Sanki aynı şeyleri yazıp durma hissi çöküyor bazen.
Israrla;
“Cumhuriyet ve(ya) demokrasinin alttakilere duyarsızlığı” nı yazmak gibi.
“Cumhuriyetçilerin ve(ya) demokratların her türlü tahakküme karşı çıkmamakta tutarsızlığı” gibi.
Ama tabii ki hayat hep aynı şeylerin tekrarı değil.
Yıllarını “emir - komuta” ile sadece “ast - üst” değil, aynı zamanda “alt - üst” olarak da geçirmiş, “üniforma” insanlarının;
Bir gün;
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde; Canları gibi sevdikleri memleketlerindeki Cumhuriyet, demokrasi ve hukukun onlara asla sunamadığı “eşitlik, hakkaniyet ve adalet” i arayacaklarını düşünebilir miydiniz?
Kimilerinin mutlaka, “ihanet, alt - üst ilişkilerinin zedelenmesi, teamüllere aykırılık, nifak, disiplinsizlik” diye niteleyip kendi rahatsızlıklarını rahatlatacağı bu olay;
Yani, on binlerce emekli astsubayla ordunun daimi personelinin yüzde 70’ini oluşturan on binlerce muvazzaf adına, hatta altlarında sayılan uzman jandarmalar ve uzman çavuşlar namına da “eşitlik, hakkaniyet ve adalet araması”;
Türkiye’de cumhuriyet ve demokrasinin hakikaten eşitlik, hakkaniyet ve adalet yoksunluğunun tartışılması;
İnsan haklarının her zihinde, her insanda, her kurumda ve her koşulda ciddiye alınması açısından son yılların en önemli girişimlerinden biridir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ni herkes istediği gibi anlar, anabilir ama;
“Alttaki”, “alt subay, az subay”, daha alttaki binlerce uzman jandarma, uzman çavuş için bir manası da, üstlerin iki dudak arasında verdikleri, “7, 14, 21 günlük oda hapisleri” ni de hukuka, adalete ve insanlığa aykırı saymasıydı; henüz takan olmasa dahi.
Bu kez bakacağı dava ise; Sadece askerlik açısından değil, “kapitalizm hukuku ve ahlakı” bakımından da ilginç.
Çünkü, askerlikte rütbe, statü ayrımının aynen emeklilikte de, birlikte oluşturulan fonlarda da, o şirketlerin yönetiminde de, bayıldıkları ve korudukları “piyasa ekonomisi” nde de sürdürülmesine dair.
OYAK gibi kocaman holding olmuş emeklilik fonunda, yüzde 70 ila 80’ini oluşturanlara, sırf “ast” idi, “alt” idi diye, binlerce yönetim koltuğundan birinde dahi tek yer verilmemesine dair.
“Cumhuriyet” diye mangalda kül bırakmayanların;
“Cumhuriyet” in en önemli özlerinden biri olan “zümre egemenliği ve imtiyazların bulunmaması” konusundaki samimiyetsizliğine, o bir yana, Anayasa ihlallerine dair.
Türkiye’de hakiki demokratikleşme, hakiki cumhuriyetleşme ve hakiki hukuk ile hakiki insan hakları açısından, çok önemli özellikler taşıyan bir vaka.
Sabah, 18.9.2007
|