“Dinciler” adı verilen grup, akademik hayatta, epey zamandır en önemli dikkat ve merak merkezidir.
Şöyle ki:
Her yıl düzenli “dini hayat” araştırmaları yapılır...
“Şeriat isteyenler”in oranları saptanır...
“İçkimi de içerim, cumaya da giderim” diyenlerin sayısal fazlalığından bir ferahlama duygusu çıkarılır...
“Türbanlı kızlar nasıl kızlardır?” sorusuna yanıt bulmak için “türbanlı laboratuvarları” kurulur...
Velhasıl-ı kelam...
“Dinciler” üzerine araştırma yapmayana sosyal bilimler alanında ekmek yok gibidir.
* * *
Ama her paradigma gibi işte bu da iflas etmiştir...
Üstelik bu paradigmayı iflas ettiren akademisyen, namlı Kemalistlerimizden CHP’li Mustafa Özyürek’in kızı Esra Özyürek olmuştur...
Amerika’da San Diego Üniversitesi’nde doktora çalışmasını tamamlayan Esra Özyürek, “Şu dinciler nasıl insanlardır yahu?” başlıklı bıktırıcı araştırmalardan birini daha yapmak yerine, tutmuş, “Şu Kemalistler nasıl insanlardır yahu?” diye bir araştırma yapmaya kalkmış...
Mütevazı laboratuvarında Kemalistleri incelemeye almış...
Ve ortaya “Modernlik Nostaljisi” başlıklı, hakikaten değerli ve özgün bir çalışma çıkmış.
Peki neden?
Esra Özyürek neden diğer “mevkidaşları” gibi, bir “türbanlı laboratuvarı” kurup, “Dinciler kaç derecede kaynar?” sorusuna yanıt aramak yerine, “Kemalistler kaç derecede kaynar?” sorusuna yanıt bulmak için çabalamış?
Sorunun yanıtı, hem de acayip içten bir üslupla, kitabın önsözünde...
* * *
“Önsöz”deki içten yanıta baktığımızda gördüğümüz şudur:
Esra Özyürek, 1990’ların ortasında, yani Refah Partisi fırtınasının estiği dönemde Amerika’dan Türkiye’ye gelmiş...
Havaalanında kızını karşılayan baba Mustafa Özyürek, “Uyan da bak Gazi Paşa / Başımıza gelen işe” dizelerine sirayet eden müşteki tona benzer bir tonla, “Buraları biraz değişmiş bulacaksın” demiş...
Mustafa Bey arzu etmiş ki, kızının dikkati “sokaktaki türbanlı sayısının artışı”na yönelsin...
Fakat o da ne?
“Dincileşme temayülü”nü pek dikkate almayan Esra Hanım, bambaşka bir değişime odaklanmış:
Kendi aile çevresindeki “Kemalistleşme temayülü”ne...
Evdeki paltoların yakasına iliştirilen Atatürk rozetleri, evin her köşesine özenle yerleştirilen Atatürk resimleri, 10. Yıl Marşı ayinleri falan...
“Bu işin içinde bir iş var” diyen Esra Özyürek, işte o “iş”in ne olduğunu bulmak için “Modernlik Nostaljisi” başlığıyla yayınladığı doktora çalışmasına girişmiş...
Kemalistlerin naifliğini, bir ibadet gayretiyle yaptıkları ritüelleri falan sakınmasızca ortaya sermiş...
Bir röportajında şöyle diyor Esra Özyürek:
“Bugün Türkiye’de benim gibi gayet Kemalist ailelerde büyümüş ama 1990’larda siyaset konuşmak tekrar biraz mümkün olmaya başlayınca, Türk oldukları ve dindar olmadıkları halde Kemalizme mesafeli duran pek çok kişi var.”
Ne güzel değil mi?
“Babayı aşıp” şahsiyet sahibi olabilmenin her zaman çok ama çok zor olduğu ülkemizde, babasını aşma kudretini gösteren Esra’yı da, böyle kişilik sahibi bir evlat yetiştiren babayı da kutlamak boynumuzun borcudur herhalde...(...)
Hürriyet, 30 Haziran 2008
|