"Gerçekten" haber verir 03 Temmuz 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Lahika

Hadis-i Şerif Meâli

Beş gece vardır ki, onlarda yapılan duâ geri çevrilmez: Receb'in ilk gecesi olan Regâib Kandili, Şaban'ın on beşinci gecesi olan Berat Kandili, Cuma gecesi, Ramazan bayramı gecesi, Kurban bayramı gecesi.

Câmiü's-Sağîr, No: 2067

03.07.2008


Kâinat bu geceyi alkışlıyor

Aziz kardeşlerim,

Size iki pusulayı Leyle-i Regaib’den altı saat evvel yazdım. “Hizbü’n-Nuriye” kağıt ile teslimden sonra, kat’iyen benim kanaatimde bir nevî Mucize-i Ahmediye olarak, iki aydan beri mütemadiyen kuraklık ve yağmursuzluk, her tarafta daima namazlardan sonra pek çok duâların akim kaldığı ve herkes meyusiyetten derd-i maişet endişesiyle kalben ağlarken, birden Leyle-i Regaib—bütün ömrümde hiç mislini işitmediğim ve başkalar da işitmediği—üç saatte yüz defa, belki fazla tekrarla melek-i ra’dın yüksek ve şiddetli tesbihatıyla öyle bir rahmet yağdı ki, en muannide dahi Leyle-i Regaib’in kudsiyetini ve Hazret-i Risâletin bir derece, bir cihette âlem-i şehadete teşrifinin umum kâinatça ve bütün asırlarda nazar-ı ehemmiyette ve Rahmeten li’l-Âlemin olduğunu ispat etti ve kâinat o geceyi alkışlıyor diye gösterdi.

Acaba, duâlarımızda Isparta bu memleketle beraberdi, bu yağmurda hissesi var mı, merak ediyorum. Şimdiye kadar çok emarelerle Risâle-i Nur bir vesile-i rahmet olmasından, bu rahmet îmâ eder ki, herhalde ehemmiyetli bir fütuhatı perde altında vardır ve belki serbestiyetine bir işarettir.Haşiye Hem burada Lem’alar’ın verdiği iştiyak cihetiyle yazıcıların çoğalması, inşaallah bir nevi makbul duâ hükmüne geçti.

Haşiye: Sonra tahakkuk etti ki; aynı zamanda hem fütühâtı, hem serbestiyeti perde altında tahakkuk etmiş.

***

Nasıl evvelce yazdığımız gibi iki ay kuraklık içinde burada hiç yağmur gelmediği, güya leyle-i Regaib’i bekliyor gibi o mübarek gecenin gelmesiyle emsâlsiz bir gürültü ile kudsiyetini burada gösterdiği gibi, aynen öyle de, o geceden beri buraya bir katre yağmur düşmediği halde, yirmi günden sonra aynen Mi’rac gecesi birden bire öyle bir rahmet yağdı ki, dinsizlerde şüphe bırakmadı ki, Sahibü’l-Mi’rac, Rahmeten li’l-Âlemîn olduğu gibi, onun Mi’rac gecesi de bir vesile-i rahmettir. Hem ehl-i imanın imanlarını kuvvetlendirdiği gibi, meyusiyetlerini de bir derece izale etti.

Hal-i âlemi bilmiyorum, fakat hissediyorum ki: Ehl-i imân her harici birkaç tarafta tazyikat, hem dahilî endişeler ve kuraklıktan gelen derd-i maişet ve nokta-i istinadı dünyaca bulamamaktan, ehemmiyetli bir meyusiyetin tesiriyle, hattâ ibadete karşı bir fütur gelmişti. Birden Mi’rac gecesi, burada kerâmetiyle leyle-i Regaibin kerâmetini takviye ederek ehl-i imana bildirdi ki: “Siz sahipsiz değilsiniz. Kâinat kabzasında bulunan bir zatın, âleme rahmet gönderdiği bir istinadgâhınız vardır” diye meyusiyet ve endişelerini kısmen izale eyledi.

Hem Risâle-i Nur’un bir silsile-i kerâmetini teşkil eden tevafuk, bu hadisede hiç tesadüfe havale edilmez bir tarzda üç-dört tevafukla, leyle-i Mi’rac ve leyle-i Regaib hürmetlerinde Risâle-i Nur’un da bir hissesi var olduğunu gördük.

Birinci tevafuk: İptida ve intihâ-i terakkiyât-ı hayat-ı Ahmediyenin ünvanları olan leyle-i Regaib ve leyle-i Mi’râc bu kuraklık zamanında kesretli rahmette tevafuklarıdır.

Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 180-82

Leyle-i Regaib: Regaib gecesi.

Hizbü’n-Nuriye: Bediüzzaman’ın “Risâle-i Nur’un ve Âyetü’l Kübrâ’nın bir hülasasıdır” (E.L., s. 133) diye tarif ettiği Nur’a ait bir hizb.

Mucize-i Ahmediye: Peygamberimizin (asm) mu’cizesi.

mütemadiyen: Devamlı.

meyusiyet: Ümitsizlik, hüzün.

melek-i ra’d: Gökgürültüsü meleği.

muannid: İnatçı.

Hazret-i Risâlet: Peygamberimiz Hz. Muhammed.

âlem-i şehadet: Görünen âlem

Rahmeten li’l-Âlemin: Âlemlere için rahmet.

fütuhat: Zaferler, fetihler, galibiyetler.

Leyle-i Mi’rac: Mi’rac gecesi.

Sahibü’l-Mi’rac: Mi’rac mu’cizesinin sahibi.

nokta-i istinad: Dayanak noktası.

fütur: Usanç, gevşeklik.

istinadgâh: Dayanılacak yer.

iptida ve intihâ-i terakkiyât-ı hayat-ı Ahmediye: Hz. Peygamberin terakkiyâtının son ve başlangıç noktaları.

03.07.2008


Peygamberimizin (asm) şehadet âlemine teşrifi: REGAİB

Mevsimler birbirini kovalıyor, kıştan sonra bahar ve yaz yeşil sayfaları, bir bir önümüze açılıyor. Durgunlaşan zirâî ve ticarî hayat böylece yeniden canlanıp hareketleniyor.

Mânevî hayatımız da böyledir. Zaman çarkı dönerken, her yıl mânevî hareket ve bereket mevsimi dediğimiz ayları önümüze getiriyor. O bereketli zeminde ve zamanda ekilen sevap ve hayır tohumları bire yüz, bire üç yüz ve hatta bire bin sevap meyveleri veriyor. Ruhların derinliklerinde yeni bir heyecan, taze bir canlılık, gönüllerde lâhutî bir huzur başgösteriyor. Bu mevsimde feyiz pınarları çok daha gür, çok daha bol akıyor.

Üç aylar birbiri ardınca dizilmiş, mü’minler için âdetâ kademeler halinde yükselen mânevî bir terakkî merdiveni teşkil etmektedir. Bu merdivenin ilk basamağı Receb-i Şerif’tir. Ardından Şaban-ı Muazzama gelmekte, sonra da Ramazan-ı Mübarek’le mevsim en feyizli ve bereketli devresine girmektedir. Bu aylara “çok sevaplı ibadet ayları” diyen Bediüzzaman, onların sevap ve mânevî kazanç bakımından mü’minlerin önünde nasıl bir kademeli yükseliş vesîlesi olduklarına şöyle işaret ediyor:

“Her hasenenin sevabı başka vakitte on ise, Receb-i Şerifte yüzden geçer, Şaban-ı Muazzamada üç yüzden ziyade ve Ramazan-ı Mübarekte bine çıkar ve Cuma gecelerinde binlere ve Leyle-i Kadir’de (Kadir gecesinde) otuz bine çıkar.”1

Üç aylarla birlikte, herbirinde mübarek hadiseler cereyan etmiş olan nurlu kandiller peş peşe gelir, mü’min gönülleri aydınlatmaya hazırlanır.

Hayır ve iyiliklerin herbirine yüz sevap yazılan Recep ayının ilk Cuma gecesi Regaib kandilidir. Regaib, rağbet edilen, değeri çok, çok atâ ve çok ihsan mânâlarına gelmektedir. Bu gece, değerini, Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (asm) bir cihette, görünen âleme teşrifi demek olan anne rahmine düşmesinden almaktadır.

Nasıl ki, o Peygamberlik Güneşinin doğuşuyla kâinat mânevî karanlıklardan, inançsızlık zulmetlerinden kurtulup büyük bir sevinç ve sürura gark oldu, o gelişi nasıl mânen alkışladıysa; aynen öyle de, dünyaya teşrifinin ilk basamağı olan bu geceyi bütün kâinat ve varlıklar alkışlamış, coşkun bir sevinçle karşılamışlardır.2

Regaib gecesi, Peygamber Efendimizin (asm) hayatının yükseliş basamağı olduğu gibi, yine bu ayın 27’nci gecesine rastlayan Mirac kandili de onun mânevî tırmanışının en yüksek noktasını teşkil etmektedir. Her iki gecenin Receb ayında bulunması, bu ayın kudsiyetini daha da artırmaktadır.

“Pekçok uhrevî (ahiret hayatına dair) faydaları kazandıran ticaret-i uhreviyenin bir kudsî pazarı ve ehl-i hakikat ve ibadet için mümtaz bir meşheri ve üç ayda seksen sene bir ömrü ehl-i imana temin eden şuhûr-u selâseyi (üç ayları)”3 ebedî kazancımız için bulunmaz bir fırsat olarak kabul etmeliyiz. Bu fırsatın ilk basamağına bu gece ile kavuşmuş bulunuyoruz.

Öyle ise bu geceyi nasıl ihyâ etmeliyiz ki, onu hakkıyla değerlendirmiş olabilelim? Onun sonsuz feyzinden, mânevî kazancından istifade etmiş olalım?

Aslında üç aylardan olmak hasebiyle Receb ayının her gecesi kıymetlidir. Ancak Cuma gecelerinin fazileti buna ilâve olduğunda Regaib kandilinin üstünlüğü daha da artmış olmaktadır.

Bu geceye mahsus hususî bir ibadet olmamakla birlikte, kaza namazı olanların kaza, sâirlerin nafile namaz kılmaları; Kur’ân okumaları; tesbih ve zikirle meşgul olmaları; duâ ve ilticada bulunmaları şeklinde özetlenebilecek bir ihyâ programı tatbik edilebilir. Ayrıca Receb ayının ilk Perşembe gününü oruçlu geçirmenin de müstehab olduğu ifade edilmektedir.

Akıl ve kalblerin İlâhî feyze mazhar olduğu bu mübarek gecede imanî bilgilerle meşgul olmak, Kur’ân’ın yüksek hakikatlerini tefekkür etmek, geçmiş ve gelecek hakkında muhasebeye dalmak, Allah’a tevbe ve istiğfarda bulunmak gerekir. Duânın makbul olduğu böyle gecelerde Allah’tan dünya ve ahiret hayrı dilemek ve geceyi mümkün mertebe uyanık geçirmek gerekir.

Böylesine manevî feyiz ve bereketlerle dolu olan geceler, bizi yeni bir silkinişle kendimize ve dolayısıyla Rabbimize döndürmeye en güzel vesilelerdir. Yoksa sâir gecelerden farksız bir monotonluk içinde bu fırsatları kaçırmak büyük bir kayıptır. Zira ömür durmuyor, gidiyor. Ebedî hayatımız için önümüze açılan fırsatlar bir bir geçiyor. Akan fırsatları değerlendirerek o fırsatlardan kazançlı çıkmaya çalışmak gerekiyor. Nitekim Cenâb-ı Hak da biz kullarına olan merhameti dolayısıyla önümüze böyle fırsatlar açmakta, kullarının günahlardan kurtulup büyük mânevî kazançlara nâil olmasını murad etmektedir.

Geceyi ihyâ etmek, diriltmek demektir. Kandillerde gözler ve gönüller uyanık olmalı, lisanlar zikirle canlanmalıdır. Gecenin ihyâsı ancak böyle mümkün olabilir.

Hayatımızda idrâk ettiğimiz bütün üç ayların ve Regaib Kandillerinin, bütün Müslüman kardeşlerimiz ve İslâm âlemi için hayırlar, saadetler getirmesini niyaz edip, seksen senelik bir ömür sevabına vesîle olmasını diliyoruz.

(Üç Aylar ve Kandillerimiz, Yeni Asya Neşriyat, s. 25)

Dipnotlar:

1- Şuâlar, s. 416

2- Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 166

3- Şuâlar, s. 416

03.07.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Gezi Eki Pdf
© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır