığa gittiğimde, “Seni bir yere göndereceğim. Bediüzzaman’a gideceksin beni tâzimatlarımı (hürmetlerimi) kendilerine arz et” dedi. Ve şöyle devam etti: “De ki, şimdi Anadolu’ya, Doğu’ya gitmesin. Hava çok gergindir. Yolda bazı mahallî idareciler rahatsız ederler, ben üzülürüm. Hava müsait olduğu, ortalık sâkinleştiği zaman haber veririm, gitsin” dedi. Menderes’in bu ifâdesi bir ricaydı. Halk Partililerin ve bazı mahallî idarecilerin Bediüzzaman’ı rahatsız etmelerinden endişe ediyordu.
|