AK Parti’nin bugüne kadar yaptığı icraatların en önemlisi sivil anayasa çalışmasıdır. Bu proje hem hayati hem de tarihi öneme haiz bir projedir. Bugüne kadar yapılan anayasalar ferdi hep ikinci planda tutmuş, devleti kutsamış ve en önemlisi de darbe mantığı ile hazırlandığı için egemenlik kayıtlı şartlı olarak milletin olmuş, milli irade bir türlü egemen olamamıştır.
İş başına geçen hükümetler anayasadaki haki rengi değiştirmeye çalışmışlar ve anayasalar kırk yamalı bohçaya dönmüş ancak darbecilerin anayasal haklarına bir türlü dokunulamamıştır.
Bu konuda, RTÜK ve YÖK’deki askeri üyelerin çıkarılması, MGK sekreterinin sivilleşmesi ve DGM’lerinin kaldırılması gibi önemli adımları da AK Parti atmıştır. Fakat anayasaların ferde karşı devleti koruyan mantığı hakimiyetini sürdürmüştür.
Şimdi ferdi öne alan ve devlete karşı ferdi koruyan bir anayasa hazırlanması gündeme gelmiştir. Hukukun üstünlüğünü sağlayacak ve ideolojik özelliklerden de arınarak insanı yücelten bir anayasa hazırlığı gündeme gelmiştir.
Zafer Üskül hocanın sırf bu amacı gerçekleştirmek için AK Parti’ye katıldığını okumuş ve duymuştuk.
Her neyse. Geçen hafta anayasa taslağının taslağı basına sızdı. İnternetten indirip okudum. Hakikaten önemli kimi yeni düzenlemeler getirdiğini gördüm. Ama bütünüyle sivil anayasa diyemedim. Çünkü birçok madde hâlâ birilerine şirin görünme endişesiyle kaleme alınmış.
Mesela Üskül hocanın dediği gibi ideolojiden arınmış bir anayasa bulamadım taslağın taslağında. Milliyetçilik tarifinde milletvekili ve cumhurbaşkanı yeminlerini düzenleyen ve daha başka maddeler anayasanın ideolojik bir anayasa olduğunu gösteriyor.
Mesela MGK neredeyse aynı şekilde duruyor, sadece Jandarma Genel Komutanı üyelikten çıkarılmış. Oysa aklı başında herkes biliyor ki MGK, askerlerin hükümeti denetleme mekanizmasıdır. Başbakana bağlı genel kurmay başkanı MGK’da başbakan düzeyine yükseltilerek ya da başbakan kendisine bağlı genel kurmay ve kumandanlar seviyesine düşürülerek cumhurbaşkanı nezaretinde eşit olarak görüşme yaptıkları mekanizma. Yani milli egemenliğin bulunmadığı bir mekanizma. Taslağın taslağında bu mekanizma aynen duruyor.
Öte yandan AB üyesi tüm ülkelerde Genel Kurmay, Savunma Bakanlığına bağlıdır. Müzakerelerde bizden de bu istenmektedir. Ama hazırlanan taslağın taslağı tıpkı önceki anayasalarda olduğu gibi Genel Kurmayı yine başbakana bağlamış.
YÖK ile ilgili düzenleme de tatmin edici değil. Her ne kadar 11 üyenin 6’sını hükümet belirleyerek toplum denetimine açmış oluyorsa da idari açıdan özerklik verilmesi çağdaş dünyadakilerle örtüşmüyor.
Öte yandan Türkiye’de yaşanan gerginliklerin merkezinde laiklik ve başörtüsü var. Taslağın taslağı bu iki konuda da sorunu çözebilmiş değil. Aslında AB üyeleri arasında hatta dünyada Fransa dışında anayasasında laikliğe yer veren bizden başka bir ülke yok. Laiklik kelimesinin anayasaya girmemesi en doğru olandır. Fakat bütün gerginliklerin temelinde laikliğin elden gitmesi vehmi yattığı için endişeleri gidermek amacıyla yine anayasaya konabilir. Konabilir ama millete karşı bir silah olarak kullanılacak biçimde yer alırsa yeni anayasa hiçbir korunu çözmüş olmaz. Dolayısıyla hiçbir yoruma mahal bırakmadan herkesin anlayabileceği bir tarifi yapılmadan anayasaya konan laiklik yine gerginlik sebebi olacaktır. Ben taslağın taslağında böyle bir tarif göremedim.
Başörtüsü meselesine gelince. Başörtüsü bir insan hakkı olarak kılık kıyafet özgürlüğü içinde yer alan ve bence anayasaya girmemesi gereken bir husustur. Ancak taslağın taslağı sadece yüksek öğretimde kılık kıyafet serbestisi önermektedir. Bu öneri yüksek öğretim dışındaki tüm alanlara yasak getiren bir sonuç doğurabilir. 367’yi toplantı yeter sayısı sayan anlayış bu madde ile başörtüsünü sokakta bile yasaklayabilir. Anayasa ferdi esas aldığına göre ferdin kılık kıyafet özgürlüğü hayattaki tüm alanları kapsamalıdır. Hukukun üstünlüğü ve insan hakları kavramı, üniforma gerektiren alanlarda bile ferdin inancına uygun düzenlemeler yapılmasını öngörür. Çağdaş dünyada bu böyledir.
Yerim kalmadığı için daha fazlasını yazamıyorum. Ancak anayasa taslağının taslağını ben beğenmedim. Taslağın taslağı üzerinde çalışmalarını tamamlayan AK Parti’nin son şeklini verdiği taslağı ise henüz göremedim.
Yeni Şafak, 18.9.2007
|