Ankara Üniversitesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Mithat Sancar, Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın cumhurbaşkanlığı seçimi üzerine “konuşmayacağım” sözünü “sadece temkin” olarak yorumluyor. Mithat Sancar Çankaya’yı iktidar alanı olarak gören Genelkurmay’ın çizgisini değil, taktiğini değiştireceğini, dolaylı müdahaleye yöneleceğini öngörüyor.
Sancar’a göre bu bir çizgi değişikliği ya da uzlaşma değil; “Görelim, ona göre hareket edelim” mesajı. Sancar 22 Temmuz seçimlerindeki sonucun ardından Genelkurmay’ın 12 Nisan’da, 27 Nisan’da ve 8 Haziran’da yaptığı gibi doğrudan, sert müdahale etmesinin riskli olduğunu söylüyor.
Büyükanıt 12 Nisan’daki basın toplantısında “sözde değil özde laik cumhurbaşkanı” istediğini söylemiş, Genelkurmay 27 Nisan gecesi İnternet’ten “yayınladığı” darbe tehdidi içeren e-muhtırada laiklikle ilgili endişeli olduğunu yazmış, haziranda insan hakları savunucularını hedef gösteren İnternet metninde de “teröre karşı kitlesel refleks” istemişti.
Sancar, Genelkurmay’ın 27 Nisan’dan tümüyle vazgeçtiğini düşünmediğini belirterek, “Erken bir kriz çıkarmaları halinde, sonrasındaki olaylarda hareket alanları daralıyor. Dolayısıyla tavırlarını güçler dengesine göre belirleyeceklerini düşünüyorum. Yoksa 27 Nisan’dan bütünüyle vazgeçtiklerine dair bir gösterge göremiyorum” görüşünü dile getiriyor.
Sancar Çankaya’nın neden bir kriz konusu olduğunu şöyle açıklıyor: “12 Eylül’ün tasarımı Çankaya, 1982 Anayasası’nda cumhurbaşkanlığı olağanüstü yetkileriyle, bir tür vesayet makamı olarak düzenlenmiş. Belli bir çevrenin elinde olmak üzere, ‘cumhuriyetin muhafızlarının kontrolünde’ kalacağı varsayımıyla tasarlanmış. Yani Çankaya’da ya doğrudan 12 Eylül yönetiminden biri veya kontrolleri dışına çıkmayacak birinin olması tasarımı var.”
Çankaya kritik eşik olduğunu belirten Sancar’a göre, “Çankaya’nın kendi istediklerinin dışında bir çevrenin eline geçmesi, kendilerine olan sistem içi güç güvenini de sarsacaktır. Kritik eşik burası. Sadece cumhurbaşkanlığı değil, bürokratik iktidar gücünü besleyen diğer kurumlardaki, yargı, ordu, üniversiteler gibi alanlardaki ağırlıklarını da kaybedeceklerini düşünüyorlar.”
Sancar,”Çankaya mücadelesi, ordu ve çevresi tarafından mutlak ve hayati bir iktidar mücadelesi olarak algılanıyor. İktidarı korumak için hamle yapma fikrini bir kenara bırakmış değiller” diye konuştu.
DOLAYLI MÜDAHALE DÖNEMİ
Sancar, Genelkurmay’ın tehdit içeren açıklamalardansa, süreci etkilemeye, AKP iktidarını denetlemeye ve engellemeye yönelik dolaylı müdahalelerde bulunacağını öngörüyor. Bu formüle göre, “İstediğini yaptırmak yerine, istemediğini yaptırmamak.”
Sancar, AKP’nin pragmatist, şartlara göre demokrasinin gereklerinden kolayca taviz verebileceğini belirterek, bazı İslamcı çevrelerin tersine Çankaya’ya benzer bir önem atfetmeyen Erdoğan ve temsil ettiği çizginin pürüzsüz bir yönetim ortamı istediği açık. AKP’nin neoliberalizme eklemlenmesinin tesiriyle tabanlarının önem verdiği türban, imam hatipler gibi sorunları çözebilecek bir ortama da ihtiyacı var. Öte yandan AKP insan hakları ihlallerine zemin hazırlayan yasal düzenlemelerde bugüne kadar güvenlik bürokrasisiyle ihtilaf yaşamadı.
Sancar bunu şöyle açıklıyor: “AKP pragmatist bir parti. Şartlara göre demokrasinin gereklerinden taviz verebilir. Geçici güvenlik bölgesiyle, polis yetkilerinin artırılmasıyla, orduyu ve güvenlik aygıtını teskin etmek için bunu yaptı.
|