Son Ergenekon soruşturması kapsamında yapılan gözaltıları her zaman olduğu gibi herkes kendi meşrebine göre yorumladı.
“Yargıya güvenmek lazım ama...” diye başlayan cümlelerin devamında tehdit, şantaj, akıl almaz iddialar ve daha neler neler vardı.
9 basın meslek örgütü, değerli gazeteciler Mustafa Balbay ve Ufuk Büyükçelebi’nin gözaltına alınmasını protesto etti.
Aynı meslek örgütlerinin, geçmişte şiddete hiç bulaşmadığı halde sadece kendi fikrini açıkladığı için hapsi boylayan başka gazeteciler için neler söyleyip, yazdığını hatırlayan yok elbette.
İlk akla gelenlerden biri Yeni Asya Gazetesi sahibi Mehmet Kutlular’dır. Kutlular, “Deprem ilahı ikazdır” dediği için 9 Mayıs 2000’de 2 yıl 1 gün hapis cezasına çarptırıldı. Kutlular’ın sözünü beğenmeyebiliriz ama fikir ve ifade özgürlüğünü savunuyorsak beğenmediğimiz ve işimize gelmeyen gazetecileri de savunabilmeliyiz. Üstelik bunu “ama” ile başlayan cümle kurmadan yapabilmeliyiz. Türkiye, CHP lideri Deniz Baykal’ın dediği gibi yeni bir kırılma yaşıyor. Ama bu kırılma onun sandığı gibi, cumhuriyetin temel değerlerine karşı bir kırılma değil. Tam tersine o değerleri pekiştirecek bir kırılmadır bu. İki emekli orgeneralin gözaltına alınması, bu açıdan önemli. Daha önce emekli Oramiral İlhami Erdil, harcamalarda usulsüzlük yaptığı için ceza almıştı. Yani Hurşit Tolon ve Şener Eruygur paşaların adli takibe uğraması ilk değil. Zaten gözaltıların hem yasalara hem vicdana uygun şekilde yapıldığını herkes söylüyor.
Madem “Herkes suçu ispatlanana kadar masumdur” ilkesi var. O yüzden bu kadar gürültü patırtı koparmaya gerek yok.
Yargı süreci biter, masum olanlar beraat eder.
Türkiye’nin en büyük problemi, sözde “dokunulmaz” olan milletvekilleri dışında herkesin bir şekilde kendine has dokunulmazlık zırhına bürünmüş olması.
Milletvekili dokunulmaz ama bütün eleştiri okları onların üzerinde.
Ama güya dokunulmazlığı olmayan rektörlere dava açamıyorsunuz.
Yargıçlara dava açamıyorsunuz.
Askerlere dava açamıyorsunuz.
Gazetecilere dava açamıyorsunuz.
Herkes, bir şekilde milletvekillerine bahşedilenden çok daha güçlü bir dokunulmazlık zırhına bürünmüş. Kimse bu zırhın delinmesini istemiyor.
Son operasyonlar, bu sanal dokunulmazlık zırhının yıkılmasında önemli bir rol oynayacak. Gözaltına alınanlar suçludur ya da suçsuzdur demiyorum. Buna bağımsız Türk mahkemeleri karar verecek.
Bu ülkenin iyiliği için hangi kurumda olursa olsun, çürük elmaların temizlenmesi gerekiyor. Ergenekon operasyonu, hiçbir sonuca ulaşmasa bile sadece bu açıdan bile çok önemlidir.
Bir de bu operasyonlar bize gösteriyor ki artık içe dönük ordu modelleri çöküyor, tıpkı Berlin Duvarı’nın çökmesi gibi!
Bugün, 3 Temmuz 2008
|