Arapları neden sevmiyoruz? Bu sorunun cevabı, “Hangi milleti seviyoruz ki Arapları sevelim”dir.
Araştırmalar yeryüzünde başka milletleri en az seven birkaç milletten biri olduğumuzu gösteriyor.
(...) Kendimizden başka kimseyi beğenmeme, küçük görme huyumuz var.
Ama Araplara karşı özel bir sevgisizliğimiz olduğu kesin.
Buna Türk Telekom’un halka arzında bir kez daha şahit olduk. TT hisselerine talip olanlar arasında Arap yatırımcıların baş sırada olması birçok yorumcuyu illet etti. Sanki Araplar bir şirkette değil bir Truva atında hisse almışlardı.
Dünya ekonomisi uygarlık tarihindeki en köklü değişimlerden birini yaşıyor.
Hammadde pahalanıyor
Pahalı hammadde, pahalı gıda dönemine girdik. Çin ve Hindistan’ın yarattığı talep hammadde fiyatlarındaki artış eğiliminin devamlı olacağını gösteriyor.
Bunun en açık örneği petroldür. Varili 200 dolardan hesaplandığında bir yılda çıkarılan petrolün değeri 3 trilyon dolara yakındır.
Bu paranın büyük bölümünü petrol zengini Arap ülkelerin kasalarına girecek. Daha 100 dolarlık petrolün gelirleri kasalara girmeye başlamadan sadece Abu Dabi’nin zulasında 500 milyar ile 850 milyar dolarlık bir birikim olduğu tahmin ediliyor.
Talep baskısı demir, alüminyum, bakır vesaire gibi temel hammaddelerde de petrolünkine benzer bir fiyat yükselmesine neden oluyor.
Dengeler değişiyor
Bunlar çok uzun bir zamandan beri endüstrileşmiş Batı’nın yelkenlerine esen dış ticaret rüzgârlarının yönünü değiştiriyor.
Ticaret dengelerinin değişmesi bir vadede siyasi ve ekonomik güç dengelerini de başka merkezlere kaydıracak.
Petrol zengini Arap ülkeleri gelirlerini çeşitlendirmek amacıyla hem içeride hem de dışarıda yatırım sahaları arıyor.
Örneğin, Birleşik Arap Emirlikleri merkezli şirketler Pakistan’da, Pakistan hükümetinin oluruyla, 3.5 milyon dönüm tarım arazisi satın aldı. BAE gıda ihtiyacının yüzde 85’ini dışarıdan getiriyor.
Pakistan’dan satın alınan araziler BAE ihtiyacını karşılamak amacıyla, modern yöntemlerle buğday ve pirinç ziraatı yapmak için kullanılacak.
Kalkınma yatırımla olur
Bunu Türkiye’de ve kontrolümüz altındaki KKTC’de masum bir Alman veya İngilizin bir tatil evi almasının nerdeyse imkânsız olmasıyla karşılaştırın.
Türkiye’nin dış yatırım çekmeden kalkınması imkânsızdır. Kalkınma, yani işsizliğin azalması, refahın yükselmesi, tasarrufların yatırıma dönüşmesiyle olur. Biz sadece kendi tasarruflarımızla kalkınamayız çünkü, müsrif bir millet olmamamıza rağmen, ortalama gelir düşük olduğu için, az tasarruf edebiliyoruz.
Nefret onu duyan kişinin başkalarından önce kendi kendine yönelttiği bir saldırganlık biçimidir. Akıllı insanın hayatında nefrete yer yoktur.
Milliyet, 28.5.2008
|