Her Allah’ın günü siyaset yazarken, öyle olur ki, bazı toplara girmek içimden gelmez. Şu konu kapansın da yazmaktan kurtulayım duygusu içimi kemirir.
Ama bazen konu daha inatçı çıkar, sonunda çaresiz yazarım.
Kuzey Irak operasyonuyla ilgili tartışma da böylesi konulardan biriydi.
Yarım mı kaldı, zamanında mı bitti, Amerika derhal çıkın mı dedi, asker, başbakandan habersiz kendi başına buyruk mu davrandı derken içime afakanlar bastı.
Kuru, analitik bir yazıyla yetindim. Perde arkasını pek bilemediğim, askeri yanı ağır basan bir konuda fazla iddialı yorumlardan kaçındım.
Ancak, operasyonun bazı adreslere postaladığı mesajlardan dolayı yararlı olduğunu, özellikle kısa sürmesini de doğru bulduğumu belirttim.
Ölüm, kan ve gözyaşı demek olan operasyon kısa sürdü diye hükümetle askere insaf dışı eleştiri okları atan muhalefeti de sorumsuzlukla suçladım.
Sonra sustum.
Araya Brüksel’de, Avrupa Parlamentosu’ndaki bir Kürt konferansı girdi. Üç gün idare ettim. Ama yine kurtulamadım bu konudan.
İnatçı çıktı!
Birkaç satır yazmak farz oldu, satır başlarıyla da olsa...
CHP lideri Baykal ve bazı sözcüleri, operasyonla ilgili olarak işin başından itibaren sivil paşalar gibi davrandılar, ölçüyü kaçırdılar. Kan ve gözyaşı demek olan operasyon üzerinden muhalefet yapayım derken, sorumsuz bir çizgiye düştüler, askerle de, kamuoyuyla da çatıştılar.
İlginç olan şuydu:
Asker bu kez iktidara değil, muhalefete muhtıra verdi!
Şaka yollu söylenir:
Türkiye’nin gerçek sorunu yetersiz muhalefettir; iktidarın alternatifsizliği Türkiye’nin işini zorlaştırıyor; asker, asıl muhtırayı muhalefete verse...
Sonunda bu da oldu.
Askerle muhalefet kapıştı.
Türkiye tuhaf memleket.
Bazen tımarhane gibi...
Adı demokrasi olan bir rejimde muhalefetle asker kamuoyu önünde kavga ediyor, ağız dalaşı yapıyor. Genelkurmay’dan muhalefete zehir zemberek bildiri çıkıyor.
Muhalefet sözcüleri şaşkın.
Anlaşılan hazırlıksız yakalandılar.
Baykal alınmış, üzülmüş...
Kürsüdeki CHP liderinin o her zamanki bağırış çağırış halini izlerken bir soru aklıma takıldı:
Asker iktidara muhtıra verince iyi, muhalefete verince kötü, öyle mi?..
Askerin demokrasiyle zerre kadar bağdaşmayan 27 Nisan Muhtırası’na selam duran Baykal ve sözcüleri, sıra kendilerine gelince şaşırıp kaldılar. Biraz da komik duruma düştüler, “Muhtıranın adresi biz değiliz!” derken...
Yanlış anlaşılmasın.
Muhalefet, bir askeri operasyon konusunu sorgulayabilir, bu açıdan askeri de eleştirebilir.
Ama bu açıdan Baykal da, MHP lideri Bahçeli de kantarın topuzunu kaçırdılar.
Tabii burada olağandışı olan, askerin muhalefete muhtıra vermesi ya da kamuoyu önünde muhalefet partileriyle polemik yapar duruma düşmesidir.
Bu yanlıştır.
Silahlı Kuvvetler parti değildir.
Parti gibi davranamaz.
Davranmamalıdır.
İktidarla muhalefet, inşallah, bu olaydan gerekli dersi çıkarır ve asker-siyaset ilişkisine ikisi birlikte demokratik rejim penceresinden bakmaya başlarlar.
Dileğimiz bu.(...)
Milliyet, 7 Mart 2008
|