İMAM-I A'ZAM Ebû Hanîfe’nin en büyük talebelerinden İmâm Ebû Yûsuf, küçük yaşta iken babası vefât etmişti. Küçük Yûsuf’un ailesi fakirlik içindeydi. Annesi bir san'at öğrenmesi için Yûsuf’u bir terzinin yanına verdi. Fakat küçük Yûsuf, ilim öğrenmeye çok hevesliydi.
Ondaki ilim aşkı o kadar ileri derecedeydi ki sonunda terziyi bırakıp İmâm-ı A’zam’ın ilim meclisine devam etmeye başladı. Bir müddet böyle devam ederken annesi oğlunun medreseye gidip geldiğini öğrendi. Bir gün annesi medreseye gelerek İmâm-ı A’zam’a şöyle dedi:
“Hoca efendi! Bu çocuğun senden başka üstadı yok mudur? Ona kendim bakıyorum, o bir yetimdir. Sizin geçiminiz yerinde. Fakat biz muhtacız! Ailemizin geçimi için çocuğumun bir işte ücretle çalışması gerekiyor.”
Annesi, Yûsuf’u ilim tahsilinden alıp işte çalıştırmak istiyordu. Bunun üzerine İmâm-ı A’zam, küçük Yûsuf’un annesine tebessüm ederek şöyle dedi:
“Bu çocuğu kendi hâline bırak! Bu çocuk burada tereyağı, fıstık ve badem ezmesi yemeyi öğreniyor!”
Bunun üzerine Yûsuf’un annesi dönüp gitti. Oğlunu İmâm-ı A’zam’ın eline bıraktı. Küçük Yûsuf, hocasının yanından ayrılmadı. Uzun seneler ondan ilim tahsil edip hizmetinde bulundu. İlimde o kadar ilerledi ki devrinin sayılı âlimleri arasına girdi. Bağdat’ta kâdılık vazifesine getirildi.
Abbâsî halifesi Hârûn Reşîd, İmam Ebû Yûsuf’u çok sever, sık sık saraya dâvet eder, sohbetlerinden feyz alırdı.
Bir gün Abbâsî halifesi Hârûn Reşîd, ziyaretine gelen İmâm Ebû Yûsuf Hazretleriyle tatlı tatlı sohbet ederken yemek vakti gelmişti. Hârûn Reşîd, ısrarla yemeğe kalmasını istedi ve onu yemeğe tuttu. Çeşit çeşit güzel yemeklerden sonra sofraya tereyağı, fıstık ve badem ezmesi getirdiler. Hârûn Reşîd, Ebû Yûsuf’a şöyle dedi:
“Bundan ye, her zaman bize böyle yemek vermezler.
İmam, önündeki yiyeceklere bakarken zihninde bir hatıra canlandı ve tebessümle birlikte gözleri yaşardı. İmâmın bu hâlini gören Hârûn Reşîd, buna şaşırdı ve sebebini sordu:
“Yâ imâm, niçin ağladınız?”
İmâm, gözyaşlarını sildi ve anlatmaya başladı:
“Çocukluğumdaki bir hâtıra aklıma geldi...” diyerek küçüklüğünde hocasıyla ilgili bu hâdiseyi anlattı. Sonra İmam, sözlerini şöyle tamamladı:
“İşte bu yediğimiz, hocamın haber verdiği yiyecektir!”
Bunun üzerine Hârûn Reşîd;
“Gerçekten ilim insanı yükseltir. İnsanların baş gözüyle göremediklerini o kalb gözüyle görürdü.” dedi ve İmâm-ı A’zam’a rahmetle duâ etti.
İmâm-ı A’zâm Hazretleri, yıllar sonrasını mâneviyat gözüyle görmüş, talebesinin kavuşacağı ilmî dereceleri, göreceği itibarı bu kerâmetli sözlerle dile getirmişti. İkisi de İmâm-ı A’zâm’ın yıllar sonra gerçekleşen kerâmetini takdir ederek ona rahmetle duâ ettiler.
|