Ben aslında Fazıl Say’ın mutlu olmasını isterim. Ülkeyi terk etme düşüncesi beni yaralar. Aslında hiç kimsede böyle bir ülkeyi terk düşüncesi oluşmamalı.
Ama nasıl yapmalı? Gelin bir kere daha okuyalım Fazıl Say’ın sözlerini: “Bizim Türkiye rüyalarımız biraz öldü. Tüm bakan eşleri türban takıyor. İslamcılar zaten kazandı, biz yüzde 30, onlar yüzde 70. Şu anda değil ama ilerde Türkiye’yi terk etmeyi düşünüyorum. Biz artık azınlıkta kaldık, dışlanıyoruz. Ne ıvır zıvır adamları çağırdılar, beni, Çankaya’ya davete bile çağırmadılar. Böyle giderse, bir kızım var, onu da alır yurt dışına giderim.”
Biraz metin tahlili yapmak istersek; bu ifadede:
1. Türkiye’yi terk etmek istiyorum, tarzında bir karar cümlesi var.
2. Çankaya’ya ıvır zıvır adamların çağrıldığı, kendisinin çağrılmadığı şeklinde dışlanmışlık hissini ifade eden cümle var.
3. Türkiye rüyalarımız bitti, yüzde 30’uz, azınlıkta kaldık, gibi ümitsizlik ifadesi cümleler var.
4. Bir de karşı tarafa ilişkin tespitler var: İslamcılar kazandı.
Onlar yüzde 70. Bakan eşleri türbanlı. Bu ifadelerde en dikkat çekici olanı, hiç şüphesiz, “Onlar” diye işaretlenen ve “İslamcılar” diye somutlaştırılan kesimin “yüzde 70”lik bir çoğunluk oluşturduğu kanaati. Geriye kalanların tümü, bu ana tespite dayanıyor. Hemen söylenebilir ki bu yüzde 70’lik rakam Ak Parti’nin aldığı oy oranını ifade etmemektedir. Ak Parti 22 Temmuz seçimlerinde yüzde 47 oy almıştır. Demek ki Sayın Say’ın Ak Parti dışındaki yüzde 23’lük toplum kesimiyle ilişkileri de sağlıklı değildir. Burada bir adım daha gidilerek, “Acaba yüzde 30 kimlerden oluşuyor?” diye sorulabilir.
Çünkü yüzde 30’un bir oy hüviyeti varsa, onun hangi siyasi zeminde ortaya çıktığını bilmek de önemlidir. Çünkü bu bize, Sayın Say’ın mutluluk reçetesini anlama imkânı verecektir. Burada “Acaba CHP mi?” diye sorulabilir. Ancak CHP’nin oy oranı da yüzde 20’nin biraz altında biraz üstünde, yani yüzde 30’larda değildir. Şu söylenebilir ki, sayın Say’ı mutlu edecek toplum kesimi yüzde 30’u bile bulmuyor olursa iş daha dramatik hale gelmiş olacaktır. Başta da ifade ettiğim gibi, bu ülkede Fazıl Say dahil herkesin mutlu olması, hiç kimsede ülkeyi terk kırılganlığının oluşmaması istenir. Ama bir insan, böyle bir yüzde 70-30 denklemi kuruyorsa ve yüzde 70’i kendisini kuşatan bir topluluk olarak görüyorsa ne yapılabilir? Yüzde 70’lik rakam bir ülke ortalamasını vermek bakımından önemlidir.
Bir rüya gördünüz ve o toplumda onun yansıması olmadı! Ne yapacaksınız? “Ülkeyi terk ederim!” diyorsunuz. Bazı dostlarınız, “Kal mücadele et!” diyorlar. Şu ana kadar “Kal ve toplumunla uyum sağla!” diyene rastlamadım dersem yanlış olur mu bilmiyorum.
Kim bilir belki de “Bu toplumla uyum”u da “imkânsız” görüyordur sayın Say. Ben Fazıl Say’ın “terk” sözünü, gerçek bir terk niyetiyle söylediğini hiç düşünmedim. Yapmak istediği, bir kırbaç şaklatmak. Şok etkisi oluşturmak. Bir yerleri harekete geçirmek: Yüzde 30’a “Ne duruyorsunuz?” diye seslenmek. Aslında bu yöntemi ilk uygulayan o değil. Bir süredir bir yazarımız “Göbeğini kaşıyan adam” söylemiyle, çoğunluk iradesini aşağılamaya, derin fırçalarla da, askerden CHP’ye kadar herkesi ayağa kaldırmaya çalışıyor. Fazıl Say, “terk ederim” söylemiyle ayağa kalkma çağrısını Sarkozy’ye de göndermiş oluyor, farkı bu. Aslında “Fazıl Say mantığı, yüzde 30’u nasıl oluşturdu?” yu da tahlil etmek gerekir. Ben onun bile biraz “sera ürünü” olduğunu düşünürüm. Aslında “Yüzde 30 nedir?”i de sorgulamak gerekir. Acaba askeri müdahaleler, yüzde 70’i terbiye etmeye yönelik eylemler miydi? Fazıl Say’ın eline yetki geçse ne yapar yüzde 70’e? (...)
Bugün, 20 Aralık 2007
|