Önceki gün grup toplantısında konuşma yapan Başbakan Erdoğan, emekli subayların televizyon kanallarında yaptığı tez canlı yorumlara tepki gösterdi.
“Kanal kanal dolaşıp ülke birliğine kurşun sıkıyorlar.” cümlesiyle ifade edilen eleştiri, yeni bir kavrama dönüştü ve dünkü gazetelerin birinci sayfasında “tahrik memurları” şeklinde yer aldı. Başbakan, “Devlet olarak kurumlarımızla dayanışma içinde bu süreci işletirken..” demek suretiyle Türk Silahlı Kuvvetleri’yle uyum içinde çalıştıklarını özellikle vurguluyor ve ‘tahrik memurları’ diye isimlendirdiği kitleye ağır ithamda bulunuyor: “Sadece oraya (TV kanalına) gelip, acaba biz buradan şu anda hükümeti nasıl köşeye sıkıştırırız, hesapları bu.”
Başbakan’ın emekli subaylardan yakınması bıçağın kemiğe dayandığı andır. Çünkü uzun bir zamandan beri bazı emekliler siyasetin içine siyaset dışı metotlarla giriyor, psikolojik harbin yanıltıcı taktiklerine başvuruyor. Bu, tasvip edilebilecek bir yol değil. Bu nedenle emekli askerlerin siyaseti yönlendirmeye çalışması hem TSK’ya zarar veriyor, hem demokrasimize. Ve herkes bu durumdan rahatsız.
Lütfen hafızanızı yoklayın. Dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök Paşa da emekli subayların bazı faaliyetlerinden rahatsızlık duyduğunu belirtmiş; hatta onlara bazı çalışma alanlarının açılabileceğini, tecrübelerinden yararlanmak üzere bazı gayretlerin ortaya konulabileceğini söylemişti. Konu sadece iktidardaki AK Parti ile ilgili değil; birçok siyasî yapı, parti içi illegal örgütlenme ve yönlendirmelerden rahatsız. Mesela emekli bazı subaylar bir ara MHP’nin iç işlerine bizzat müdahale eder hale gelmiş, ülkücü gençler üzerinden parti yönetimini zora sokan çalışmalara girmişti. O dönemde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ülkücü.org’a beyanat vermiş “bazı emekli askerlerin partiyi karıştırmak istediği”ni ifade ederek sert bir çıkış yapmıştı. Daha sonra “bazı emekli memurlar” diye düzeltilen ifadenin muhatapları gayet iyi biliniyordu. Nitekim o gruptan bazıları ulusalcı kanatta aktif görev almış ve MHP’yi yıpratmak için akla hayale gelmedik işler denemişti...
Bazı emeklilerin, eski Maocuların dergi ve partilerinde kışkırtıcılık yaptığı herkesin malumu. 28 Şubat döneminde anormal çıkışlarla halkı küstüren kimilerinin de bazı marjinal gazetelerde atıp tuttuğu ve ideolojik şartlanmışlığa devam ettiği de aşikâr... Cumhuriyet Mitinglerinde sadece katılımcı değil, düzenleyici, yönlendirici, teşvik ve tahrik edici roller üstlendikleri de bilinen bir gerçek. Hatta muteber bir internet sitesinde Cumhuriyet mitinglerinde “emekli ve muvazzaf” askerlerin de bu mitinglerde siyasî eylem yaptığı yazıldı, çizildi.
Emekli devlet memurlarının siyasetle iştigal etmesinde problem yok; hatta alenen siyasetin içinde olmalarında fayda da bulunabilir. O yüzden Başbakan, Kuzey Irak’a girilsin diye ileri geri konuşan emeklilere önceki gün şu çağrıda bulundu: “Bu işleri çok iyi biliyorlarsa, girerlerdi bir partiye, siyasete soyunurlardı.” Doğru bir tespit. Madem terörü bitirmenin yollarını çok iyi biliyor ve hükümetleri aşağılayarak açıklamalar yapıyorsun girersin siyasete, alırsın inisiyatifi... Problem siyasete girilmesi değil; siyasetin siyaset dışı yöntemlerle yönetilmesi ve halkın bambaşka bir alana çekilmesidir. Böyle bir uyarıya da ihtiyaç olduğu gözleniyor.
Bayrak ve “mantar tabancası” üzerine el bastırıp “ölmeye ve öldürmeye” yemin ettiren emekliler yansıdı kameralara. Danıştay saldırısından sonra bazı isimlerin çete bağlantısı çıktı ortaya. Bugün çetecilik suçundan aylardır içeride bulunan bazı emekliler var...
Milletimiz ordusunu sever; sevgisi de boşuna değildir, tarihî bir gerçekliği vardır. Ancak bazı maceraperest insanların illegal çalışması en çok bir zamanlar hizmet verdikleri Türk Silahlı Kuvvetleri’ne zarar veriyor. Bu hatanın telafisi, sadece ordumuz için değil, Türkiye’miz için de önemlidir. Çünkü az sayıda insanın yaptığı hata, bir kuruma mal edilemez; edilmemelidir de.
Zaman, 1.11.2007
|