Bir askeri darbe olsa, zil çalıp oynayacak çok kişi var bu ülkede. Büyük bir operasyonla dün gözaltına alınanların ortak noktası ise o şuursuz ruh halinin çok ötesinde:
Böyle bir ‘ açık’ darbenin gerçekleşmesi için bizzat uğraşan, örgütlenen, bulundukları konumda (medyacı, işadamı, dernek yöneticisi, akademisyen, vs.) sistematik olarak çalışan kişiler bunlar.
Önce şunu söyleyelim: Böylesine kapsamlı bir operasyon Silahlı Kuvvetlerin bilgisi ve hatta onayı olmadan yapılamaz.
Çünkü ordu sadece görevi başındaki elemanlarını değil, emeklilerini de korur. Onlardan yararlanır. Hatta bazı rütbelerden emekli olunmadığı dahi söylenir.
Eğer orgeneralliğe, yani en üst düzeye ulaşmış subaylar dahi gözaltına alınıyorsa, bu ancak “kurumlar arası mutabakatla” mümkün olabilir. (Aksi halde büyük çıngar kopar.)
Eski yazılarda bu konuyu işlerken, “Tuğgenerallikten emekli Veli Küçük’ün alt düzeyde bir işlevi bulunduğunu” belirttikten sonra şöyle demiştim: “Bunun daha ‘tüm’ü var, ‘kor’u var, ‘or’u var.”
Bir de, operasyonun tam hakkıyla yapıldığı takdirde, bizleri çok şaşırtacak isimlerle karşılaşacağımızı söyledim.
Nereden mi biliyordum?
Gayet basit:
1) Herhangi bir ‘ciddi’ olayın içinde askerler varsa, işler mutlaka hiyerarşi dairesinde yürütülür.
2) ‘Ciddi’ işlere karışmış bir asker, alt rütbeliden ya da bir sivilden emir almaz.
Eğer bu ilkeleri bilirseniz gerisi bulmacayı çözmeye kalıyor.
Benim ‘ kurgum’ şudur:
Bir zamanlar düşman işgaline karşı yeraltı direnişi yapmak için kurulan bu ‘paralel örgüt’, Sovyetler Birliği’nin 1991’de dağılmasıyla birlikte eski vizyonunu yitirerek amaçsız kaldı.
Arkadaşımız Ecevit Kılıç’ın ‘ Özel Harp Dairesi: Türkiye’nin Gizli Tarihi’ adlı kitabını ( Turkuvaz Yay. ) okursanız, bu kaymanın nasıl, hangi şartlarda meydana geldiğini görürsünüz.
Bugün kısaca Ergenekon dediğimiz örgütlenme Genelkurmay’ı etkilemeye, askeri sokağa çekmeye, yani darbe yaptırmaya çalışıyor.
Bunun için de çeşitli yöntemler kullanılıyor. İşte ideolojik numaralardan birkaçı:
*Mustafa Kemal’in adını ve hatırasını istismar etmek. Sıradan bir darbenin adını ‘Atatürkçü devrim’ koymak.
*Bağımsızlık’ gibi gönül çelen ya da ‘Laiklik elden gidiyor’ gibi kitleleri tedirgin eden sloganlar üretmek.
*”AKP’ye karşıyız, hükümete muhalefet ediyoruz” maskesi altında darbe çalışması yapılıyor.
Şimdi göbekten ya da kenardan bu işe bulaşanlar toplanmakta. Darbe yapsalardı ya da yaptırabilselerdi; tersi olacaktı.
Bazılarının bu işten hayli tedirgin olduğunu ve olup biteni saptırmaya çalıştığını görüyorum.
- Biri “Koskoca emekli orgeneral, saygın bir isim; nasıl darbeci diye gözaltına alınır, aklım almıyor” diyor. Sanki sokaktaki adam, sıradan vatandaş darbeci olabilirmiş gibi. Darbeci dediğin zaten o düzeyde birileridir.
- “Şık olmadı” diyor bir başkası. Gözaltına alınış biçimi uygun değilmiş. Ortalık darbe diye inliyor, bunun derdi zarfta. Ya nasıl olacaktı? Davetiye mi gönderilecekti?
- Çılgına dönenler sağı solu tehdit ediyor. Çünkü güvendikleri dağlara kar yağmakta. Sanırım onlar şöyle akıl yürütüyordu: “Başımızda emekli ‘ or ‘ olduğu için TSK bize dokundurtmaz.”
Bitirirken: Bence bu işin medya ayağı henüz tamam değil.
Sabah, 2 Temmuz 2008
|