Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kandil Dağı’ndaki bazı PKK hedeflerini bombalaması... Medyada yer alan kimi haber ve yorumlarda iddia edildiği gibi... Örgütün “çökertildiği”, “belinin kırıldığı”, “tarumar edildiği” anlamına geliyor mu?
Sanmıyorum...
Muhakkak ki örgüte bir miktar zarar verilmiştir. Ama o kadar!
Bu operasyonlardan çok önce, katıldığım bir TV programında, Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün, vurulması gereken hedefleri sayarken, ağzını doldura doldura, Kandil’de “üç” tane jeneratör olduğunu söylemiş, “Adamlar elektrik üretiyor, elektrik” demişti.
Ben de, muzırlık olsun diye, “Duyamadım, ‘kaç tane’ demiştiniz” diye sormuştum.
Aygün de faka basıp tekrar “Üç” deyince... Diğer katılımcılar bıyık altından gülmüştü.
***
Haksız değillerdi elbette.
Çünkü savaş tarihi bize hava saldırılarının düzenli orduları dağıtabildiğini... Kentlere, çeşitli tesislere büyük zarar verdiğini... Buna karşılık gerilla tipi mücadeleye karşı fazla işe yaramadığını gösteriyor.
Zaten sözü, yorumu ciddiye alınacak tüm emekli komutanlar da, “Kandil’e komandoları göndermeden... Mağaraları tek tek temizlemeden” bu işin hallolmayacağını belirtiyor. Özetle Kandil’in bombalanması, askeri olmaktan siyasi ve moral bir operasyondur.
Bir kere, çok çeşitli çevrelere “mesajlar” gitmekte... İşte iki örnek...
Barzani’ye: “ABD’ye güvenerek bize babalandın ama gördüğün gibi ABD ile ortak hareket ediyoruz...”
Halka: “Endişelenmeyin, hâkimiyet bizde, şehitlerin kanı yerde kalmayacak...” Bunlar siyasi mesajlardır.
Moral üstünlük de çok önemli elbette... PKK, Kandil gibi korunaklı bir coğrafyada huzursuz edilmekte... Elini kolunu kıpırdatamaz hale getirilmekte... Başka tarafa gitmeye zorlanmakta...
***
Tabii kendimizi kandırmayalım: ABD ile işbirliği çerçevesinde gerçekleştirilen bu operasyonlar... İşin mantığı gereği, yine “ABD’nin çizdiği sınırlar” içinde kalmakta...
Yani ABD, PKK’yı “hangi şekle sokmak”, “ne tarafa yönlendirmek” istiyorsa, tam da o yapılmakta. Eğer ABD, PKK’yı gerçekten Türkiye’ye saldıran bir unsur olmaktan çıkarmak istiyorsa... (Ki bütün ipuçları bu yönde; tersine bir veri ise yok!..)
O halde önümüzdeki dönemde hava saldırılarından başka şeylerin de yapılması gerekiyor.
Çünkü şu nokta açık: Havadan bombalamakla PKK bitmez. “Siner, susar, pusar” ama yok olmaz.
Dolayısıyla PKK’ya karşı “başka türde” askeri operasyonlar da yapılacak. Belki şimdi, belki ilkbaharda... Ama mutlaka yapılacak. Gerçekten “bitirmek” istiyorlarsa buna mecburlar.
PKK ise buna, Türkiye’nin büyük kentlerinde saldırılar düzenleyerek (sabotaj, bomba, canlı bomba, suikast, vs.) karşılık vermeye çalışacak herhalde.
Bu saldırılar... Halka büyük rahatsızlık verir... Muhalefet, hükümete bastırmaya başlar... “Meğer Kandil’i vurmak bir işe yaramamış” düşüncesini uyandırır...
O halde... Örgüte yönelik bir “Yeni Hayat” (adına ne derseniz deyin) programının uygulanması gerekiyor.
Önümüzdeki bu programın ne olduğunu, nasıl ve kime uygulanacağını göreceğiz.
***
Almanya, 1870’lerden 1940’lara Fransızlara büyük acılar çektirdi. Saldırdı, işgal etti, vurdu, kırdı, astı, kesti... Bu arada kendisi de ciddi dayak yedi.
Ama bugün iki ülke Avrupa Birliğinin temel direkleri durumunda.
Barışı ve huzuru sağlamak için bazen bağrına taş basmak gerekiyor.
Sabah, 27 Aralık 2007
|