Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 20 Eylül 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Tek bir kişi bile...

Yıllar yılı ilmik ilmik ördüğüm, kendimce desenler koyduğum yaşam biçi-mim nasıl da kıytırık etkenlere bağlıymış meğer! Türbanlı kızlar üniversitelere başörtüsü ile girerlerse, adamın biri bir başkasına “Ramazanda utanmıyor musun fosur fosur sigara içmeye” diye söylenirse; bir başkası “çek şu otobüsü de bir namaz kılıvereyim” derse birdenbire hayatlarımızın üzerine kara çarşaf gibi kara bulutlar inecek, yaşam tarzımız güme gidecek!

İnsanlar alıştıkları gibi değil de başka türlü yaşamaya başlayacak. Türkiye’nin binlerce iç ve dış dinamik sonucu oluşan çehresi birdenbire değişecek! İnsanların yaşam tarzı tersyüz olacak. Birinci ihtimal, bu saçmalıkları fikir diye ileri sürebilenlerin iyi niyetli olmaları ve başörtülü kızlar üniversiteye girmeye başlarsa başörtüsüzleri kovacağından, başı açıkların baskı karşısında örtünmek zorunda kalacağından samimi olarak, ciddi ciddi endişe etmeleridir.

İyi de, bu ne vahim bir teslimiyet ruhudur böyle? Bu ne aczdir, ne zayıflıktır? 80 yıllık Cumhuriyete bu kadarcık mı güveniyorsunuz siz? Laiklik bu kadar mı köksüz bu ülkede?

Cumhuriyete ve laikliğe bu kadar bağlı olan sizler, bir avuç başörtülü kızın baskısını (!) görünce arkanıza bakmadan kaçacak mısınız? Yaşam tarzınızı korumak için parmağınızı kapırdatmayacak mısınız? (...)

Ayrıca, bu çağda hangi mahalle baskısı genel toplumsal baskıyla başedebilir? Mahalle baskısının etrafımızı kuşatan o koskoca global baskının yanında esamisi mi okunur?

Mahalle mi kaldı ki, baskısı olsun? Diyelim ki kaldı; öte mahallelinin eli armut mu toplu-yor?

Evet, mahalle kavgasıysa mahalle kavgası! Zaten demokratik mücadele başka ne ki? Kim söyledi sivil toplumun “kıpırtısız bir liman” olduğunu?

Sivil toplum içinde her çeşit eğilim, her çeşit fikir boy verecek ve kıyasıya mücadele edecektir. Toplum da böyle mücadeleler içinde “büyüyecek”, olgunlaşacak ve demokratik “rüştünü” ispat edecektir. Bütün bunlarda korkulacak bir şey yok. Yeter ki her küçük dalaşmada birileri mahalle bekçisini çağırmaya koşmasın!

* * *

İkinci -ve asıl büyük- ihtimal; “mahalle baskısı” gibi devşirme laflarla halkı korkutmaya çalışanların kendi söylediklerine kendilerinin de inanmaması, asıl dertlerinin başka olmasıdır.

Son dönemde, bürokratik oligarşi lehine ve demokrasi aleyhine girdikleri bütün “savaş”ları kaybettiler. Demokratik ilerlemeyi durduramadılar. Şimdi, son bir çabayla özgürlükleri genişleten bir anayasanın önünü tıkamaya çalışıyorlar.

İşte, bunun için buldukları “son” çözüm de bu: Bu halk mürtecidir, irticacıları başımıza getirip duruyor, seçimden hiçbir zaman hayırlı bir şey çıkmıyor, sonunda halk eliyle din devleti kurulacak demek pek de kolay olmadığı için; “mahalle baskısı” diye bir kavrama sarıldılar dört elle. Neymiş; Ak Parti yönetimi değişmiş olabilirmiş, ona oy veren milyonlar da mürteci olmayabilirmiş. Ama fanatik bir tek kişi, koca bir ülkenin rejimini değiştirecek bir yangının kıvılcımı olabilirmiş!

Ehh, böyle tek bir kişi her zaman ve her yerde ortaya çıkabileceğinden, demek ki bu ülkenin “güvenilmez” olmaktan kurtulmasının çaresi yok; dolayısıyla demokrasiyle yönetilmek gibi bir şansı da yok!

* * *

Bütün bu saçmalıklar demokrasiden öcü gibi korkanların “son çırpınışları”ndan başka bir şey değil.

Hayır, bu defa kimseyi korkutmayı başaramayacaklar. Bu halk öcü masallarına inanmak için artık fazlaca büyüdü.

Bugün, 19.9.2007

Gülay GÖKTÜRK

20.09.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Türban’ı serbest bırakmanın yolu

  ’Liboş’ bir anayasa

  Amayasa

  Bunu beğenmedik, yenisini isteriz

  Tek bir kişi bile...


 Son Dakika Haberleri