Amerikan başkanlık seçimleri 11 gün sonra Iowa eyaletinde yapılacak bir eğilim yoklamasıyla başlayacak. Ardından New Hampshire ve Güney Karolina önseçimleriyle hız kazanacak. Bu eyaletler gerek nüfusa oranları, gerekse eğilimleri açısından ABD ortalamasını yansıtmasalar bile ilk olmaları nedeniyle boylarının üzerinde etkiye sahip.
Bu seçimlerde geçmişe oranla Cumhuriyetçiler dağınık görünüyor. Bush yönetiminin Irak fiyaskosu, son dönemde ortaya çıkan büyük emlak krizi ve ona bağlı finansal kriz Cumhuriyetçi Parti’yi zayıflattı. Geçen 30 yılda radikal bir programa sahip farklı çevrelerden militanların oluşturduğu bir koalisyonun kontrolüne geçen partinin disiplini sarsıldı. Aday olarak ortaya çıkan isimlerin hemen hiç biri seçmen çoğunluğuna fazla hitap edemiyor. Bunun görünen yegane istisnası Senatör John McCain. Parti içindeki güçlerini koruyan muhafazakar/dinci hizip tarafından sevilmiyor. Bu nedenle şansı şimdilik zayıf.
Kamuoyunun beklentisi, Demokratlar’ın başkanlığı ele geçireceği yönünde. Partinin aday kadrosunda kendini ABD siyasetinde kabul ettirmiş çok isim var. Önde gelen adaylar Hillary Clinton ve Barack Obama. Özellikle Iowa ve New Hampshire’de bu ikiliyi zorlayan, adaylar arasında en solcu/popülist politikaları savunan John Edwards’ın işi sevgilisi olduğu ve çocuk beklediği haberiyle zorlaştı.
Clinton’a antipatiyle bakılıyor
Hillary Clinton ulusal düzeyde en güçlü aday adayı olarak görülüyor. Kocasının da yardımıyla parti seçkinlerinin desteğini sağladı. Örgütü disiplinli ve adaylar arası tartışmalarda uzun zaman bilgisi ve tavrıyla öne çıkmayı başardı. Ancak Clinton’un ABD’de kendisine en fazla antipati duyulan şahsiyetlerden biri olma gibi bir yükü var. Onun da ötesinde kocasının tüm popülaritesine rağmen o dönemin ekonomik politikalarının bazı sonuçları aleyhine bir hava yaratmaya başladı.
Buna ek olarak tecrübesiz Barack Obama her şeye rağmen hem yarışta kalabiliyor, hem de ABD toplumunda giderek kabaran popülist ve sistem karşıtı bir dalgaya hitap edebiliyor. Gerçi gelecek dönemde Amerikan siyasetinin en önemli konusu sayılan sağlık sigortası meselesinde kamuoyuna sunduğu plan hayli muhafazakâr bulunuyor. Ancak kampanyasının, hayatları ekonomik krizle sarsılan, dinsel temalara da duyarlı kitlelerde bir karşılığı olduğu da anlaşılıyor. Siyah olmasına rağmen Obama’nın beyaz seçmenler indinde kredibilitesi yüksek. İlk kez Iowa eyaletinde kadınlardan aldığı destek, Clinton’unkini geçti.
Popülist siyaset etkili olacak
ABD bu seçime rahatsız, ekonomik açıdan korku içinde ve kafası karışık bir halde giriyor. Ülkede son 20 yıla damgasını vuran sermaye yanlısı politikaların ve artan gelir eşitsizliğinin etkileri daha çarpıcı hissedilmeye başladı. İktisatçı Paul Krugman’ın verilerine göre 1970’lerde şirket üst yöneticilerinin aldığı ücret ortalama işçi ücretinin 40 katı iken bugün 367 katına çıkmış. Son emlak kredileri krizinde 400 milyar dolarlık zarar bekleniyor. Bush döneminde ev sahibi olanların büyük kısmının hatta çoğunun evini yitireceği öngörülüyor.
Tüm bunların bir sonucu olarak ABD’de ciddi bir popülist dalgalanmanın seçimlere damgasını vurma ihtimali yüksek. Böyle bir sonucun ise dünya açısından da olumlu ve olumsuz pek çok yansımaları olacaktır. Iowa ve New hampshire’i iyi izleyin.
Sabah, 23 Aralık 2007
|