Nasreddin Hoca ile özdeşleşen, hocanın fıkralarında maya çaldığı Akşehir Gölü, şu sıralarda adeta çöl haline geldi. Akşehir Gölü’nde 350 kilometrekarelik sulak alandan geriye 10 kilometrekarelik bir alan ve yarım metre derinlik kaldı.
Yaklaşık 15 yıl önce 350 kilometrekarelik alanıyla ülkenin önemli gölleri arasında yer alan Akşehir Gölü’ndeki tehlike sinyalleri 2000 yılında çalmaya başladı ve sahip olduğu sulak alan küçülmeye başladı. Bu andan itibaren gölde balıkçılık yasaklandı.
Kendisini besleyen kaynakların üzerine kurulan Doğanhisar, Karaağa, Çınaroba, Yenice ve Ayaslar göletlerinden gelen su kaynaklarının zayıflaması ve kuruması sebebiyle göle eskisi gibi su gelmemeye başladı.
Kapladığı sulak alanı 350 kilometrekareden, 2004 yılında 95 kilometrekare, 2005 yılı Temmuzunda 70 kilometrekare ve aynı yılın yaz sonunda 35 kilometrekareye kadar gerileyen Nasreddin Hoca’nın gölü, geçen yıl tamamen kurudu.
Geçen kış aylarındaki kar ve yağmur yağışlarıyla su tutan, adeta küresel ısınmaya karşı direnmeye çalışan gölün alanı Nisan aylarında 70 kilometrekareye kadar ulaştı. Hatta bazı kuş türleri suya aldanıp bölgeye geldi. Balık ya da kamıştan uzak olunsa da göldeki bu kirli su birikintisi çevre halkını biraz umutlandırdı.
SICAKLAR UMUTLARI DA SUYU DA TÜKETTİ
Doğa derneklerinin, biriken bu suyun yazın yaşanacak aşırı sıcaklarla yok olacağı yolundaki görüşleri gerçek çıktı ve Mayıs ayından itibaren göle neredeyse hiç yağış düşmedi ve sıcaklar ciddi oranda etkili oldu.
Bilinçsiz tarımsal sulama yüzünden fazlaca su çekilmesi de suyun azalmasında etkin olarak gösterilirken, yaz aylarındaki çöl sıcakları, çevre halkının umutlarını da, göldeki suyu da tüketti.
Bir zamanlar yılda 250 ton sazan, 400 ton kerevit ve 150 ton turna balığının üretildiği Akşehir Gölü’nden geriye 10 kilometrekarelik alan ve yarım metrelik derinlik kaldı. Bu ay ve Eylül ayında da yağış olmaması durumunda Akşehir Gölünün, tamamen kuruyabileceği vurgulanıyor.
Kuruyan bölümlerinde ineklerin otladığı gölün üzerinde araçla karşıdan karşıya geçilebiliyor, atla gezilebiliyor, yürüyerek adeta bir çöl gezintisi yapılabiliyor.
BÖLGE EKONOMİSİ -OLUMSUZ ETKİLENDİ
Uzun süredir balıkçılığın yapılamaması, sazlıkların olmaması bölge ekonomisini olumsuz etkiledi. Gölden geçimini sağlayan yüzlerce balıkçı ya göç etti ya da başka işlere yöneldi.
Gölün kurumasıyla birlikte sazlıkların da yok olması bölgede 50 yıllık geçmişi olan boyracılık mesleğini olumsuz etkiledi. 1999-2000 yıllarında ortalama bin 500 ton kamışın üretildiği gölde en son 2002 yılında 58 ton kamış çıkarıldı ve suyun çekilmesinden sonra kamış üretimi tamamen bitti.
Bölgedeki mikroklima bozulunca Türk kirazının dünyaya tanınmasını sağlayan Akşehir ve Sultandağı kirazında dengesizlik oluştu. Gölün etkisi kaybolunca bölgedeki meyve üretimi olumsuz etkilendi.
Akşehir Belediye Başkanı Mustafa Baloğlu, gölün küçük bir alana sıkıştığını ve derinliğinin giderek düştüğünü söyledi.
Geçmişe bakıldığında 1939 yılında gölün kuruduğu, karşıdan karşıya geçildiğinin bilindiğini belirten Baloğlu, ‘’1959 yılında ise yağışlarla dolan gölün taştığı Akşehir-Yunak kara yolu ile bazı köylerin sular altında kaldığı söyleniyor. Yine yağışlı bir periyodu girilirse göl, eski haline dönebilir’’ dedi.
NASREDDİN HOCA ÜZÜLDÜ
Öte yandan, bir program için Akşehir Gölü’ne gelen temsili Nasreddin Hoca Tiyatrocu Emre Çaltılı, göl yerine çöl görünümünü andıran manzara ile karşılaşınca, ‘’100 yıllar önce göle maya çalardım şimdi ise kurumuş toprakla karşılaştım, çok üzüldüm. Önceden balıklar otlardı, şimdi inekler otluyor’’ dedi. Göldeki kurumayı hocanın esprili diliyle anlatan temsili Nasreddin Hoca, ‘’(Küresel ısınma var) dediler tamam dedik. Göl kurumuş. Gelecek yıllarda torunlarım beni festival için uyandıracak ve gölü soracaklar. Ne diyeceğim ben onlara? (Neden engel olmadınız hocam) diye soracaklar. Hepinizi torunlarıma şikayet edeceğim. (Sizin dedeleriniz doğayı kurcalaya kurcalaya gölü bu hale getirdi) diyeceğim. Görürsünüz siz’’ diye konuştu.
|