5 Kasım’da Bush’la görüşecek olan Başbakan Erdoğan’ın en kuvvetli argümanı “Terör sebebiyle kamu düzenimiz bozuldu” cümlesi olacakmış. Hatırlanacağı üzere 11 Eylül 2001’de ikiz kulelere düzenlenen saldırıların ardından ABD’li yetkililer hep bu cümleyi öne çıkardılar.
“Amerika’nın kamu düzenini bozan terör” gerekçesi gösterilerek önce Ocak 2001’de Afganistan, sonra Mart 2003’te Irak işgal edildi. Her iki ülkede işgal devam ediyor. Gelinen noktada öldürülenlerin sayısı Batılı kaynaklara göre 1 milyonu çoktan aşmış durumda. Sadece Ekim 2007’de Irak’ta 758’i sivil olmak üzere 888 kişi hayatını kaybetti.
Bu basit tablo bile, işgalin Afganistan ve Irak’a büyük felaket getirdiğini göstermeye yetiyor. Amerika, işgale teşebbüs ettiğinde öylesine zayıf gerekçeler kullandı ki, sonunda bütün dünya nezdinde güvenilirliğini kaybetti, Türkiye’de olduğu gibi dünyada da Amerika’dan nefret edenlerin sayısı yüzde 80’lerin üstüne çıktı.
Bundan Amerikan halkının sorumluluğunun payı nedir? Elbette sorumluluğun büyük bir bölümü yöneticilere ait. Siyasi, askeri ve bürokratik elit Amerika’yı büyük bir maceraya, sevimsiz bir pozisyona sürükledi. Birçok ülkede sıradan ve suçsuz Amerikan vatandaşları güvenlik içinde seyahat edemez hale geldi. Bütün bunlardan daha trajik olanı Afganistan ve Irak halkının, suçsuz sivil insanların çektiği büyük acıdır. Buna hiç kimsenin hakkı yoktu, hiçbir gerekçe bu acılara mesnet teşkil edemez.
Diyeceksiniz ki, Amerika’nın içine düştüğü ahlakî zaaf, sevimsiz durum ve Irak’ta oluşturulan bataklığın Türkiye’nin Kuzey Irak’a müdahale etmek istemesiyle ne gibi ilgisi var? Tabii ki bu iki fenomen arasında temelde illet benzerliği mevcut değil. Fakat herkesin kolayca yapabileceği bir analojinin, sevimsiz bir benzerliğin kurulmasına yol açabileceğini de akıldan çıkarmamak lazım.
Benzerlik şu ki, Türkiye, son aylarda “birden artan PKK saldırıları” dolayısıyla kayıp üstüne kayıp veriyor. PKK terörü, belli çevrelerin de ustalıklı yönlendirmesiyle geniş toplumsal bir tepkiye, haklı infiale yol açtı. Türkiye’nin her yerinde kitlesel gösteriler sürüyor. Açık ki, bu terörün durdurulması lazım. Terör vatani görevini yerine getiren gencecik askerlerin hayatına mal olmakta, anaların yüreğini dağlamaktadır. Denklem, ikiz kulelere düzenlenen saldırıyla örtüşmektedir: İkiz kulelere düzenlenen saldırı Amerikan kamu düzenini bozdu, terörü yapan El Kaide militanları Afganistan’da barınıyor. Afgan yönetimi (Taliban) El Kaide liderini teslim etmediği için Afganistan’a askerî operasyon düzenlenmiştir. Arkasından Saddam’ın -kitle imha silahına sahip olduğu iddiasına ek- “terör örgütlerini desteklediği” öne sürülmüştür; Saddam bunu reddetmiştir, ama Saddam güvenilmez bir adamdır, öyleyse kitle imha silahını yerinde yok etmek ve terör örgütlerini dağıtmak üzere Irak’a askerî operasyon düzenleme gereği ortaya çıkmıştır, operasyon yapılmıştır.
Bunun, PKK terörü, Barzani ve Kuzey Irak operasyonuyla benzerliği yok mu? Zahirde var: 1) Birinci önerme: PKK, Türkiye’ye karşı terör düzenlemektedir: Bu doğrudur. 2) İkinci önerme: Barzani PKK’yı koruyor, liderlerini Türkiye’ye teslim etmekten imtina ediyor, hatta Türkiye’ye karşı kullandığı iddia ediliyor (Barzani bunu reddediyor. Türk kamuoyundan bazıları Barzani’yi güvenilmez buluyor, dolayısıyla beyanını ve itirazını geçerli saymıyor. Yani bu önerme ortadadır.) 3) Üçüncü önerme: Yapılacak şey, fazla vakit kaybetmeden terör örgütünü yerinde imha etmek üzere Kuzey Irak’a girmektir. (Hüküm cümlesi kesindir, geri dönülmesi mümkün değildir.)
Bu bana “iyi bir formülasyon” gibi görünmüyor. Kim bu aklı Başbakan’a verdiyse hata etti. Hata sadece basit bir analoji kurmaktan ibaret değildir, daha feci olanı Türkiye’yi Kuzey Irak’ta ABD’nin Irak’ta düştüğü duruma düşürme istidadı taşımasıdır. İçimde bir kuşku var: Amerika, sağ gösterip sol vurdu; acaba Türkiye de Kuzey Irak’ta benzer bir pozisyona mı sürükleniyor?
Zaman, 3.11.2007
|