“Meşrutiyetin 100. Yılında Türkiye'nin Demokrasi Serüveni" panelinde konuşan hukukçu-yazar Nihat Derindere, "Doğu'da aşiretler, meşrutiyet ve demokrasi hakkında çok sert fikirlere sahipken, Bediüzzaman, meşrutiyetin İslâmın gereği olduğunu savunmuştur" dedi.
Bediüzzaman Haftası münasebetiyle Yeni Asya AdıyamanTemsilciliği tarafından düzenlenen “Meşrutiyetimizin 100. Yılında Türkiye’nin Demokrasi Serüveni” konulu anma toplantısı coşkuyla gerçekleşti. Adıyaman Hisar Düğün Salonunda düzenlenen toplantıya oldukça yoğun ilgi vardı. Şükrü Güler’in sunduğu program, Murat Maraşlı’nın Kur’ân tilavetiyle başladı. Murat Maraşlı’nın şiirlerle ve Hasan Feyzi’nin Üstad’a hitaben yazdığı Ayrılık kasidesiyle renklendirdiği toplantıda Bediüzzaman sevgisi doruğa çıktı.
Eğitimci İsmail Zorlu, yaptığı açış konuşmasında Türkiye’nin yüz yıllık demokrasi serüvenine değindi ve Yeni Asya gazetesinin 39 yıllık yayın hayatı boyunca demokrasi mücadelesindeki tavizsiz duruşunu koruduğunu hatırlattı. “Bediüzzaman’dan Çözümler” konulu bir konuşma yapan Yrd. Doç. Dr. Cüneyt Gökçe de, onun maddî ilimler ile birlikte manevî ilimlerin birlikte okutulması için çalıştığını ve bunun için ‘Medresetüzzehra’ adını verdiği üniversite için devrin yöneticilerine başvurduğunu anlattı. Gökçe şöyle konuştu: “O medresede fen ilimlerinin eksikliğini görmüş, mekteplerde de dinî ilimlerini öğretilmemesinden dolayı üzülmüş ve bu ikisinin birlikte öğretilmesini teklif etmiştir. Bunun için de kuş misalini anlatarak kanatlardan biri eksik olursa uçamayacağına dikkat çekmiştir. Eğitim dili olarak da Arapça'nın yanı sıra mahalli dillerden de yararlanılmasını teklif etmiştir”
HALKSIZ YÖNETİMLERE KARŞI ÇIKTI
Daha sonra konuşmak için kürsüye gelen Hukukçu-Yazar Nihat Derindere ise, konuşmasında, halkın desteğini almayan yönetimlerin meşrû olamayacağını hatırlatarak, Bediüzzaman’ın da bundan hareketle “İslâmî idare meşrutî idaredir. Meşrutiyette keyfî yönetim olmaz” dediğini ifade etti. Keyfî idarelerin önüne geçmek için yönetimlerde halkın desteğinin arandığını ifade eden Derindere, millî mutabakat ve sosyal barışın ancak bu şekilde sağlanabileceğini söyledi.
Bediüzzaman’ın “Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam,” “Ben meşrutiyeti şeriat adına alkışladım” sözlerini hatırlatan Derindere, “Çünkü o meşrutiyetin Türkiye’ye yüzünü ilk kez gösterdiği 1908 yılında meşrutiyeti hak ve hakikat kahramanı olarak alkışlamıştır. Doğuda aşiretler meşrutiyet ve demokrasi hakkında çok sert fikirlere sahipken Bediüzzaman onları ikna etmiş ve meşrutiyetin İslâm’ın gereği olduğunu savunmuştur. Çünkü dört halife döneminde bu fikirler esaslı bir şekilde tezahür etmiş ve halk egemenliğinin yaşandığı bir toplumsal yapı oluşturulmuştur” diye konuştu.
Konuşmaların ardından Risâle-i Nur Enstitüsü tarafından hazırlanan “Meşrutiyetten Demokrasiye Bediüzzaman” isimli sinevizyon gösterildi. Adıyamanlıların ilgi ve heyecanla takip ettiği toplantıya, Adıyaman Milletvekili Hüsrev Kutlu ile Belediye Başkanı M. Necip Büyükaslan da katıldı.
|