|
|
|
AB, Türkiye’nin üyeliğini istiyor |
Avrupa Birliği Parlamentosu Başkanı Hans-Gert Pöttering, İtalya’nın Rimini şehrinde düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, ‘’Avrupa Parlamentosu’nda çoğunluk, Türkiye’nin üyelik kriterleriyle uyum içinde olması şartıyla AB’ye alınmasından yanadır. Ama benim gönlüm daha çok, bu ülkenin AB ile ayrıcalıklı ortak olmasından yana’’ dedi.
Avrupa Birliği (AB) Parlamentosu Başkanı Hans-Gert Pöttering, İtalya’nın Rimini kentinde bugün düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, ‘’Avrupa Parlamentosu’nda çoğunluk, Türkiye’nin üyelik kriterleriyle uyum içinde olması koşuluyla AB’ye alınmasından yanadır. Ama benim gönlüm daha çok, bu ülkenin AB ile ayrıcalıklı ortak olmasından yana’’ dedi.
Hans-Gert Pöttering, bununla birlikte Türkiye ile müzakerelerin sürdürülmesi ve bunun için de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından başlatılmış reform sürecinin sürdürülmesi gerektiğine de değinerek, ‘’Herhalukarda müzakerelerin sürdürülebilmesi için tek güvence, bu ülkenin bizim değerlerimizi benimsemesi ve Erdoğan hükümetinin başlattığı reform sürecini sürdürmesidir’’ diye konuştu.
Pöttering, AB’nin Türkiye ile müzakerelerin yanısıra, Ukrayna gibi ülkelerle ve Arap dünyasıyla ayrıcalıklı ortaklık çalışmalarına da önem vermesi gerekeceğine de dikkati çekti. Pöttering, genişleme sürecinin sonsuza dek süremeyeceğini belirterek, ‘’Herhalukarda AB, Türkiye ile ilişkilerin de ötesinde, Ukrayna ve Arap dünyasıyla ayrıcalıklı ortaklık konusunda da düşünmek durumundadır. Genişleme konusunda abartılı davranılmaması da şart. Aksi takdirde, Roma İmparatorluğu’nun çöküşüne benzer bir akıbet kaçınılmazlaşabilir’’ dedi.
“ÇATIŞMA İSTEMİYORUZ’’
Pöttering, kültürlerarası diyaloğa önem verilmesi gerektiğini de kaydederek, ‘’İslam dünyası başta olmak üzere, kültürlerarası diyalog için de çaba harcanmalıdır. Biz, medeniyetlerarası çatışma istemiyoruz. Tam tersine, herkesin yararına olacak bir işbirliği ve dostluktan yanayız’’ diye konuştu.
Pöttering, AB Anayasası’nda Hıristiyan değerlere açıkça atıfta bulunulmamış olmasının kendini üzmüş olduğunu da ifade ederek, ‘’Bunu sağlayamamamız beni çok üzmüştür. Ama yine de sonucun değişmediğini düşünüyorum: Zira, Hıristiyanlığın temel niteliği konumundaki insanlık onuruna saygı gibi değerler Anayasa’da yer almaktadır.’’ (aa)
|
/ ROMA
21.08.2007
|
|
|
Başka Dolmabahçe zirveleri de var |
Neşe Düzel’e konuşan gazeteci Metehan Demir, başörtüsü konusunda Abdullah Gül’le askerlerin oturup konuştuklarını tahmin ettiğini belirterek, “Hep Başbakan Erdoğan’la Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ın İstanbul’da Dolmabahçe’de buluşup ne konuştukları merak ediliyor ya... Bence Ankara’da da yakın zamanda Gül’le askerler arasında gizli zirveler gerçekleşti. Askerlerle siviller arasında diyaloğun açılması ve daha sağduyulu hareket edilmesi adına Gül’le askerler arasında önemli konuşmalar yapıldı” dedi.
Gül bizi çok şaşırtacak
Demir şunları söyledi: “Oturup konuştular ve bazı krizler olsa da, beraber yaşayabilme üzerinde anlaştılar. Yani, ‘Sen benim bazı tavırlarıma müsaade et, ben de senin bazı tavırlarına müsaade edeyim’ şeklinde anlaştılar. Ama asker türbanda geri adım atmayacak. Yaşar Paşa devletin işlerinin yürümesi için Gül’le rutin trafiğini sürdürecek ama bazı davetlere de gitmeyecek, türbanla ilgili duruşunu sergileyecek. Bu arada Gül’ün atayacağı Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterine de dikkat etmek lâzım. Gül, cumhurbaşkanı olarak çok şaşırtacak bizi.”
BASIN'DAN BÖLÜMÜNÜ TIKLAYIN
|
21.08.2007
|
|
|
367 engeli aşıldı |
11. Cumhurbaşkanını seçmek için toplanan Meclis, daha önce bir krize dönüşen 367 toplanma yeter sayısını aşarak ilk tur oylamayı gerçekleştirdi. Seçimleri boykot eden CHP toplantıya katılmazken, diğer partiler ve bağımsızlar tam kadro Mecliste hazır bulundu.
11. Cumhurbaşkanı seçiminin yapılan ilk tur gizli oylamasında, AKP Kayseri Milletvekili Abdullah Gül’e 341, MHP Kayseri Milletvekili Sabahattin Çakmakoğlu’na 70, DSP Eskişehir Milletvekili Tayfun İçli’ye ise 13 oy çıktı. 23 oy da boş atıldı. Bu sonuçla, ilk tur oylamada gerekli olan 367 oya hiçbir aday ulaşamadı. İkinci tur oylama, 24 Ağustos Cuma günü yapılacak..
DSP VE MHP KENDİ
ADAYLARINA OY VERDİ
TBMM, cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk tur oylaması için dün saat 15.00’te toplandı. Oturuma geçilmesi için yapılan 367 yoklamasında oturum yeter sayısının bulunduğu tespit edildi.
AK Parti, MHP, DSP ve DTP’li milletvekilleri oy kullanmak için Genel Kurul salonuna girerken CHP, Gül’ü protesto ederek TBMM’yi boykot kararı aldı.
TBMM Başkanı Köksal Toptan saat 15.00’de Genel Kurul toplantısını açtı. Yoklama sonunda Toptan, Anayasa’nın öngördüğü 367 milletvekilinin çok üzerinde bir sayının Genel Kurul’da bulunduğunu bildirerek çalışmaları başlattı.
AK Parti, MHP, DSP ve DTP’li milletvekilleri oy kullanmak için Genel Kurul salonuna geldi.
Genel Kurul’a katılma kararı alan MHP ve DSP’liler, boş oy atmak yerine, seçilemeyeceğini bildikleri halde, kendi adaylarına oy vermeyi tercih etti. CHP’liler, Genel Kurul toplantısına katılmayarak Gül’ün adaylığı protesto etti.
DTP ise, Kürt sorununa açık çözüm getirmediği için, Gül’e destek vermeme kararı aldı.
|
/ ANKARA
21.08.2007
|
|
|
Gül: Artık karar yüce Meclisindir |
Cumhurbaşkanı adayı Gül, Köşk seçim sürecinde gerçekleştirdiği ziyaretlerini tamamladı. Gül, Artık görev yüce Meclis’imizindir. Nasıl karar verirse ona saygı duyacağız” dedi.
Gül şöyle konuştu: “Başta Partiler olmak üzere bir çok görüşmeler gerçekleştirdim. Bu görüşmelerimiz demokrasinin ne kadar iyi çalıştığına bir örnektir. Sadece siyasi partileri değil, sivil toplum örgütlerini de ziyaret etmeyi doğru buldum. Anayasamıza göre Cumhurbaşkanı tüm milletimizin bütünlüğünden sorumludur. Hepsi gayet mutlulukla gayet memnuiyetle ziyaretlerimi kabul ettiler. Faydalı görüşmeler yaptık. Kendileriyle görüşlerimi paylaştım. Hiçbir ayrım yapmadan bu ziyaretleri yapmaktan büyük mutluluk duydum. Artık görev yüce meclisimizindir. Nasıl karar vereceklerse ona saygı duyacağız. Bundan sonrası ülkemiz memleketimiz ve tüm halkımız için hayırlı olsun.”
|
/ ANKARA
21.08.2007
|
|
|
“Genelkurmay, AKP’ye karşı taktik değiştiriyor” |
Ankara Üniversitesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Mithat Sancar, Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın cumhurbaşkanlığı seçimi üzerine “konuşmayacağım” sözünü “sadece temkin” olarak yorumluyor. Mithat Sancar Çankaya’yı iktidar alanı olarak gören Genelkurmay’ın çizgisini değil, taktiğini değiştireceğini, dolaylı müdahaleye yöneleceğini öngörüyor.
Sancar’a göre bu bir çizgi değişikliği ya da uzlaşma değil; “Görelim, ona göre hareket edelim” mesajı. Sancar 22 Temmuz seçimlerindeki sonucun ardından Genelkurmay’ın 12 Nisan’da, 27 Nisan’da ve 8 Haziran’da yaptığı gibi doğrudan, sert müdahale etmesinin riskli olduğunu söylüyor.
Büyükanıt 12 Nisan’daki basın toplantısında “sözde değil özde laik cumhurbaşkanı” istediğini söylemiş, Genelkurmay 27 Nisan gecesi İnternet’ten “yayınladığı” darbe tehdidi içeren e-muhtırada laiklikle ilgili endişeli olduğunu yazmış, haziranda insan hakları savunucularını hedef gösteren İnternet metninde de “teröre karşı kitlesel refleks” istemişti.
Sancar, Genelkurmay’ın 27 Nisan’dan tümüyle vazgeçtiğini düşünmediğini belirterek, “Erken bir kriz çıkarmaları halinde, sonrasındaki olaylarda hareket alanları daralıyor. Dolayısıyla tavırlarını güçler dengesine göre belirleyeceklerini düşünüyorum. Yoksa 27 Nisan’dan bütünüyle vazgeçtiklerine dair bir gösterge göremiyorum” görüşünü dile getiriyor.
Sancar Çankaya’nın neden bir kriz konusu olduğunu şöyle açıklıyor: “12 Eylül’ün tasarımı Çankaya, 1982 Anayasası’nda cumhurbaşkanlığı olağanüstü yetkileriyle, bir tür vesayet makamı olarak düzenlenmiş. Belli bir çevrenin elinde olmak üzere, ‘cumhuriyetin muhafızlarının kontrolünde’ kalacağı varsayımıyla tasarlanmış. Yani Çankaya’da ya doğrudan 12 Eylül yönetiminden biri veya kontrolleri dışına çıkmayacak birinin olması tasarımı var.”
Çankaya kritik eşik olduğunu belirten Sancar’a göre, “Çankaya’nın kendi istediklerinin dışında bir çevrenin eline geçmesi, kendilerine olan sistem içi güç güvenini de sarsacaktır. Kritik eşik burası. Sadece cumhurbaşkanlığı değil, bürokratik iktidar gücünü besleyen diğer kurumlardaki, yargı, ordu, üniversiteler gibi alanlardaki ağırlıklarını da kaybedeceklerini düşünüyorlar.”
Sancar,”Çankaya mücadelesi, ordu ve çevresi tarafından mutlak ve hayati bir iktidar mücadelesi olarak algılanıyor. İktidarı korumak için hamle yapma fikrini bir kenara bırakmış değiller” diye konuştu.
DOLAYLI MÜDAHALE DÖNEMİ
Sancar, Genelkurmay’ın tehdit içeren açıklamalardansa, süreci etkilemeye, AKP iktidarını denetlemeye ve engellemeye yönelik dolaylı müdahalelerde bulunacağını öngörüyor. Bu formüle göre, “İstediğini yaptırmak yerine, istemediğini yaptırmamak.”
Sancar, AKP’nin pragmatist, şartlara göre demokrasinin gereklerinden kolayca taviz verebileceğini belirterek, bazı İslamcı çevrelerin tersine Çankaya’ya benzer bir önem atfetmeyen Erdoğan ve temsil ettiği çizginin pürüzsüz bir yönetim ortamı istediği açık. AKP’nin neoliberalizme eklemlenmesinin tesiriyle tabanlarının önem verdiği türban, imam hatipler gibi sorunları çözebilecek bir ortama da ihtiyacı var. Öte yandan AKP insan hakları ihlallerine zemin hazırlayan yasal düzenlemelerde bugüne kadar güvenlik bürokrasisiyle ihtilaf yaşamadı.
Sancar bunu şöyle açıklıyor: “AKP pragmatist bir parti. Şartlara göre demokrasinin gereklerinden taviz verebilir. Geçici güvenlik bölgesiyle, polis yetkilerinin artırılmasıyla, orduyu ve güvenlik aygıtını teskin etmek için bunu yaptı.
|
/ ANKARA
21.08.2007
|
|
|
Özok: Seçimler mesaj vermedi |
Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi son turlarını yapan Abdullah Gül’ün ziyaret ettiği Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok milletvekili seçimlerinin Gül’ün yeniden aday olmasını ya da önceki adaylığında ısrar etmesini gerektirecek bir mesaj vermediğini ileri sürdü.
Cumhurbaşkanı adayı, Kayseri Milletvekili Abdullah Gül, beraberindeki bir heyet ve bazı partililer ile Türkiye Barolar Birliğine (TBB) gelerek, Başkan Özdemir Özok ile bir süre görüştü. Görüşme sonrası konuşan
Özdemir Özok, şunları kaydetti: ‘’Sayın Gül’ün AKP’nin elde ettiği seçim başarısında kendisinin ilk adaylığı sırasında yaşadığını iddia ettiği mağduriyetin büyük etkisi olduğu düşüncesi, seçim sonuçlarını gerçeğe yakın öngören KONDA’nın ilk cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi yaptığı tahmin ve tespitler karşısında dayanaksız kalmaktadır. Seçim başarısı AKP örgütünün topyekun çalışmasının ürünüdür. Başka bir anlatımla milletvekili genel seçimleri sayın Gül’ün yeniden aday olmasını ya da önceki adaylığında ısrar etmesini gerektirecek bir mesaj vermemiştir. Bu sonucu sayın Gül ve yakın çevresi çıkarmış ve kendileri yeniden aday olmuşlardır. Kuşkusuz sayın Gül’ün adaylığını TBMM’nin sayın üyeleri değerlendireceklerdir. Seçilmesi kesin olan sayın Gül’e başarılar dileriz. TBB ve barolar olarak, büyük tarihsel sorumluluklar içeren yeni görevi süresince
Cumhuriyetimizin temel değerlerinin korunmasında ve ‘eksiksiz demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti’ ilke ve kavramlarının yaşama geçmesi yönündeki çalışmalarında her zaman yanında alacağız.’’
|
/ ANKARA
21.08.2007
|
|
|
DTP'den boş oy |
DTP Meclis Grup Başkanı Ahmet Türk, sivil bir cumhurbaşkanının Parlamento tarafından seçilmesini esas aldıklarını belirterek, ‘’Cumhurbaşkanı seçiminin ilk tur oylamasına katılacağız. Ahmet Türk olarak boş oy kullanacağım’’ dedi.
Ahmet Türk, DTP’nin ilk grup toplantısında yaptığı konuşmada, seçilecek cumhurbaşkanının 72 milyonu kucaklamasını istediklerini ifade eden Türk, ‘’Kürt sorununu, barışçıl yollarla çözümü esas alan uygulamalar istiyoruz. Sayın Abdullah Gül’le bu konuyu görüştük. Açık bir mesaj alamadık. Bizim tavrımız CHP’nin tavrıyla bir değil. Parlamentoyu boykot gibi anlayışımız yok. parlamentonun çalışmalarına katılacağız. Biz yarını görmek istiyoruz’’ diye konuştu.
|
/ ANKARA
21.08.2007
|
|
|
Başbakan Erdoğan’a ekonomi brifingi |
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan ve Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz’ı kabul etti. Kabul, Başbakan Erdoğan’ın Keçiören Subayevleri’ndeki konutunda gerçekleşti.
Babacan ve Yılmaz, konutta yaklaşık 1,5 saat kaldılar. Merkez Bankası Başkanı Yılmaz’ın, Başbakan Erdoğan’a ekonomide geçen hafta yaşanan uluslararası gelişmelere ilişkin bilgi sunduğu öğrenildi. Erdoğan’ın, Ali Babacan ve ekonomi bürokratlarıyla yaptığı toplantıda, ekonomide uluslararası alanda yaşanan dalgalanmaların, Türkiye’ye yansımaları ile Türkiye ekonomisinin temellerini güçlendirmek ve kırılganlığı azaltmak amacıyla kamu maliyesi, bankacılık, para politikası ve yapısal reform alanlarında uygulamaya konulan tedbirlerin değerlendirildiği öğrenildi.
Toplantıya, Babacan’ın yanı sıra Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Başkan Yardımcısı Erdem Başçı ve Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakçı katıldı.
Toplantıda, ABD konut piyasasında son dönemlerde iyice belirginleşen sorunların kredi piyasaları ile gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin hisse senedi, para ve tahvil piyasalarına yansımaları değerlendirildi. Başta ABD ve Avrupa Merkez Bankası olmak üzere ülkelerin gelişmeler karşısında aldıkları tedbirler ve bunların muhtemel etki ve yansımalarının da ele alındı. Toplantıda ayrıca bugüne kadar atılan adımların yanı sıra önümüzdeki döneme ilişkin kamu maliyesi öncelikleri ile yapısal reform takvimine ilişkin hususlar da ele alındı.
|
/ ANKARA
21.08.2007
|
|
|
DSP'nin kasası dolu |
DSP Genel Sekreteri Masum Türker, şu anda partinin maddi varlığının 62 milyon 580 bin YTL olduğunu bildirdi.
Masum Türker, gazetecilerin, DSP’nin maddi varlığının ne kadar olduğu sorusu üzerine, 2004 yılı başında partinin mevcut maddi varlığının 76 milyon YTL olduğunu belirterek, ‘’Şu anda, yani 13 Ağustos tarihi itibariyle mevcut maddi varlığımız masraflar dikkate almadan 62 milyon 580 bin YTL’’ dedi.
|
/ ANKARA
21.08.2007
|
|
|
Önen: Çankaya insan haklarına hep kapalı |
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Yavuz Önen Çankaya’nın “insan haklarına kapalı bir alan olduğunu”, Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesi halinde değişiklik olacağına inanmadığını söylüyor.
Yavuz Önen, “Abdullah Gül aynı zamanda insan haklarından da sorumlu bakandı. Ama insan haklarına ayıracak hiç vakti olmadı. Ve o görevi, hep başka bir bakana devretmek istedi. Cumhurbaşkanı olursa, hiç vakti olmayacağını düşünüyorum” görüşünü dile getirdi.
Önen,”AKP son beş yılda insan haklarını sadece dekoru tamamlayan bir eleman olarak kullandığını bize gösterdi. Yeni dönemde de ciddi bir insan hakları programı olacağını sanmıyorum” diye konuştu.
Önen’e göre neoliberal yasaların yanında insan hakları bir makyaj. Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde AKP’nin geçen dönemden bu döneme ertelediği, sosyal hakları yok sayan, neoliberal politikaların ürünü birçok yasa Gül’ün önüne gelecek. Bunun örneklerinden biri Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) Yasası. Önen, AKP’nin yeni dönemde bu yasalarla “ekonomik modeli tamamlayacağını” öngörüyor. Uluslararası sermaye bunu başarı sayıyor. AKP’nin büyük destek görmesinin nedenlerinden biri de bu. Önen, AKP’nin gündeme getirecekleri konuların temel hak ve özgürlükler değil, makyaj niteliğindeki değişiklikler olacacağı belirterek şu örnekleri verdi:”Ombudsman yasası gibi. İşkenceye Karşı Sözleşme’ye Ek Protokol’ün gerektirdiği bağımsız ulusal kuruluşlar için il ve ilçe insan hakları kurullarını devreye sokmak gibi.” Önen, böylece, AKP’nin insan hakları sorunlarını, “kapalı devrede çözmeyi planladığını” öngörüyor; Ceza Yasası’nın (TCK) 301. maddesiyle ilgili “sivil toplum görüşmeleri”ni hatırlatıyor. “Bu konuyla doğrudan ilgisi olan kuruluşlara, hak örgütlerine hiç danışmadılar” diyen Önen,”Hak örgütleri yerine ‘kendi sivil toplum örgütleri’yle görüşerek adım atacaklar” dedi.
Önen’e göre Çankaya’da türban tartışması, gerçeklerin üstünü örtüyor.
|
/ ANKARA
21.08.2007
|
|
|
Halaçoğlu'na tepki |
Sosyal Demokrat Halk Partisi (SHP) Genel Sekreter Yardımcısı Uğur Cilasun, Türk Tarih Kurumu (TTK) Başkanı Yusuf Halaçoğlu’nun ‘’Sünni Kürtlerin Türkmen, Alevi Kürtlerin de Ermeni’’ olduğu yönündeki açıklamalarına tepki göstererek, ‘’Yusuf Halaçoğlu derhal görevden alınmalıdır’’ dedi.
Cilasun, yaptığı yazılı açıklamada, Halaçoğlu’nun, açıklamalarının bilimsel bulgulara dayandığını savunduğunu hatırlatarak, ‘’Türk Tarih Kurumu Başkanı’nın hangi bilimi kastettiğini bilmiyoruz ama ‘bilim’ olsa olsa ellerinde pergeller, ölçecek kafatası arayan Nazi antropologların bilimi olabilir’’ görüşünü savundu.
|
/ ANKARA
21.08.2007
|
|
|
İran'la elektrik mutabakatı |
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, İran Dışişleri Bakanı Manuçehr Mutteki ile görüştü.
İran’la geçen ay imzalanan enerji mutabakat zaptının ayrıntıları ve elektrik ithalatı konularını görüşmek üzere İran’ın başkenti Tahran’da bulunan Bakan Güler, ziyaretinin ikinci gününde Mutteki ile bir araya geldi.
İran dışişleri bakanlığında basına kapalı yapılan görüşmede Türkiye’nin Tahran Büyükelçisi Gürcan Türkoğlu ile bürokratlar hazır bulundu.
Bakan Güler, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad ile görüştükten sonra dün öğle saatlerinde Türkiye’ye döndü. İki ülke enerji bakanlığı yetkilileri arasında süren görüşmeler sonucunda enerji alanında mevcut işbirliğini artırmak için ikinci elektrik mutabakat zaptının imzalandığı açıklandı. İran Enerji Bakanı Perviz Fettah’ın mayıs ayındaki Türkiye ziyareti sırasında elektrik alanında mutabakat zaptı imzalanmıştı.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Güler, önceki gün İranlı mevkidaşı ile görüştükten sonra yaptığı açıklamada, İran’dan elektrik ithalatı, iki ülke arasında mevcut iletim hatlarının güçlendirilmesi, iki ülke sınırında ikişer bin megavatlık üç termik santral kurulması ve Türk özel sektörünün İran’da baraj yapımı alanında yatırım yapması konularında mutabakata varıldığını söylemişti
|
/ TAHRAN
21.08.2007
|
|
|
Safranbolu’da ölü sayısı 9 |
Karabük’ün Safranbolu ilçesinde, midibüsün şarampole devrilmesi sonucu meydana gelen kazada , 9 kişi öldü. Yaralanan 21 kişinin tedavileri ise sürüyor.
Karabük Valisi Can Direkçi, Hakkı Yılmaz yönetimindeki 34 TD 7621 plakalı midibüsün Safranbolu çıkışındaki kavşakta şarampole devrilmesi sonucu yaralanarak hastanelere kaldırılanlardan İbrahim Yılmaz’ın da hayatını yitirdiğini söyledi. Direkçi, kazada yaralanan 21 kişinin tedavilerinin devam ettiğini de belirtti.
|
/ SAFRANBOLU
21.08.2007
|
|
|
Sarayburnu’nda gemi kazası |
Deniz Cruise & Ferry Lines’a ait “Ankara’’ isimli feribotun kopan halatının çarptığı 1 kişi öldü, 2 kişi de yaralandı. Ölen kişinin feribotta özel güvenlik görevlisi olarak çalıştığı öğrenildi.
Bodrum’dan İstanbul’a gelen Deniz Cruise and Ferry Lines isimli şirkete ait Ankara Feribotu Sarayburnu’ndaki Avşa-Marmara İskelesi’ne yanaştı. Feribotun halatları babalara bağlandı ve yolcular iskeleye uzatılan merdivenlerle inmeye başladığı esnada gemi aniden hareket etti. Bu ani hareket sonrası halatların bulunduğu babalar yerlerinden söküldü. Kopan babalardan biri iskeledeki güvenlik görevlisi Zekeriya Timur’un(30) kafasına çarptı. Güvenlik görevlisi olay yerinde hayatını kaybetti. Yaralanan vatandaşlar Samatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı.
|
/ İSTANBUL
21.08.2007
|
|
|
Ödev yerine görev verilecek |
İlköğretimde, öğrencilerin başarısı, performanslarına da bakılarak tespit edilecek. Daha önce yazılı ve uygulamalı sınavlar ile sözlü, ödev veya projelerden alınan notlar esas alınarak tespit edilen öğrencilerin başarısı, bundan sonra sınavlar, varsa proje ve öğrencilerin performanslarını belirlemeye yönelik çalışmalardan alınan puanlara göre belirlenecek.
Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, Resmi Gazete’de yayımlandı. Yönetmelikle 27 Ağustos 2003’te yayımlanan İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinin “tanımlar” başlıklı maddesinde, “Performans görevi” tanımı eklendi. Buna göre, performans görevi; programda öngörülen eleştirel düşünme, problem çözme, okuduğunu anlama, yaratıcılığını kullanma, araştırma yapma gibi öğrencinin bilişsel, duyuşsal, psikomotor alandaki becerilerini kullanmasını, geliştirmesini ve bir ürün ortaya koymasını gerektiren çalışmaları kapsayan ve öğretmen rehberliğinde yaptırılan görevleri ifade ediyor.
Yönetmeliğin “Ölçme ve Değerlendirmenin Genel Esaslarına” ilişkin maddesindeki, öğrencilerin başarısı ve performansına ilişkin hükümlerde de değişiklik yapıldı.
Buna göre, daha önce yazılı ve uygulamalı sınavlar ile sözlü, ödev veya projelerden alınan notlar esas alınarak tespit edilen öğrencilerin başarısı, bundan sonda sınavlar, varsa proje ve öğrencilerin performanslarını belirlemeye yönelik çalışmalardan alınan puanlara göre tespit edilecek.
Sınav ve öğrencinin performansına yönelik çalışmalar 100 tam puan üzerinden değerlendirilecek. Değerlendirme sonuçları, öğretmen not çizelgelerine puan olarak yazılacak ve beşlik sisteme göre nota çevrilerek karneye işlenecek.
Dersteki gelişimlerini yansıtmak amacıyla öğrencilerin ürün dosyası hazırlayacağı da yeni yönetmelikte bildirildi. Bu dosyalar, öğrencinin gelişim düzeyini belirlemek, öğretim sürecinde gerekli önlemleri almak ve öğrencinin başarısına ilişkin öğrenciye, öğretmene, veliye ve okul yönetimine geri bildirimde bulunmak amacıyla kullanılacak.
|
/ ANKARA
21.08.2007
|
|
|
Hocanın gölü de kuruyor |
Nasreddin Hoca ile özdeşleşen, hocanın fıkralarında maya çaldığı Akşehir Gölü, şu sıralarda adeta çöl haline geldi. Akşehir Gölü’nde 350 kilometrekarelik sulak alandan geriye 10 kilometrekarelik bir alan ve yarım metre derinlik kaldı.
Yaklaşık 15 yıl önce 350 kilometrekarelik alanıyla ülkenin önemli gölleri arasında yer alan Akşehir Gölü’ndeki tehlike sinyalleri 2000 yılında çalmaya başladı ve sahip olduğu sulak alan küçülmeye başladı. Bu andan itibaren gölde balıkçılık yasaklandı.
Kendisini besleyen kaynakların üzerine kurulan Doğanhisar, Karaağa, Çınaroba, Yenice ve Ayaslar göletlerinden gelen su kaynaklarının zayıflaması ve kuruması sebebiyle göle eskisi gibi su gelmemeye başladı.
Kapladığı sulak alanı 350 kilometrekareden, 2004 yılında 95 kilometrekare, 2005 yılı Temmuzunda 70 kilometrekare ve aynı yılın yaz sonunda 35 kilometrekareye kadar gerileyen Nasreddin Hoca’nın gölü, geçen yıl tamamen kurudu.
Geçen kış aylarındaki kar ve yağmur yağışlarıyla su tutan, adeta küresel ısınmaya karşı direnmeye çalışan gölün alanı Nisan aylarında 70 kilometrekareye kadar ulaştı. Hatta bazı kuş türleri suya aldanıp bölgeye geldi. Balık ya da kamıştan uzak olunsa da göldeki bu kirli su birikintisi çevre halkını biraz umutlandırdı.
SICAKLAR UMUTLARI DA SUYU DA TÜKETTİ
Doğa derneklerinin, biriken bu suyun yazın yaşanacak aşırı sıcaklarla yok olacağı yolundaki görüşleri gerçek çıktı ve Mayıs ayından itibaren göle neredeyse hiç yağış düşmedi ve sıcaklar ciddi oranda etkili oldu.
Bilinçsiz tarımsal sulama yüzünden fazlaca su çekilmesi de suyun azalmasında etkin olarak gösterilirken, yaz aylarındaki çöl sıcakları, çevre halkının umutlarını da, göldeki suyu da tüketti.
Bir zamanlar yılda 250 ton sazan, 400 ton kerevit ve 150 ton turna balığının üretildiği Akşehir Gölü’nden geriye 10 kilometrekarelik alan ve yarım metrelik derinlik kaldı. Bu ay ve Eylül ayında da yağış olmaması durumunda Akşehir Gölünün, tamamen kuruyabileceği vurgulanıyor.
Kuruyan bölümlerinde ineklerin otladığı gölün üzerinde araçla karşıdan karşıya geçilebiliyor, atla gezilebiliyor, yürüyerek adeta bir çöl gezintisi yapılabiliyor.
BÖLGE EKONOMİSİ -OLUMSUZ ETKİLENDİ
Uzun süredir balıkçılığın yapılamaması, sazlıkların olmaması bölge ekonomisini olumsuz etkiledi. Gölden geçimini sağlayan yüzlerce balıkçı ya göç etti ya da başka işlere yöneldi.
Gölün kurumasıyla birlikte sazlıkların da yok olması bölgede 50 yıllık geçmişi olan boyracılık mesleğini olumsuz etkiledi. 1999-2000 yıllarında ortalama bin 500 ton kamışın üretildiği gölde en son 2002 yılında 58 ton kamış çıkarıldı ve suyun çekilmesinden sonra kamış üretimi tamamen bitti.
Bölgedeki mikroklima bozulunca Türk kirazının dünyaya tanınmasını sağlayan Akşehir ve Sultandağı kirazında dengesizlik oluştu. Gölün etkisi kaybolunca bölgedeki meyve üretimi olumsuz etkilendi.
Akşehir Belediye Başkanı Mustafa Baloğlu, gölün küçük bir alana sıkıştığını ve derinliğinin giderek düştüğünü söyledi.
Geçmişe bakıldığında 1939 yılında gölün kuruduğu, karşıdan karşıya geçildiğinin bilindiğini belirten Baloğlu, ‘’1959 yılında ise yağışlarla dolan gölün taştığı Akşehir-Yunak kara yolu ile bazı köylerin sular altında kaldığı söyleniyor. Yine yağışlı bir periyodu girilirse göl, eski haline dönebilir’’ dedi.
NASREDDİN HOCA ÜZÜLDÜ
Öte yandan, bir program için Akşehir Gölü’ne gelen temsili Nasreddin Hoca Tiyatrocu Emre Çaltılı, göl yerine çöl görünümünü andıran manzara ile karşılaşınca, ‘’100 yıllar önce göle maya çalardım şimdi ise kurumuş toprakla karşılaştım, çok üzüldüm. Önceden balıklar otlardı, şimdi inekler otluyor’’ dedi. Göldeki kurumayı hocanın esprili diliyle anlatan temsili Nasreddin Hoca, ‘’(Küresel ısınma var) dediler tamam dedik. Göl kurumuş. Gelecek yıllarda torunlarım beni festival için uyandıracak ve gölü soracaklar. Ne diyeceğim ben onlara? (Neden engel olmadınız hocam) diye soracaklar. Hepinizi torunlarıma şikayet edeceğim. (Sizin dedeleriniz doğayı kurcalaya kurcalaya gölü bu hale getirdi) diyeceğim. Görürsünüz siz’’ diye konuştu.
|
/ KONYA
21.08.2007
|
|
|
Türk Kızılay’ı kan bağışı için vatandaşın ayağına gidiyor |
Türk Kızılayı Derneği, kan bağışı için yaz döneminde vatandaşın yoğun olduğu bölgelere ağırlık veriyor.
‘Güvenli Kan Temini Projesi’ çerçevesinde hazırlanan otobüsle tatil beldelerinde halkın ayağına giden Kızılay, yeterli ve sağlıklı kan stoklarını oluşturmayı amaçlıyor. Bir firmanın destekleriyle 18 Temmuz 2007’den bu yana Türkiye’nin bir çok yerini dolaşan Türk Kızılay Otobüsü kan bağışı için 29-31 Ağustos tarihleri arasında Karataş, Adana, Yumurtalık ve Ceyhan’da konuşlanacak. Kızılay Adana Kan Merkezi Müdürü Dr.Salim Canoğulları, gönüllü bağışçılardan düzenli şekilde kan almak için çalıştıklarını söyledi.
|
/ ADANA
21.08.2007
|
|
|
Millî Eğitim ayrımcılığı görmezden geliyor |
Bağımsız Eğitimciler Sendikası Genel Sekreteri Gülten Akyürek, ‘’Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), mezun ettiği öğrenciler arasında ayrımcılık yapan Galatasaray Üniversitesi’ne ve bu ayrıcalığı görmezden gelen YÖK’e karşı kayıtsız kalarak bu suça ortak olmaktadır’’ dedi.
Akyürek, yaptığı yazılı açıklamada, iki milyona yakın öğrencinin uzun zaman çalışarak Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı’na (ÖSS) hazırlandığını hatırlattı.
‘’Birkaç varlıklı aile çocuğunun Galatasaray Lisesi’nde okumanın kıyağını yaşadığını’’ iddia eden Akyürek, sendika olarak bu adaletsizliği kabul etmenin mümkün olmadığını ifade etti. YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç’ten bu uygulamaya son vermesini isteyen Akyürek, şu görüşlere yer verdi:‘’Tüm kamuoyunun gözü önünde apaçık bir Anayasa ihlali yaşanıyor. Maalesef kanunların bazı kesimler için paspas altı yapılma alışkanlığına devam ediliyor. Danıştay’ın da bu uygulamaya sessiz kalması oldukça üzücüdür. Daha önemlisi, Milli Eğitim Bakanlığı ve hükümetin sessizliğini anlamlandırmak mümkün görülmemektedir. Milli Eğitim Bakanlığı, mezun ettiği öğrenciler arasında ayrımcılık yapan bu üniversiteye ve bu ayrıcalığı görmezden gelen YÖK’e karşı kayıtsız kalarak bu suça ortak olmaktadır. Kapitülasyonlar döneminden kalma, azınlık okullarını savunma geleneğini devam ettiren bir takım sözde aydın ve eğitimciler, YÖK’ün avukatlığına da soyunup, uluslararası sözleşmeleri bahane etmektedirler ki bunun hiçbir hukuki geçerliliği ve dayanağı bulunmamaktadır. Benim ve sendikamın ne Galatasaray Üniversitesi ile ne de bu okulun mezunlarıyla bir problemim yoktur. Benim itirazım ve kavgam ayrıcalıklarladır. YÖK, fakir halk çocuklarının kayıt yaptırdığı açık liselilerin üniversiteye müracaatlarını iptal etmek için gecesini gündüzüne katacağına, bu tür ayrımcılıkları ortadan kaldırmalıdır.’’
|
/ ANKARA
21.08.2007
|
|
|
Kızılcapınar Barajı kuraklıktan etkilenmedi |
Ereğli’de bulanan Kızılcapınar Barajı’nın kuraklıktan etkilenmediği bildirildi.
Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları’nın kullanma suyuyla, ilçenin içme suyu karşılandığı Kızılcapınar Barajı, 1994 yılında ilçeye 21 kilometre uzaklıkta bulanan ve Kızılcapınar köyünde Aydınlar Çayı üzerine kurulmuştu. DSİ Zonguldak Şube Müdürlüğü yetkilileri, şehirde bulunan barajlarda su sıkıntısının olmadığını belirtti. Köylüler de baraj suyunda azalma görmediklerini ifade ettiler.
|
/ ZONGULDAK
21.08.2007
|
|
|
Magazin programları ruh sağlığını bozuyor |
Magazin programları toplumun ruh sağlığını bozuyor. Uzmanlara göre, en çok televizyon izlenen saatlerde yayınlanan magazin programları her yaş grubundaki insanın ruh sağlığını etkiliyor.
Aldatmalar, müstehcenlik, ünlülerin birbirleriyle olan sert ve küfürlü kavgaları ve gayri ahlaki hayat tarzının normalmiş gibi gösterilmesi topluma olumsuz örnek oluyor. Psikolog Ahmet Kurt’a göre artık magazin haberleri tamamen çığrından çıktı. Kurt, seviyesiz, toplumun örf, gelenek, görenek ve inançlarıyla bağdaşmayan magazin programları ve çıplaklığın alıp başını gittiğini ve sınır tanımadığını ifade ediyor. Özellikle bu programların çocukların da ayakta olduğu 20.00’den itibaren yayınlanmaya başlamasını ise ‘facia’ olarak değerlendiriyor. Avrupa’da şifreli kanallarda bile gösterilmesi sakıncalı bulunan seviyesiz magazin programlarının herkesin izleyebileceği bir saatte yayınlanmasının kabul edilemez olduğunu vurgulayan Kurt, özellikle çıplaklığın had safhada gösterildiğinin altını çiziyor.
DEĞERLERİMİZİ ALT ÜST EDİYOR
Psikolg Ahmet Kurt, manken görüntülerinin televizyonlarda ardı ardına yayınlandığını ifade ederek sakıncalarını şöyle dile getiriyor: “Sanat dünyasının yaşam tarzı ve bunun televizyonlardan normalmiş gibi empoze edilmesi değerlerimizi alt üst ediyor. Özellikle çıplaklık büyük tehlike. Boşanma olaylarının artmasında magazin programlarının büyük etkisi olduğu bir gerçek.”
Ahmet Kurt, çıplaklığa yakın görüntülerin çocukları da son derece olumsuz etkileyeceğini dile getirerek, soyut zekaya ulaşmayan çocukların her şeyi gördükleri gibi algıladıkları bilgisini veriyor. Kurt, “Çocuğun annesini, babasını varsa kardeşlerini görüntülere göre kıyaslamaya başlar. Bunu ona izah etmek çok zordur. Bu da çocukta psikolojik bazı sorunlara yol açabilir. Magazin programlarından çocukları özenle uzak tutmaya çalışılmalıdır” diyor.
Kurt, Türkiye’de nüfusun büyük bir kesminin tatile gidecek imkanı bulamadığını, magazin programlarında sık sık gösterilen sınırsız yeme, içme, eğlence görüntülerinin ise suç oranlarını yükselttiğini kaydediyor. Kurt, “Bir gecede bir kişinin binlerce YTL parayı kolayca harcaması ve bunun televizyonda gösterilmesi olumsuzluğa sebep oluyor. Manevi alt yapısı olmayan, suça eğimli, kendi yaşam şartlarıyla lüks yaşam şartlarını kıyaslayarak suça yönelenler artıyor” diye konuşuyor.
|
/ SAKARYA
21.08.2007
|
|
|
Su, ticarî meta olarak görülmemeli |
Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölüm Başkanı Prof. Dr. M. İhsan Soysal, ‘’Ekonomik değeri yüksek olan su, ticari bir mal olarak görülmemeli’’ dedi. Soysal, suyun insan hayatı için gerekli temel bir madde olduğunu ve herkesin suya ulaşmaya hakkı olduğunu söyledi.
Son günlerde kamuoyunda nehirlerin özelleştirileceğine dair açıklamalar yapıldığını hatırlatan Soysal, ‘’Anayasamızın 168.’nci maddesinde tabii servetler ve kaynaklar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı devlete aittir’’ dedi.
Su kullanım planlamasının tabiî varlıkların su ihtiyacını da gözetmesi gerektiğini vurgulayan Soysal, suyun sanayide kullanımında kapalı su devre sistemlerinin geliştirilmesini, buna rağmen çıkacak atık sularında arıtımla geri kazanılması yolunda çalışmaların yapılması gerektiğini bildirdi. Ekonomik değeri yüksek olan suyun, ticari bir mal olarak görülmemesi gerektiğini anlatan Soysal, şunları kaydetti: ‘’Ekolojik sistemin bir parçası olan nehirler özelleştirilmemeli. Nehirlerin özelleştirilmesi Anayasa’ya da aykırıdır ve gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Kuraklıkla mücadele için Anayasa’ya suların devletin gözetim ve yönetimi altında olduğu yönünde bir hüküm konulmasını ve acilen (Su Çerçeve Yasası) çıkartılması önem taşımaktadır.’’
Suların havzalar arasında (Mavi Tünel) gibi projelerle taşınması gerektiğini bildiren Soysal, ‘’Doğal bütünlük bozulmamalı su yerinde değerlendirilmelidir. Su havzalarımızın planlaması yapılarak su varlığına bağlı tarımsal ürün desenleri geliştirilmeli, tarım arazileri gelişmiş, su tasarrufu yapan sulama yöntemleriyle sulanmalı. Drenaj suları doğal arıtımla yeniden kazanılmalıdır. Kentlerde su kullanımında bütün tasarruf önlemleri alınmalı, şebeke su kayıpları engellenmeli, kentsel atık suların tamamı arıtılarak tarımsal su kullanımına geri dönüştürülmelidir’’diye konuştu.
|
/ TEKİRDAĞ
21.08.2007
|
|
|
e-kayıt ‘zorla bağış’ı azalttı |
Geçen yıl pilot uygulama olarak ilköğretim okullarında başlatılan, bu yıl ise liselerin de dahil edildiği e-kayıt uygulamasının “torpil” ve “zorla bağış” iddialarını yok denecek düzeye indirdiği bildirildi.
Elektronik ortamda kayıtlar, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü’nce hazırlanan “e-kayıt modülü” üzerinden yapılıyor. Ağustos ayının 31’inde sona erecek kayıtların ardından kesin kayıt listeleri en geç 5 Eylül’de hptt://www.meb.gov.tr adresinden ilan edilecek. İlan edilen listelere göre, kesin kayıt işlemleri ilgili okul müdürlüklerince 6-14 Eylül tarihleri arasında yapılacak.
Adana İl Milli Eğitim Müdür Vekili Atilla Gülsar, e-kayıt uygulamasının amacına ulaştığını belirterek, “Bu uygulama, velilerdeki merkezi okul takıntısının önüne geçtiği gibi zorla bağış ve torpil iddiaları da yok denecek düzeye geldi” dedi.
|
/ ADANA
21.08.2007
|
|
|
|