Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 01 Nisan 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Müslüman sayısı Katolikleri geçti

Vatikan'ın yayın organı Osservatore Romano gazetesinde yayınlanan istatistiklere göre dünya nüfusunun yüzde 17.4’ü Katolik iken, Müslümanların oranı yüzde 19.2 olarak hesaplandı. Vatikan, İslâmın tarihte ilk kez Katolik Hristiyan sayısını aştığını bildirdi.

Araştırmayı yapan Rahip Vittorio Formenti, ”Dünya nüfusundaki artışla, Katolik nüfusundaki artış oranı aynı. Ancak Müslüman aileler daha çok çocuk yapıyor” dedi. Formenti, Hristiyan ailelerin ise çocuk sayısını azalttıkları için sonuçların böyle çıktığını savundu. Vatikan’ın 2006 istatistik yıllığındaki verilerini temel alan Formenti, “Tarihte ilk kez biz birinci sırada değiliz. Müslümanlar sayıca bizi geçti” dedi. Formenti, Ortodoks, Protestan ve Katoliklerle birlikte dünyadaki Hristiyan nüfusunun oranının yüzde 33 olduğunu söyledi. Vatikan’ın 2006 istatistiklerine göre, 6.5 milyarlık dünya nüfusunun 1.25 milyarını Müslümanlar, 1.13 milyarını ise Katolikler oluşturuyor. Bütün dünyadaki Hristiyan nüfusu ise 2.15 milyar. Vittorio Formetti, Latin Amerika’nın Katolik Hristiyanların kalesi durumunda olduğunu, buradaki Katolik nüfusun, bütün dünyadaki Katoliklerin yüzde 49.8’ini oluşturduğunu vurguladı.

DÜNYA DİNLERİ VE İNANAN SAYISI

1- Hıristiyanlık: 2.14 milyar

2- İslâm: 1.3 milyar

3- Hinduizm: 781 milyon

4- Budizm: 324 milyon

5- Sihizm: 19 milyon

6- Yahudilik: 14 milyon

/ ROMA

01.04.2008


 

Soru sorulmasın, yorum yapılmasın

Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Alifeyyaz Paksüt, AKP'nin kapatılması talebiyle açılan dâvâda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca sunulan iddianamenin kabulüne karar verildiğini bildirdi ve açıklamayı yaptıktan sonra “Soru veya yorum yapılmamasını özellikle rica ediyorum'' dedi. Paksüt, “Yargıtay Başsavcılığı, mahkememize bir iddianame sunmuş idi. Karar, iddianamenin Abdullah Gül dışında kalan bölümünün kabulüne oybirliğiyle, Gül yönünden de kabulüne Haşim Kılıç, Sacit Adalı, Serdar Özgüldür ve Serruh Kaleli'nin karşı oyları ve oy çokluğuyla karar verildi'' dedi.

Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Alifeyyaz Paksüt, AKP’nin kapatılması talebiyle açılan davada, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca sunulan iddianamenin kabulüne karar verildiğini bildirdi.

Paksüt, yüksek mahkemenin saat 10.00’da başlayan ve yaklaşık 4 saat süren toplantısının ardından yaptığı açıklamada, ‘’Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Mahkememize bir iddianame sunmuş idi. Karar, iddianamenin Abdullah Gül dışında kalan bölümünün kabulüne oy birliğiyle, Abdullah Gül yönünden de kabulüne Haşim Kılıç, Sacit Adalı, Serdar Özgüldür ve Serruh Kaleli’nin karşı oyları ve oy çokluğuyla karar verildi’’ dedi. Başkanvekili Paksüt, açıklamanın ardından soru almayacaklarını belirterek, ‘’Soru veya yorum yapılmamasını özellikle rica ediyorum’’ diye konuştu.

SÜREÇ NASIL İŞLEYECEK

Bu aşamadan sonra ön savunmasını yapması için iddianame AKP’ye gönderilecek. AKP yasal olarak 1 ay içinde ön savunmasını verecek. Ek süre talebinde bulunulursa bunu da Anayasa Mahkemesi değerlendirecek. Ön savunmanın Anayasa Mahkemesine verilmesinin ardından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, esas hakkındaki görüşünü bildirecek.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının esas hakkındaki görüşü AKP’ye gönderilecek. Daha sonra belirlenecek bir tarihte Yalçınkaya sözlü açıklama; AKP yetkilileri de sözlü savunma yapacak. Bütün bu sürecin ardından, davaya ilişkin bilgi, belgeleri toplayacak raportör, esas hakkındaki raporunu hazırlayacak. Bu işlemler sürerken, gerek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, gerekse davalı AKP ek delil veya yazılı ek savunma verebilecek. Raporun, Anayasa Mahkemesinin 11 üyesine dağıtılmasının ardından, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç bir toplantı günü belirleyecek. Üyeler, belirlenen günde bir araya gelerek kapatma istemini esastan görüşmeye başlayacaklar.

AKP hakkındaki kapatma davasını, 11 kişiden oluşan Anayasa Mahkemesi Heyeti karara bağlayacak. Asıl üyelerden herhangi birinin bulunmaması veya emekliye ayrılması halinde 4 yedek üyeden en kıdemlileri heyete katılacak.

Anayasa’ya göre bir siyasi partinin kapatılmasına karar verilebilmesi için nitelikli çoğunluğun oyu aranacak. Buna göre, kapatma kararı için Anayasa Mahkemesinin 11 asıl üyesinin en az 7’sinin oyu gerekecek. Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 69. maddesine göre, temelli kapatma yerine, dava konusu fiillerin ağırlığına göre Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakma kararı da verebilecek.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, ‘’laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği’’ iddiasıyla AKP’nin kapatılması talebiyle 14 Mart 2008’de Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştu.

/ ANKARA

01.04.2008


 

Muhalefetin ilk tepkisi AKP’yi suçlamak oldu

MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, TBMM’de gazetecilerin konuya ilişkin sorularını cevaplandırırken, parti olarak kendi aralarında bir değerlendirme yaptıktan sonra açıklama yapılacağını söyledi. CHP Grup Başkanvekili Hakkı Suha Okay ise , AKP hakkındaki kapatma davasıyla ilgili olarak, ‘’AKP’ye tavsiyem şudur: Laikliğe aykırı eylemlerin odağı olmadığının savunmasını yapsınlar’’ dedi.

Şandır, ‘’Gelinen nokta hiçbir şekilde güzel olmamıştır. Bunun suçlusu AKP’dir. Ülkenin getirildiği noktanın sorumlusu, AKP’dir. Ama Anayasa Mahkemesinin süreci, sorgulanmamalıdır. Herkes de buna saygı göstermek zorundadır. MHP olarak yarın (bugün) Genel Başkanımız grup toplantısında gereken değerlendirmeyi yapacaktır’’ diye konuştu.

DTP: SÜRPRİZ OLMADI, BEKLENEN KARARDI

DTP Grup Başkanvekili Selahattin Demirtaş, ise AKP’nin kapatılması talebi açılan davada, sunulan iddianamenin kabul edilmesine ilişkin kararının, ‘’Sürpriz olmadığını’’ söyledi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hakkında şerh konulmuş olmasına bir anlam veremediğini ifade eden Selahattin Demirtaş, ‘’Anayasa Mahkemesinde şimdiye kadar kişiler ayrıştırılmadı. Sayın Gül’le ilgili muhalefet şerhinin gerekçesine bakmak gerekir’’ diye konuştu.

Anayasa Mahkemesinin bu aşamada iddianameyi usul açısından incelediğini belirten DTP’li Demirtaş, şöyle devam etti:

‘’Karar sürpriz olmadı, beklenen bir karardı. AKP bu aşamadan sonra parti kapatılmasını zorlaştırmayı gündeme getirmeli. Sadece AKP’yi kurtaracak bir girişime destek vermeyiz; ama demokrasi paketiyle bir bütün olarak parti kapatmalar zorlaştırılabilir. Sivil Anayasa gündeme taşınıp tümden bir demokratikleşmeye gidilmeli.’’

CHP: SAVUNMALARINI YAPSINLAR

CHP Grup Başkanvekili Hakkı Suha Okay ise , AKP hakkındaki kapatma davasıyla ilgili olarak, ‘’AKP’ye tavsiyem şudur: Laikliğe aykırı eylemlerin odağı olmadığının savunmasını yapsınlar’’ dedi. Okay, iddianamenin kabulüyle, davanın usulüne uygun açıldığının tesbit edildiğini ifade ederek, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül yönünden ise oy çokluğuyla karar alındığını hatırlattı. Okay, Anayasaya göre, cumhurbaşkanının, seçildikten sonra işlediği suçlarla ilgili, vatana ihanet dışında yargılanamayacağına dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

‘’Yoksa cumhurbaşkanlarının, milletvekilleri gibi dokunulmazlığı yoktur. Yapılan açıklama, bu davanın esastan incelenmesine, usule ilişkin bir eksiklik olmadığının kabul açıklamasıdır. Siyasi partilerle ilgili kapatma davaları, kendine özgü bir tesbit davası mahiyetindedir.’’

Okay, siyasi partilerin kapatılmasını zorlaştırılmasına yönelik anayasa değişikliğinin gündeme gelmesi konusunda ise böyle bir anayasa değişikliklerinden vazgeçilmesini isteyerek, Okay, CHP’nin değişikliğin Genel Kurulda kabul edilmesi halinde Anayasa Mahkemesine başvuracağını bildirdi.

/ ANKARA

01.04.2008


 

Farklılıklarımız birleşmemize engel değil

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, hayat biçimleri, etnik kökenler, inanç ya da mezheplerin farklı olabileceğini ifade ederek, ‘’Bu farklılıklarımız bizi zayıflatmak yerine aslında güçlendiren bir zenginlik kaynağıdır’’ dedi.

Başbakan Erdoğan, ‘’Yeter ki biz bu şuura sahip olalım. Tekrar söylüyorum; Hiçbir farklılığımız, ortak hedefler etrafında kenetlenmemize, Cumhuriyetimizin nitelikleri ve milletimizin değerlerinde buluşup birleşmemize engel değildir, olamaz, olmamalıdır’’ diye konuştu. Erdoğan, televizyonlardan yayımlanan ‘’Ulusa Sesleniş’’ programında yaptığı konuşmada, her yıl gibi bu yıl da 18 Martta Çanakkale Deniz Zaferi’nin yıl dönümünün milletçe aynı duyguda buluşarak, gururla, heyecanla kutlandığını söyledi.

Çanakkale Zaferi’nin 93. yıl dönümünde, şehitler coğrafyasında, ölümsüz kahramanların, aziz şehitlerin manevi huzurunda bir araya gelindiğini kaydeden Başbakan Erdoğan, bu zaferin, tarihin, eşine az rastlanır en büyük kahramanlık destanlarından biri olduğunu vurguladı. Gelibolu Cephesi’nde verilen eşsiz mücadelenin, iki bakımdan Türk tarihinde çok özel bir yere sahip olduğunu kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu: ‘’O şanlı ecdadımız, bizim bugün millet olarak sahip olduğumuz birlik ve beraberliğin ne kadar sağlam temeller üzerine oturduğunu bütün dünyaya göstermiştir. İşte bu kardeşlik ruhumuz, bu kader birliğimiz sayesinde bu mukaddes topraklar üzerinde tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet olarak yaşamaya devam ediyoruz. Çanakkale ruhunda ifadesini bulan şehitlerimizin aziz hatırası göstermektedir ki en büyük sermayemiz, en büyük zenginliğimiz, birlik ve beraberlik içinde var olma irademizdir. Bu bir millet olma iradesidir, sarsılmaz bir kardeşlik ruhudur, bizi ebediyen birbirimize bağlayan yüksek bir şuurdur. Kolay değil, tarihin en zorlu sınavlarından geçerek bugünlere gelmiş bir milletiz. Tarihimize şöyle bir bakınca görüyoruz ki daha birkaç nesil önce ne badireler atlatmışız, ne bedeller ödemişiz.

En zayıf zamanımızda, yokluk ve mahrumiyet içinde bile ‘Çanakkale geçilmez’ dedirtmeyi başarmış bir milletiz. Bizi bir araya getiren tesadüfler olmamış, tam aksine müşterek değerler etrafında kenetlenmişiz.

Bizi bir ve bütün olarak geleceğe taşıyacak olan da işte bu sarsılmaz ruhtur. Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Cumhuriyetimizi medeni milletler camiasında hak ettiği konuma taşırken en büyük ilham kaynağımız, inanıyorum ki bu kardeşlik ruhu olmaya devam edecektir.

Yeter ki bizi tek bir millet yapan bu yüksek değerleri daima canlı tutmayı başarabilelim. Bugünden geriye doğru bakınca çok daha iyi anlıyoruz ki Cumhuriyetimiz, kuruluş felsefesi ve çağdaşlaşma idealleri doğrultusunda çok önemli mesafeler kat etmiştir.’’

/ ANKARA

01.04.2008


 

Cumhuriyet saldırısını yönlendiren kişi yakalandı

Cumhuriyet gazetesine molotof kokteyli atan ve kısa süre sonra yakalanan 3 çocuğun ifadesi doğrultusunda molotof kokteyllerini kendilerine veren zanlı yakalandı.

Olayın ardından yakalanan U.E. (13), O. A. (16) ve Coşkun Y.(18) isimli çocuklar Üsküdar Çocuk Şube Müdürlüğü’nde ifade verdi. 13 yaşındaki U.E.’in ifadesinde daha önceden tanıdıkları Bedirhan Ş.’nin yanlarına gelerek, “Tahsilata gidiyoruz” dediği öğrenildi. Bedirhan Ş.’nin çocukları alarak Cumhuriyet gazetesine götürdüğü, ellerine molotof kokteyli verdiği, ayrıca havaya ateş etmesi için Umut E.’ye tabanca verdiği öğrenildi. Nereye gittiklerini bilmeyen çocuklardan U.E.’nin, “Bedirhan Ş. bizi kandırdı. ‘Tahsilata gidiyoruz’ demişti. Sonra bizi o binaya götürdü. Çantasından çıkardığı molotof kokteyllerini bize verdi. Yakıp attık. Koşarak kaçtık. Silah verdi, havaya ateş etmemizi istedi. Korktum silahı yere attım” dediği öğrenildi.

/ İSTANBUL

01.04.2008


 

Türkiye’de ayıplı ve özürlü demokrasi anlayışı var

AKP 22. Dönem Balıkesir Milletvekili Turan Çömez, “Türkiye’de ayıplı ve özürlü bir demokrasi anlayışı var” dedi.

Türk Ocakları Uzunköprü Şubesi’nin düzenlediği “Türkiye’nin Yol Haritası” konulu sempozyuma konuşmacı olarak katılan eski Milletvekili Çömez, Osmanlı Devleti’nin en büyük yıkılma sebebinin ekonomi olduğuna dikkat çekerek, şu anda da Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğinin ipotek altına alındığını iddia etti. Çömez, AKP’nin kapatılma iddianamesi ile ilgili Türkiye’de ayıplı ve özürlü bir demokrasi anlayışı olduğunu, açılan kapatma davasından derin bir üzüntü duyduğunu vurguladı. Çömez, demokrasilerde partileri ancak milletin kapatabileceğine dikkati çekti.

/ EDİRNE

01.04.2008


 

YÖK Yürütme Kurulu’na iki yeni üye seçildi

Yükseköğretim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Özcan, YÖK Yürütme Kurulu’na iki üyenin seçildiğini bildirdi.

YÖK Genel Kurulu, Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan dün başkanlığında toplandı. Özcan, toplantıya yemek arası verildiği sırada gazetecilerin soruları üzerine YÖK Yürütme Kurulu üyeliğinden istifa eden Prof. Dr. Mustafa İlhan ile Prof. Dr. Fikret Şenses’in yerine Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu ile Prof. Dr. Ali Ekrem Özkul’un seçildiğini söyledi. Öte yandan, Özcan’ın ardından yemekhaneye giden Yüzbaşıoğlu, gazetecilerin ‘’YÖK Yürütme Kurulu üyeliğini kabul ettiniz mi?’’ sorusu üzerine, ‘’Kabul etmediğimi söyledim’’ cevabını verdi. Toplantıda, ayrıca, bazı komisyon raporlarının ele alındığı bildirildi.

/ ANKARA

01.04.2008


 

İlhan Selçuk hastaneye kaldırıldı

Cumhuriyet gazetesi Başyazarı İlhan Selçuk, kalp spazmı ve akciğer enfeksiyonu sebebiyle hastaneye kaldırıldı. Hastane yetkilileri, doktor kontrolüne alınan Selçuk’un kalp spazmı ve pnömani geçirdiğini ve bir hafta hastanede tedavi göreceğini bildirdiler.

Hastane yetkilileri, doktor kontrolüne alınan Selçuk’un kalp spazmı ve pnömani geçirdiğini ve 1 hafta hastanede tedavi göreceğini bildirdiler. İlhan Selçuk, “Ergenekon soruşturması” kapasamında gözaltına alınmış ve bir süre sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı.

/ İSTANBUL

01.04.2008


 

Başörtüsüne kırmızı boğa görmüş gibi saldıranlar var

Eski Millî Eğitim Bakanı Hasan Celal Güzel, ‘’Başörtüsü görünce, kırmızı görmüş boğa gibi saldıranlar var’’ dedi.

Güzel, Hatay’ın Dörtyol ilçesinde Eğitim-Bir-Sen tarafından düzenlenen ‘’Demokrasi ve Devlet Yönetimi’’ konulu konferansta yaptığı konuşmada, AKP’ye açılan kapatma davasının ardından Türkiye’de adalet ve yargıya güvenin kaybolmaya başladığını söyledi. Güzel, şöyle devam etti: ‘’İddianame yüzde 95 oranında başörtüsüyle ilgili. Başörtüsü görünce kırmızı görmüş boğa gibi saldıranlar var. Halbuki Türkiye’nin bugünlerde birlik beraberliğe çok ihtiyacı var. Ben, ne zaman konferanslara başlasam, Türkiye’de demokrasi tehlikeye girmiştir. Ben, şimdi yine yollara düştüğüme göre, yine demokrasi tehlikededir. Türkiye’de darbe çığırtkanlığı var. Ergenekon çetesi de darbenin zeminini hazırlayan oluşumun bir parçasıdır. Mesut Yılmaz ve Süleyman Demirel de darbeci generallerin emir erliğini yapmıştır.’’

/ DÖRTYOL

01.04.2008


 

AB’nin genç nüfusa ihtiyacı var

Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Marc Pierini, AB’nin Türkiye’nin genç nüfusuna ihtiyacı olduğunu söyledi.

Pierini, İstanbul Bilgi Üniversitesi AB Enstitüsü ve Anadolu Üniversitesi (AÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi tarafından AÜ’de düzenlenen ‘’Türkiye ve AB arasında Kültürlerarası Diyalog’’ konulu konferansta, AB ile Türkiye ekonomik ilişkilerinde Gümrük Birliğinin önemli rolü olduğunu bildirdi. AB ekonomisinin Türkiye’ye ihtiyacı olduğunu ifade eden Pierini, şöyle konuştu:

‘’Türkiye’ye nerelerde ihtiyacı var AB’nin? Örneğin genç nüfusa sahip olduğu için. Kamuoyu tarafından Türkiye’nin katılımı biraz tehlikeli süreç olarak algılanabiliniyor. Üyelikle Türkiye’nin göç dalgasını da beraberinde getireceği düşünülüyor. Ancak her koşulda böyle bir göç dalgasına AB’nin ihtiyacı var. Çünkü ihtiyaç duyduğumuz işleri üretemiyoruz. Üç yıl önce Avrupa Komisyonu iş gücü piyasasıyla ilgili bir çalışma yaptı. 2010-2030 yılları arasında mevcut büyüme oranlarıyla AB’de 20 milyon işçi azalacak. Bu 20 milyonluk kaybı da bir şekilde telafi etmek gerekecek. Önümüzdeki 50 yıl içerisinde olabilecek bir şey, ancak bunu şimdiden telafi etmeye başlamamız lazım. Dolayısıyla Türkiye, kamuoyunun algısına ters düşecek şekilde problemin çözümünün ilk parçası olacak.’’

Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu Başkanı Pierini, bunun yanında Türk ekonomisinin de AB’ye ihtiyacı olduğunun görüldüğünü belirterek, ‘’Çünkü AB hedefinin bir çapa etkisi var. AB’nin iç pazarına entegre olması, Türkiye’ye pek çok konuda fayda sağlayacak. Müktesebatın kabulüne ilişkin yasal değişiklerle olacak. Olmaya başladı. Yoksullukla mücadele gibi birçok alanda olumlu faydaları olacak’’ dedi.

AB’nin de Türkiye’nin üyeliğiyle pek çok konuda fayda sağlayacağını söyleyen Pierini, şöyle devam etti: ‘’Bunlar arasında barış ve istikrarın sağlanmasında askeri kabiliyetlerin kullanımı yer alıyor. Bütün bunlarla ilgili Türkiye’nin AB’ye katacağı çok şey var. Afganistan, Balkanlar, Afrika, neresi olursa olsun, AB, sistemin gerekli teçhizat ve askeri kabiliyetlerini seferber edebilmek için uğraşıyor. Türkiye bu anlamda da fayda sağlayacak AB’ye. Katılım süreci hakikaten sancılı, uzun soluklu bir süreç. İşe yarıyor. Pek çok ülkede de böyle oldu.’’

AP SİYASETÇİLER 301’İN ARKA PLANA

ATILMASINDAN MEMNUN DEĞİL

Büyükelçi Marc Pierini, bu müzakere süreçlerinde karşı karşıya geldikleri anların da olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

‘’AB’ye üye 27 farklı ülke ve demokrasiden bahsediyoruz. Bu devletlerde siyasi beyanlarda bulunuluyor, seçimler yapılıyor, siyasi gelişmeler oluyor. Bir buçuk yıl önce geldim Türkiye’ye. 27 AB üyesinde belli bir sürede çıkabilecek kadar siyasi mesele, bir haftada Türkiye’de çıkabiliyor. Yani Türkiye bu kadar çok şey üretebiliyor. Birtakım ters beyanlar da olabiliyor. Türkiye nereye ait? AB’ye ait mi değil mi gibi... Demokraside ifade özgürlüğü vardır. Önemli olan AB nezdinde alınan kararlardır. Ortak bir karar çıkması gerekiyor ki öyle oldu. Oy birliğiyle müzakerelerin başlanmasına karar verildi. Seçim sonuçlarına bağlı olarak siyasi atmosferde iniş ve çıkışlar olabilir ama süreç devam ediyor. Türkiye’nin de bir sürü beyanları oluyor. Bizler çoğu kez şunları duyduk. ‘Bu müzakereler haksız. Türkiye’ye farklı kriterler uygulanıyor. AB Türkiye’yi bölmeye çalışıyor’ diye. Böyle bir şey yok tabi ki.’’

Pierini, müzakerelerin siyasi hayattan farklı olmasına karşın tamamen soyutlanabilecek durumda da bulunmadığını ifade ederek, ‘’Türkiye’de bugün gördüğümüz, katılım sürecinde ihtiyaç duyulan birtakım reformlardır. İfade özgürlüğünün yani Türk Ceza Yasasının 301. maddesinden bahsediyorum. İç siyasi tartışmalar neticesinde arka plana düştü. Avrupa Parlamentosu üyesi siyasetçiler 301’in arka plana atılmasından memnun değil’’ dedi.

/ ESKİŞEHİR

01.04.2008


 

Mart ayında 64 terörist etkisiz hale getirildi

Sınır ötesinde gerçekleştirdiği hava ve kara harekatının ardından yurt içine yönelen güvenlik güçleri, Mart ayında terör örgütü PKK’ya yönelik yaptığı operasyonlarda 64 teröristi etkisiz hale getirdi.

Kara harekatıyla terör örgütüne büyük zayiat veren Mehmetçik, iklim şartlarının değişmesiyle birlikte Doğu ve Güneydoğu’da terörist avına çıktı. Havaların ısınmasıyla sığınaklardan çıkıp yer değiştirmeye çalışan teröristlerin izini süren güvenlik güçleri, zaman zaman sıcak çatışmaya giriyor. Eylem amacıyla Kuzey Irak’tan Türkiye’ye sızmaya çalışan teröristlere karşı teyakkuzda olan güvenlik güçleri, terör örgütüne büyük darbe vuruyor. Mehmetçiğin Mart ayında yurt içinde örgüte yönelik düzenlediği operasyonlarda ise 27 terörist ölü, 24 terörist sağ, 13 terörist ise teslim olmak üzere toplam 64 terörist etkisiz hale getirildi. Bu arada, teröristlerin, 2008 yılının ilk 3 aylık döneminde araziye kurdukları 43 mayın tuzağında tam 1.5 ton amonyum nitrat kullandığı tespit edildi.

/ DİYARBAKIR

01.04.2008


 

Meşrutiyet, İslâmın gereği

“Meşrutiyetin 100. Yılında Türkiye'nin Demokrasi Serüveni" panelinde konuşan hukukçu-yazar Nihat Derindere, "Doğu'da aşiretler, meşrutiyet ve demokrasi hakkında çok sert fikirlere sahipken, Bediüzzaman, meşrutiyetin İslâmın gereği olduğunu savunmuştur" dedi.

Bediüzzaman Haftası münasebetiyle Yeni Asya AdıyamanTemsilciliği tarafından düzenlenen “Meşrutiyetimizin 100. Yılında Türkiye’nin Demokrasi Serüveni” konulu anma toplantısı coşkuyla gerçekleşti. Adıyaman Hisar Düğün Salonunda düzenlenen toplantıya oldukça yoğun ilgi vardı. Şükrü Güler’in sunduğu program, Murat Maraşlı’nın Kur’ân tilavetiyle başladı. Murat Maraşlı’nın şiirlerle ve Hasan Feyzi’nin Üstad’a hitaben yazdığı Ayrılık kasidesiyle renklendirdiği toplantıda Bediüzzaman sevgisi doruğa çıktı.

Eğitimci İsmail Zorlu, yaptığı açış konuşmasında Türkiye’nin yüz yıllık demokrasi serüvenine değindi ve Yeni Asya gazetesinin 39 yıllık yayın hayatı boyunca demokrasi mücadelesindeki tavizsiz duruşunu koruduğunu hatırlattı. “Bediüzzaman’dan Çözümler” konulu bir konuşma yapan Yrd. Doç. Dr. Cüneyt Gökçe de, onun maddî ilimler ile birlikte manevî ilimlerin birlikte okutulması için çalıştığını ve bunun için ‘Medresetüzzehra’ adını verdiği üniversite için devrin yöneticilerine başvurduğunu anlattı. Gökçe şöyle konuştu: “O medresede fen ilimlerinin eksikliğini görmüş, mekteplerde de dinî ilimlerini öğretilmemesinden dolayı üzülmüş ve bu ikisinin birlikte öğretilmesini teklif etmiştir. Bunun için de kuş misalini anlatarak kanatlardan biri eksik olursa uçamayacağına dikkat çekmiştir. Eğitim dili olarak da Arapça'nın yanı sıra mahalli dillerden de yararlanılmasını teklif etmiştir”

HALKSIZ YÖNETİMLERE KARŞI ÇIKTI

Daha sonra konuşmak için kürsüye gelen Hukukçu-Yazar Nihat Derindere ise, konuşmasında, halkın desteğini almayan yönetimlerin meşrû olamayacağını hatırlatarak, Bediüzzaman’ın da bundan hareketle “İslâmî idare meşrutî idaredir. Meşrutiyette keyfî yönetim olmaz” dediğini ifade etti. Keyfî idarelerin önüne geçmek için yönetimlerde halkın desteğinin arandığını ifade eden Derindere, millî mutabakat ve sosyal barışın ancak bu şekilde sağlanabileceğini söyledi.

Bediüzzaman’ın “Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam,” “Ben meşrutiyeti şeriat adına alkışladım” sözlerini hatırlatan Derindere, “Çünkü o meşrutiyetin Türkiye’ye yüzünü ilk kez gösterdiği 1908 yılında meşrutiyeti hak ve hakikat kahramanı olarak alkışlamıştır. Doğuda aşiretler meşrutiyet ve demokrasi hakkında çok sert fikirlere sahipken Bediüzzaman onları ikna etmiş ve meşrutiyetin İslâm’ın gereği olduğunu savunmuştur. Çünkü dört halife döneminde bu fikirler esaslı bir şekilde tezahür etmiş ve halk egemenliğinin yaşandığı bir toplumsal yapı oluşturulmuştur” diye konuştu.

Konuşmaların ardından Risâle-i Nur Enstitüsü tarafından hazırlanan “Meşrutiyetten Demokrasiye Bediüzzaman” isimli sinevizyon gösterildi. Adıyamanlıların ilgi ve heyecanla takip ettiği toplantıya, Adıyaman Milletvekili Hüsrev Kutlu ile Belediye Başkanı M. Necip Büyükaslan da katıldı.

Nurettin GÜRSOY / ADIYAMAN

01.04.2008


 

Yağışlar çiftçiyi güldürdü

Yurt genelinde iki gündür etkili olan sağanak yağış, üreticinin yüzünü güldürdü. Yağışların özellikle hububat ekili alanlarda rekolteyi artıracağı bildirildi.

Adana Seyhan Ziraat Odası Başkanı Süleyman Girmen, yaptığı açıklamada, üreticiler olarak uzun süredir böylesine bir yağışı beklediklerini söyledi. Yörede iki gündür etkili olan sağanak yağışın çiftçilerin yüzünü güldürdüğünü belirten Girmen, ‘’Bu yağışların tüm ekili alanlara faydası olacak. Ancak, özellikle hububat ekili alanlara daha büyük faydasının olacağını düşünüyoruz. Uzun süredir beklediğimiz bu yağışların, rekolteyi artıracağını umuyoruz’’ dedi. Girmen, yağışların kuraklık tehlikesi açısından da önemli olduğunu ifade ederek, su kaynaklarının tarımsal sulamanın yanı sıra bütün alanlarda tasarruflu bir şekilde kullanılması gerektiğini kaydetti.

/ ADANA

01.04.2008


 

Marmara’nın dibine rasathane

Marmara Denizinde mikro düzeydeki depremleri ölçmek ve muhtemel deprem sonrası oluşacak tsunami için erken uyarı yapabilmek amacıyla Marmara Denizinin güneyine 10 adet geniş bantlı sismik istasyon, deniz dibine de 5 adet deniz dibi rasathanesi yerleştirecek.

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştıma Enstitüsü ile Türk Telekom tarafından ortaklaşa yürütülecek ‘’Sismik Veri İletim Platformu-SVİP’’ Projesi, Çırağan Sarayı’nda düzenlenen basın toplantısıyla tanıtıldı. Proje ile Marmara Denizi’nde mikro düzeydeki depremleri ölçmek ve muhtemel deprem sonrası oluşacak tsunami için erken uyarı yapabilmek amacıyla Marmara Denizi’nin güneyine 10 adet geniş bantlı sismik istasyon, deniz dibine de 5 adet deniz dibi rasathanesi yerleştirecek.

/ İSTANBUL

01.04.2008


 

Binlerce kişi hacı olmak istiyor

Kutsal topraklara gitmek isteyen binlerce kişi il müftülüklerine başvuruyor. Hac kayıtları sonra erdi, ancak birçok il, kontenjanın çok üzerine çıktı. Kayseri’de yedeklerle birlikte yaklaşık 3 bin kişi hacca gidebilecek.

Ancak 18 bin 205 kişi Hacca gitmek için başvuruda bulundu. İl Müftüsü Şaban İşlek, Kayseri’den her yıl yedeklerle birlikte yaklaşık 3 bin kişinin Hacca götürülebildiğini bildirdi. Her yıl kayıt yaptıranların sayısının arttığını belirten İşlek, insanların kutsal topraklar için büyük bir hevesi olduğunu belirtti. İslâm âlemi açısından böyle yoğunluğun mutluluk verici olduğunu kaydeden İşlek, başvuranların hepsini götürememekten dolayı bir üzüntü içerisinde olduklarını vurguladı.

/ KAYSERİ

01.04.2008


 

Sınavlarda kâğıt devri bitiyor

Malatya Atatürk İlköğretim Okulunda görevli bilgisayar öğretmeni Orhan Altan, 6 yıldır üzerinde çalıştığı ‘’Bilgisayar Sınav Programı’’nın yazılımını yaptı. Şifrenin girilmesiyle açılacak sınav programı ile öğrenciler sınavdan hemen sonra aldıkları notu öğrenebilecek.

Orhan Altan, yaptığı açıklamada, Fırat Üniversitesi Bilgisayar Öğretmenliği ve Bilgisayar Donanım olmak üzere iki ayrı bölümden mezun olduğunu, 5 yıldır öğretmenlik yaptığını, 2002 yılından bu yana ‘’Bilgisayar Sınav Programı’’nın üzerinde çalıştığını söyledi. Çalışmalarını bu yıl tamamladığını, yazılımını yaptığını ve Kültür ve Turizm Bakanlığından programın telif hakkını aldığını anlatan Altan, şöyle konuştu: ‘’Programla, öğretmenler kâğıt okumayacak. Aynı anda sınıftaki bütün öğrenciler sınava başlayacak. Sınav bitince bilgisayardan notunu öğrenecek. Sınava başlarken öğrencilere o sınava ait şifre verilecek. Şifreyi giren öğrenci soruları görecek ve cevaplayacak.’’

/ MALATYA

01.04.2008


 

En fazla antibiyotik tüketiyoruz

Türkiye'de geçen yıl yüzde 16.2’lik oranla en fazla tüketilen ilaç grubunun antibiyotikler olduğu bildirildi.

İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası (İEİS) verilerinden derlenen bilgiye göre, 2007 yılında, Türkiye’de reçeteli ilaç pazarında 11 milyar YTL (6,2 milyar avro) değerinde 1.3 milyar kutu ilaç satışı gerçekleşti.

Pazar, bir önceki yıla göre tutar olarak yüzde 17, kutu olarak da yüzde 10 büyüme kaydetti. 2007 yılında pazara yeni giren ilaçların oluşturduğu genişleme ve sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesiyle ilaca erişimin artması, büyümeyi sağlayan temel etkenler arasında gösteriliyor. Ülkedeki pazar payı 2003’te yüzde 19.9, 2006 yılındaki payı ise yüzde 16.7 olan antibiyotikler, pazar payında düşüş yaşanmasına rağmen geçen yıl da yüzde 16.2’lik oranla en fazla tüketilen ilaç grubu olma özelliğini korudu. Antibiyotikleri, yüzde 12.8’le kalp ve damar, yüzde 8.5’le romatizma, yüzde 7.8’le onkoloji ve yüzde 7.1’le sinir sistemi ilaçları takip etti.

01.04.2008


 

Afrika’nın umudu da, ışığı da Türkiye!

Maddî imkânsızlıklar ve doktor yetersizliği sebebiyle yıllarca göremeyen katarakt hastalarının talihsizliği Türkiyeli yardım kuruluşlarının ve gönüllü doktorların bölgeye gitmesiyle değişmeye başladı.

Sağlık Bakanlığı ve Türk İşbirliği Kalkınma Ajansı(TİKA)’nın destek verdiği İHH İnsani Yardım Vakfı ve Dayanışma Vakfı işbirliğiyle hayata geçirilen “Afrika Katarakt Projesi” Sudan’da devam ediyor. Sudan’ın başkenti Hartum’da katarakt ameliyatları için “Türk Göz Hastanesi” açıldı. 2007 Eylül ayından beri bu hastanede 5 bin kişi ameliyat ettirilerek ışığa kavuşturuldu. 20 bin kişi de muayene edildi. Önceki gün ise hastanenin resmi açılışı yapıldı. Açılışa katılan Sudan Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Dr. Abdulkadir Kemal, kendilerine yardım elini uzatan Türkiye halkına minnettar olduklarını söyledi.

Açılışa katılan bir diğer isim Sudan Körlükle Mücadele Projesi Başkanı Dr. Kemal Haşimi de, Sudan’da her yıl 1000 çocuğun katarakt hastalığı yaşadığını ifade etti. Haşimi, “Nüfusumuzun yüzde 4’ü görme problemi yaşıyor. Bu problemin üstesinden gelmek için her yıl 200 bin katarakt ameliyatı yapmalıyız. Bu noktada Türkiyeli kardeşlerimizin başlatmış oldukları kampanya bizi fevkalade memnun etmiş, bu yöndeki umutlarımızı artırmıştır” dedi. Türkiye Sudan Büyükelçisi Fatih Ceylan ise katarakt projesiyle ilgili olarak, “Bu proje aynı zamanda Afrika ile Türkiye arasında önemli bir köprü kurmaktadır. Türkiye’de Afrika’nın, Afrika’da Türkiye’nin tanınmasına önemli katkılarda bulunmaktadır” şeklinde konuştu.

İHH Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Oruç da, “6 Afrika ülkesinde ameliyatlar yaptık. Benin’de 390, Gana’da 281, Togo’da 300, Çad’da 150, Nijer’de 165 ve Sudan’da 5 bin katarakt hastası, ameliyat edildi. Sudan’daki bu hastanemizde günlük ortalama 35 kişiyi ameliyat ediyoruz. Gerekli alt yapının tamamlanmasıyla Afrika’nın diğer 4 ülkesi Somali, Etiyopya, Burkina Faso ve Mali’de de ameliyatlar başlayacak” dedi. Türk Göz Hastanesi’nin resmi açılışına Rusya, Cibuti, Mısır, İspanya ve Brezilya’nın büyükelçileri de katıldı. Dr. Rukiye nöbeti başka bir doktora devretmeye hazırlanıyor Katarakt ameliyatlarını hiçbir fedakârlıktan kaçınmayarak Afrika’ya giden gönüllü doktorlardan oluşan Çöl doktorları yapıyor. Sağlık Bakanlığı’nın idari izinli saydığı bu doktorlar bir ay bölgede kalıyor. Daha sonra başka doktorlar geliyor. Dr. Rukiye Uslup da yaklaşık bir aydır Hartum’da katarakt hastalarını ameliyat ediyor. 300 kişiyi ameliyat etmiş. Birkaç gün sonra Türkiye’ye dönüyor. Onun yerini Çöl Doktorlarından başka bir gönüllü doktor alacak.

Rukiye Uslup, duygularını anlatırken “Bu insanların gözlerinin açılmasına vesile olduysak ne mutlu bize. İçim rahat bir şekilde ülkeme dönüyorum. Geride gözleri açılan 300 kişiyi bıraktım. Göz doktoru meslektaşlarıma sesleniyorum. Burada şartlar kötü değil. İHH ve Dayanışma Vakfı, bütün imkânları sağlıyor. Bir ay Türkiye’den ayrılmak uzun bir süre değil. Ama bu insanların hayatları boyunca görmeden yaşamaları kadar uzun bir süre olamaz” diye konuştu. Sudan’da 2 milyon katarakt hastası var. Sudan, Afrika’nın en büyük ülkesi. Türkiye’nin yaklaşık 3 katı büyüklükte bir ülke olan Sudan’da katarakt vakası sayısının 2 milyonun üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Doktor yetersizliği ve maddi imkânsızlıklar sebebiyle yüz binlerce insan yıllarca görememekte, hatta çoğu ışığa kavuşamadan ölmekte. Katarakt Projesi, aynı zamanda yerel doktorların katarakt ameliyatlarını yapacak uzmanlığa erişmelerini de sağlıyor. BİZ GÖRÜRSEK, ONLAR DA GÖRECEK Türkiye’nin Sudan Büyükelçisi Fatih Ceylan, Sudan ile Türkiye’nin tarihten gelen dostukları olduğunu hatırlatarak, “Ancak medya, zaman zaman yaptığı yayınlarla bu dostuğa zarar veriyor. Ocak ayında gerçekleşen Sudan Cumhurbaşkanı Beşir’in Türkiye ziyareti buna bir örnek. Bazı yazarlar, Amerikan gazetelerinin bakışıyla ziyareti değerlendirdi ve bence çok yanlış yaptı. Genelde Afrika ve özelde Sudan ile tarihe dayalı ilişkilerimiz var ve bu ilişkileri geliştirmeyiz” şeklinde konuştu. Aynı toplantıya katılan Sudan Türk İşadamları Derneği Başkanı Oktay Ercan da, “Sudan bugün için gelişmemiş görünüyor. Ama yapılan yatırımlar Hartum’un 10 yıl sonra Dubai olmasını sağlayacak. Türkiye burayı ihmal etmemeli ve kapılarını açmak için geç kalmamalı” dedi.

Faruk ÇAKIR / HARTUM

01.04.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri