l “İnsan, her şeye şifâ veren tek varlığın Allahü Teâlâ olduğuna inanır; bununla beraber derdine devâ olması için ilâç kullanır. Çünkü ilâç bir sebeptir. Şifâsını verecek olan ise Allah’tır.”
l “Mümin, Allahü Teâlâdan korktuğu kadar hiçbir şeyden korkmaz. Şiddetli bir hastalığa yakalanır veya feci bir kaza veya belâya uğrarsa, gizli veya âşikâr; ‘Yâ Rabbî, bana bu belâyı neden verdin?’ diye şikâyetçi olmaz. Bilâkis hastalığa, belâya ve kazaya rağmen Allahü Teâlâyı zikir ve şükreder.”
l “Mümin, Allah’ın kendisini devamlı murâkabe ettiğini bilir. Kimsenin bulunmadığı bir yerde veya herkesin yanında olsun, mutlaka Allah’ın onu kontrol ettiğine inanır. Krallar ve sözde büyük adamlar ise, ne gizli ve ne de âşikâr bir yerde herhangi bir şahsı murâkabe edemezler.”
l “Din ilminde konuşan kimse, Allahü Teâlânın kendisine: ‘Benim dînimde sen nasıl fetvâ verdin, nasıl söz söyledin?’ suâlini sormayacağını zannediyorsa, kendisine ve dînine gevşeklik etmiş olur.”
l “Bir kimse fıkıh bilmez, fıkhın kıymetini ve fıkıh âlimlerinin değerini bilmezse, böyle âlimlerle oturmak kendisine ağır gelir.”
l “Günah işlemeyi zillet; günahı terk etmeyi mürüvvet gördüm ve bildim.”
l “Bir kimsenin ilmi, kendisini Allahü Teâlânın yasaklarından men etmiyorsa, o kimse büyük tehlikededir.”
l “Şaşarım şu kimselere ki, zanla konuşurlar ve onunla amel ederler!”
l “Dînin alış veriş kısmını bilmiyen, haram lokmadan kurtulamaz ve ibâdetlerin sevâbını bulamaz. Zahmetleri boşa gider ve azâba yakalanır ve çok pişman olur.”
l “Allah bize, insanların mü’min olanlarını sevmemizi, onlara karşı saygı beslememizi ve aslâ kırıcı olmamamızı, kalplerinde ne sakladıklarını bilemeyeceğimizi, hareketlerimizi buna göre ayarlamamızı emretmiştir.”
l “Edindiğim ilme göre, dünyâda şüphelileri bırakan fakih kimseden daha kıymetli ve azîz kimse yoktur.”
l “Peygamber Efendimizden (asm) sonra bu ümmetin en yükseği Ebû Bekir’dir (ra). Sonra Ömer (r.a.), sonra Osman (r.a.), sonra Ali’dir (r.a.). Bunlar hakkında Allahü Teâlâ Vâkıa Sûresi 56. âyetinde: ‘Onlar sâbikûndur, mukarreblerdir’ yani, onlar önde gelenler ve Allah’a yakın olanlardır buyuruyor. En önde olan en üstünüdür. Onları seven her mü’min muttakî, onları sevmeyip düşman olanlar da münâfık ve şakîlerdir.”
l “İnsanlar üç kısımdır:
1. İmanında ihlâs sahibi mü’min.
2. Küfründe inkâr sahibi kâfir.
3. Nifâkında sâbit olan münâfık.
Allahü Teâlâ mü’minlere ameli, kâfirlere iman etmelerini, münâfıklara da ihlâs sahibi olmalarını farz eylemiştir.”
l Talebelerine ilim öğretirken şöyle derdi: “En büyük zenginliğe helâl ve harâmı öğrenmekle kavuştum.”
|